[ti]kraliçe[/ti]Maggy’nin Cersei Kehaneti "Valonqar Kim?"
Oct 5, 2022 17:56:33 GMT
A Man Without Honor likes this
Post by YeniAy_Ottoman on Oct 5, 2022 17:56:33 GMT
(İlgili videomun metin halidir ve ikiye bölünmüştür.)
Bu hafta kehanetler videoma devam etmek istiyorum ama bu sefer tek bir kehanet üstünde duracağım; Maggy’nin Cersei Kehaneti. Çok bilindik ve sık sık yorumlanan bir kehanet. Aslında bu hafta buna karar verme sebebim arkadaşım Merve ile yaptığım asoiaf sohbeti oldu; Jon’dan Stannis’e kadar birçok konuyu konuşurken ister istemez Cersei ve kehaneti de araya girdi.
İlk önce kehaneti hatırlayalım, daha sonra yorumlamasına geçeceğiz.
Çoğu kişinin bildiği üzerine Cersei, Tywin tarafından, Rhaegar ile evlendirilmeye çalışıyordu ama Aerys, aşağılayarak bu teklifi geri çevirmişti. Bu sebeple Cersei’nin hayalleri de suya düşmüştü. Dördüncü kitapta görüyoruz ki Cersei, prense aşık ve hayran; yıllar sonra bile onu sevgi ve hayranlıkla anıyor ve Jaime’nin bile onun yanında çocuk gibi göründüğünden bahsediyordu. Elbette Maggy “kralla evleneceksin” sözünün, kendisinin de söylediği gibi, prens kral olarak tahta geçtikten sonra bu evliliğin gerçekleşeceği şeklinde yorumlamış.
Bu da bize daha önceki örneklerde olduğu gibi kehanetlerin “ilk yorumlamalarının” çoğunlukla yanlış olduğunu ve Martin’in söylediği gibi “beklenmedik şekillerde” gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Bilhassa bu yorumları karakterlerin kendisi yapıyorsa, lütfen siz daha farklı bir alternatif yoruma odaklanmaya çalışın çünkü yanlış çıkama olasılığı %99.9.
Cersei, Rhaegar yerine tahta çıktıktan birkaç sene sonra Robert ile evlendiriliyor ve Maggy’nin söylediği gibi Robert’ın toplamda 16 çocuğu olurken Cersei’nin de 3 çocuğu oluyor ve hiçbiri de Robert’tan değil.
Kehanetin bizi asıl ilgilendiren kısmı ise bundan sonra başlıyor; valonqar ve diğer kraliçe[onu ayrı başlıkta paylaşacağım.]
Kehanete göre Cersei’nin 3 çocuğu da tahta oturacak ve hükmedecek; bunların üçü de bir süre hükmettikten sonra ölecek. Bu zaman zarfının bir yerinde bir kraliçe gelecek ve Cersei’nin değer verdiği her şeyi elinden alacak. Günün sonunda Cersei hem çocuklarını hem de değer verdiği ne varsa kaybetmiş bir halde yıkılacak, gözyaşlarına boğulacak yani her şey bitmiş olacak... ardından bu çöküş anında da valonqar gelecek ve Cersei’yi boğarak öldürecek.
İlk olarak Valonqar adaylarımıza bakalım.
İlk adayımız, Tyrion Lannister. Tyrion, Cersei’nin kehaneti duyduktan sonra, aklına gelen ilk kişi hatta tek kişi. Bu kelimenin “küçük erkek kardeş” olduğunu öğrendiğinde bunun ancak Tyrion olabileceğini düşündü ve kendi kanından bir küçük kardeş olacağını düşündü ve hayatı boyunca hem bu sebeple hem de annesini öldürdüğü gerekçesiyle, Tyrion’dan nefret etti ve ondan hep en kötüsü bekledi, öyle ki onu öldürmeye dahi çalıştı bir iki kere.
Elbette hem ilk videoda hem de bu video başında söylediğim gibi; ilk akla gelen yorumlamalar, bilhassa karakterlerin yorumlamaları, çoğunlukla yanlıştır. Bu sebeple Tyrion’ı ben liste dışı ediyorum. Ayrıca kendi ellerini kullanarak Cersei’yi boğabileceğinden emin de değilim, Shae’yi boğmak için bile kolye kullanmıştı. Tyrion ve Cersei arasındaki “çatışma” şüphesiz hikaye dinamiğinde bir etki; Tyrion’un intikam sözü de var ama Cersei’nin valonqar’ı değil. Tyrion, yazar tarafından bizim önümüze atılmış bir kırmızı ringa balığı, yani yem. Hatırlarsanız daha önceki videoda da parfümlü kethüda için yem olarak sürekli Reznak’ı öne çıkartmıştı.
Aslında bu yemleme konusunda Martin bizi ilk kitapta uyarmıştı. Bize hikayeyi okuyucuya nasıl sunacağından bahsetmişti. Dikkatli okuyucular fark etmiş olmalı; Syrio Forel, Arya’ya nasıl Braavos’un İlk Kılıcı olduğunu anlatırken bir “kedi” örneği vermişti. Deniz Lordu, gelen adayların kılıç yeteneğinden ziyade zekasına bakıyordu. Şişko, besili bir kediyi “egzotik bir kedi” gibi tanıtarak kedinin ayrıca “dişi” olduğu vurgusu yapıyordu ve gelen adaylara kedi hakkında ne düşündüklerini soruyordu. Bundan sonrasını Syrio’dan okuyalım.
Deniz Lordu’nun ismini Martin ismiyle değiştirirseniz yazarın hikayeyi sunum şekli ortaya dökülüyor. Deniz Lordumuz bize erkek olan kediyi “kızıma bakın” diye kakalıyor; “ne kadar egzotik bir kedi, değil mi?” diyerek beklentilerimizle oynuyor ve onu boşa çıkarıyor. Martin gözümüzün önüne bir şeyler sokuyor “işaret parmağı ile bir şeylere işaret ediyor” ama onlar yem; içeri kıvrılan diğer parmakları aslında “gerçek” noktaya işaret ediyor. Martin bize hepsini gösteriyor ama onun işaret etmesi yüzünden bizim dikkatimizi işaret edilen yöne kayıyor. Bundan sonra seriyi okurken bu bilinçle okursanız, ortada olanı da görmeye başlarsınız kanımca. Bunun için de temennilerinizde uzaklaşmanız lazım. Her okuyucunun seriden beklentileri ve arzu ettiği şeyler var; benim de var ama biz hikayeyi kendi beklenti ve arzularımıza göre yorumlarsak, o zaman da Melisandre gibi davranırız; o nasıl ki kehaneti bir şekilde Stannis’e uydurmaya çalışarak sahte bir kahraman yaratıyor, biz de hikayeyi kendi arzularımıza uydurmaya çalışarak sahte bir hikaye yaratırız. Elbette ki temennilerden uzaklaşsak bile doğru çıkarımlar yapamayabiliriz, sonuçta tek etken isteklerimizden ibaret değil ama en azından gerçeğe daha yakın oluruz, zira öbür türlü sırf kendi sevdikleri karakterler başrol olsun veya öne çıksın diye kitabın tüm temasını o karakterler üstüne inşa etmeye çalışanlar gördüm ve doğal olarak ortaya saçma sapana şeyler çıkıyor. Haliyle biz de sonra kitabın ismini Falancanın Şarkısı diyerek değiştirdiklerine dair tepki veriyoruz.
Yorumlamaya devam edelim.
Bir sonraki adayımız, muhtemelen Tyrion’dan daha imkansız olan biri; Sandor Clagene. Evet, valonqar’ın bu kişi olabileceği dahi düşünen var; asoiaf wiki’de okuduğuma göre de yapılan bir ankette Jaime-Tyrion sonrası en popüler aday, bu abimizmiş. Lakin bunun için ne tür argümanlar var, derseniz bir şey var diyemem. Tek sağlam argüman Sandor’un küçük erkek kardeş olması. Ben kendisinin ağabeyi Dağ ile kapışacağını ve onu yenerken öleceğini düşündüğüm için, bir de üstüne Cersei gibi başka bir balığı yiyeceğini hiç sanmıyorum. Hikaye matematiği ve altyapı açısından da bu konuda bir şeyler göremiyorum, en azından Cerei ve Tyrion’un altyapısı var, Sandor’da bu da yok. Bunun gerçekleşme şekli olarak; Dağ’ın bir şekilde hayatta olduğunu anlayan Sandor’un “şampiyonlar dövüşü için” Kral Topraklarına gitmesi ve ağabeyi ile kapışıp, öldürdükten sonra Cersei’yi öldüreceği şeklinde ama “sebep” yok. Aslında oldukça saçma sapan bir aday ve temeli yok. Sırf hoşlarına gidiyor diye böyle bir şey öne çıkarılmış galiba. Yani “temenniler” furyasının bir parçası. Bir diğer saçma aday da Tommen. Wight olacakmış falan öyle öldürecekmiş. Yani her küçük erkek kardeşi eklersek Loras’tan tutun Dickon’a kadar Westeros hatta Essos’taki herkesi aday yapabiliriz. Lakin bu işler böyle olmuyor.
Benim bir ihtimal verdiğim, “olasılık” olarak ekleyebileceğimizi düşündüğüm kişi de Jon Snow’un kendisi.
Şimdi Sandor’u ekleyip de Jon’u eklememek ayıp olur, değil mi?
Jon Snow’un bir valonqar olduğu aşikar, iki kardeşin üstüne doğmuş 3. bir çocuk kendisi. Ayrıca valonqar kelimesinin Valyria dilinde olması dikkat çekici. Yani kehanette her şey ortak dil seçilmişken neden bu kelime Valyria dili? Belki de bu kişinin özde Valyria kanı taşıyan biri olduğuna işaret etmek için olabilir. Jon’un Lannister Hanesine kin beslediği ve onun deyimiyle “yıkım getirmek istiyorum” dediği bu haneye mensup Cersei’nin Jon’un gözünde ailesinin ölümünden sorumlu olduğuna şüphe yok. Jon’un hikaye sonuna kadar kuzeyden asla ayrılmayacağına inanmıyorum, eninde sonunda bir sebeple güneye inecek; Cersei’nin o sırada hala hayatta olma olasılığı var, bu durumda Kral Topraklarına girdiğinde, Cersei’nin ve Jon’un bir şekilde karşı karşıya gelip, Jon’un öfkesinden nasibini alması mümkün olabilir. Unutmamak lazım ki Cersei, sırf Ned’in oğlu diye Jon’u öldürmesi için adamlar göndermeyi planladı çünkü Jon’un Gece Nöbetçilerinin Lord Kumandan olsa bile, ileride kendi aleyhine hareket etme tehlikesi olduğunu gördü ve işini şansa bırakmak istemedi. Yani iki karakterin dolaylı da olsa uzaktan birbiri ile bir ilişkisi, Tyrion kadar olmasa da altyapısı mevcut. Ayrıca kehanette “eller” kelimesi açık şekilde kullanılıyor, Jon’un iki eli de yerinde duruyor. Bu burada dursun, olur da gerçekleşirse, bu kanal demişti dersiniz. Ben de rulet oynuyorum sanki; tüm sayılara, renklere bahis koyuyorum, illa biri çıkar... o zaman da “ben demiştim...” diye bilgiçlik taslıcam.
Gelelim bir diğer valonqar adayına; Jaime Lannister. Jaime, yüksekle ihtimal gerçek valonqar, en azından hem en popüler aday hem de mevcut adaylar arasında buna en uygun kişi. Argümanlar da oldukça sağlam, sadece ilişki altyapısı olarak değil, bazı göndermeler açısından da birkaç şeyimiz var.
İlk argüman, Jaime’nin Cersei’nin arkasından doğması, ikiz olarak, Jaime, Cersei’nin ayağına dokunarak doğmuştu. Netice itibari bir iki dakika dahi olsa, Jaime, Cersei’den küçük kabul ediyor. Genelde insanlar ikizlerin doğumu sırasındaki arada geçen sürenin abi-abla/kardeş nitelendirmesi için yetersiz gördüğü için, gözden kaçan bir ayrıntıdır ve elbette ikizler yahut işte üçüzler birbirlerine sadece “kardeş” diye hitap eder çünkü onlara göre aynı yaştadırlar. Lakin “sonradan doğan” küçük olan olarak yorumladığımızda, Jaime elbette küçük erkek kardeş oluyor. Muhtemelen Martin, bu gerçeği göz önüne alarak kehaneti yazdı, çoğu okuyucunun Jaime’yi bu sebeple aday olarak değerlendirmeyeceğini düşünmüş olabilir, en azından Cersei’nin Jaime’yi aday yapmamasının bir diğer sebebinin bu olduğunu düşünmek, yanlış olmaz. Elbette diğer sebep de Jaime’nin asla onun düşmanı olabilecek birine evrileceğine ihtimal vermemesi.
İkinci argüman da ilişkiler çerçevesinde; Cersei ve Jaime’nin geldiği nokta artık pek bir saçaklı; dikenli... Jaime ve Cersei duygusal olarak birbirinden çok uzaklaştı ama bilhassa Jaime, çok fazla soğudu hatta 4. kitapta bir ara Cersei’yi öldürmeyi bile düşündü ama Tommen’ın onu asla affetmeyeceğini söyleyerek fikri kafasından uzaklaştırdı. Elbette ki misal bunu düşündüğü sırada Cersei karşısında olsaydı, o an öldüreceğini de sanmıyorum, bunu öfkeli ve aldatılmış bir adam olarak söylüyordu bana göre. Hani ilk öğrendiği ve emin olduğu anda karşısında olsa, neyse, o anki öfke ile bunu yapabilirdi belki ama üzerinden bunca zaman geçtikten sonra sanmam. Burada önemli olan nokta Jaime’nin daha önce asla düşünmeyeceği bir şeyi düşünmeye başlaması, Cersei’nin asla ihtimal vermediği bir şeyi düşünmeye başlaması; ikizini öldürmek. Yani Jon’un Arya’yı yahut Arya’nın Jon’u öldürmeyi düşünmesi gibi bir şey bu. Jaime, Cersei’nin yardım çağrısına “mektubunu yakarak” karşılık verdi. Geldikleri nokta bu.
Üçüncü argüman ise Bran’ın ikisini yakaladığı sahnede. O yaştaki bir çocuğun cinsel bir ilişkiyi anlamlandıramayacağı için gördüğünü farklı şekilde yorumlaması doğaldır. Bran da ikisinin güreştiğini ve Jaime’nin Cersei’ye zarar verdiğini, düşündü. Kimi okuyucu bunu ileriye yönelik bir işaret görüyor. Jaime’nin Cersei’yi boğması halinde görüntünün bir çeşit güreş-boğuşma gibi görüneceği aşikar.
Dördüncü argüman ise ikisinin de sık sık, bilhassa Cersei’nin, birlikte dünyaya geldikleri için birlikte öleceklerine inanmaları ve bunu sıkça dillendirmeleri. Jaime valonqar olsun ya da olmasın, bu benim de inandığım bir şey. Daha önceki videolarımdan hatırlarsanız Tywin için sıkça tekrar eden altın sıçma sözüyle ölümüne yol yapılması ve Tyrion’ın sık sık dilinin başına bela olacağı-ölümüne yol açacağına veya bir gün kesileceğine dair sık tekrar eden söylemler ve düşünceler gibi ikizler için de bu düşünce tekrar ediyor. Muhtemelen hepsi de doğru olacak. Elbette bu söz tek başına ele alındığında = Jaime valonqar diye %100 çıkarım yapamayız ama yorumlamalardan biri bu olabilir.
Benim en hoşuma giden işaret ise Yabancı argümanı. Bildiğiniz gibi İnanç’ta Yabancı, ölümü temsil ediyor ve ikizler de İnanç mensubu. Cersei ve Jaime birbirlerini “yabancı” olarak görmeye başlıyor. Cersei bir yerde; "O senin ikizindi, gölgendi, diğer yarındı, diye fısıldadı başka bir ses. Bir zamanlar, belki, diye düşündü. Artık değil. O artık bana yabancı oldu.” demişti. Buradaki yabancı elbette ki “ölüm”ü temsil eden yabancı değil, yabancılaşmayı ifade ediyor ama Martin’in kelime oyunu oynamayı sevdiğini de biliyoruz. Bir başka sahnede de Jaime, birebir anlamda Yabancı ismini kullanıyor. “Benim Savaşçı ve Cersei'nin Bakire olduğunu düşündüm ama o her zaman Yabancıydı, gerçek yüzünü gözlerimden saklıyordu.”
Elbette buradan ironi kısmına geçebiliriz. Son argüman. Martin’in ironi sever bir dede olduğunu bildiğimiz için; Jaime’nin kız kardeşini öldürmesi çok manidar olacaktır, bilhassa bunun “sebebi” noktasında. Dizinin finalini görene kadar yıllarca Cersei, 2. deli kral... daha doğru sözde deli kraliçe olarak kral topraklarını çılgın ateş ile yakacak kişi olarak aday gösterilmişti ama Dany sahnesi ile beraber bir anda ibre Dany’e çevrildi ama dizide bu sahne, daha sonradan eklenmiş bir sahne diye hatırlıyorum, ilk planlandığında daha farklıydı, Dany yakmamıştı ama neticede yanmıştı galiba. Biraz da sanırım bu “ayrıntının” da etkisiyle bazı okuyucular ibreyi “yakma” meselesinden ziyade yakan kişiye odakladı; bunun için de aday olarak Çanlar Savaşını milat kabul edip, kendini suçlayan Jon Connington oldu. Şehri onun yakacağını düşünenler de var.
Bana göre ise 1 numaralı aday hala Cersei Lannister. Şehrin hem yanacağına hem de Cersei tarafından yakılacağına dair bir çok gönderme görüyorum. Lakin burada bu konuya değinmek istemiyorum, belki başka bir videoda. Eğer valonqar’ımız Jaime ise, Cersei’yi öldürüp, akraba katili olmasını sağlayacak bir şey olması gerekiyor.
Yıllar evvele gidelim; Deli Kral, Jaime’nin mihenk taşıdır. Kral Muhafızı olarak, onu ve ailesini korumaya yemin etti ama hiçbirini yapmadı ve kralı öldürdü. İkisi arasındaki ilişki zaten evvelinden iyi değildi; Aerys, Jaime’yi babasına karşı bir rehin ve mal gibi görürken Jaime de bunun farkındaydı ve kralın olduğu ve yaptığı şeyler yüzünden de zaten kendisinden tiksinç duyuyordu. Yani iki karakterin bir altyapısı mevcuttu. Buna rağmen Jaime kendine her daim hakim oldu ve işini yapmaya devam etti, ta ki babası kapıya dayanıp, deli kral onun kellesini oğlundan isteyip, üstüne şehri çılgın ateşle patlatma emrini verene kadar.
Jaime’nin gözünde babasını öldürmesi de şehrin içindeki 500 bin insanla beraber ölümüne göz yummak da yanlıştı ve kabul edilemezdi. Bu sebeple babasını öldürmeyi reddetti ve bunun yerine ateş kehanetçilerini öldürdü, emrin yerine getirilmesine engel olarak tüm şehri kurtardı ve daha sonra hepsinden sorumlu olan kişiyi; deli kralı öldürdü.
Cersei, kehanete göre 3 çocuğunu kaybediyor; ayrıca ondan daha genç ve güzel bir kraliçe gelip, değer verdiği her şeyi de elinden alıyor. Günün sonunda Cersei’nin nasıl yıkıldığını ve nasıl bir psikolojiye sahip olacağını tahmin etmek hiç güç değil. Catleyn tüm çocuklarını kaybetmiş bir anne olarak elinde kalan son çocuğu, ilk göz ağrısı olan Robb’un, gözü önünde öldürülmesi sonucunda kelimenin tam anlamıyla “delirmişti” ki zaten Freylerin, esir alacakken öldürmeye karar verme sebepleri de buydu, kadının delirmesi... onların gözünde bu bir merhamet göstergesiydi. Lysa bile zaman içinde kaybettiği çocuklar yüzünden psikolojik olarak dengesizleşti ve son çocuğuna sağlıksız bir şekilde yapıştı. Cersei’nin Joffrey sonrası ölecek çocuğu Tommen ve arkasından da Myrcella. Hepsi ölünce Cersei’nin de çılgınlık noktasına evrileceği bence gün gibi ortada; Martin’in çocuklarını kaybeden annelerin psikolojik olarak bu şekilde yıprandığını düşündüğü aşikar ki çok da haksız değil. Hiç gördünüz mü bilmem ama inşallah asla görmek zorunda kalmazsınız ama çocuğunu kaybeden bir annenin çığlıkları korkunçtur ve asla hatırlamak istemezsiniz. En kötüsü de yapabileceğiniz hiçbir şey yok, öyle izlemek zorunda kalırsınız. Her neyse.
Cersei elindeki her şeyi kaybettikten sonra, muhtemelen bir şekilde şehri yakmaya karar verecek. Şu aşamada çılgın ateş stoğunu bilmiyor ama muhtemelen bir şekilde öğrenecektir; Qyburn olabilir hatta Blackwater savaşı öncesi çılgın ateş meselesi ile ilgilenirken ateş kehanetçileri Tyrion’a geçen yıl Aerys’in Sept’in altındaki zulasının bir kısmını bulduklarını ve boşalttıklarını söylemişti. Bu arada dizideki gibi Sept’in patlatılmayacağını da böylece görmüş olduk, zula kaldırıldı çünkü... Ateş Kehanetçileri muhtemelen dahasını aramaya koyulmuş olabilir çünkü Aerys döneminden kalma kayıp zula olduğunu biliyorlar ve zaten ilk parçasını bulduktan sonra devamını da bulabileceklerini düşünerek aramaya başlamışlardır diye tahmin ediyorum. Neticede bu bilgi Cersei’ye ulaşacaktır ve o da bunları kullanmaya yeltenecektir o raddede. Nitekim çocuklarına zarar verirlerse şehirleri yakmaktan bahseden biriydi Cersei.
Haliyle Myrcella neden ve nasıl ölür bilemiyorum şu an ama düşman ordusu kapısına dayanmışken olacağını ön görüyorum; Jaime de bu sıralarda şehre dönmüş olacaktır. Cersei’nin bu eylemini gördükten sonra engellemek adına onu öldürecektir ama muhtemelen gene ateş kehanetçilerini öldürecek ilk ve sonra Cersei’yi... Birlikte ölüp gideceklerdir günün sonunda. İlk seferinde ailesini kralına tercih eden Jaime; ailesine ama bilhassa ikizine sırtını dönmüş bir Jaime olarak kraliçeyi öldürecek ve kral katili unvanının hakkını vererek kraliçe katili olacak ve bunu Kral Muhafızları Lord Kumandanı olarak masumları kurtarmak, doğru olanı yapmak için yapacak. Gerçi bence çocuklar öldükten sonra Cersei’nin kraliçeliği de düşeceği için kraliçe katili olarak anılacağını sanmam ve en önemlisi bu sefer eyleminin altında yatan amacı herkes bilecektir, bu sefer Jaime’ye hakkını verip övüp, kahraman bir şövalye ve kral muhafızı olarak anacaklardır diye tahmin ediyorum.
Elbette Jaime’nin adaylığına karşı bir argüman da var; kehanette ellerden bahsedildiğini ve Jaime’nin tek elli olduğu söyleniyor. Evet, altından da olsa bir eli var ama o el bir bardağı bile zar zor tuttuğu için birini boğmak için kullanılamayacağı düşünülüyor. Gayet makul. Lakin buna karşı da şöyle bir argüman ortaya atılıyor; Tyrion nasıl Shae’yi altın el zinciri ile boğdu ise, Jaime de aynı kolye ile Cersei’yi boğacak... hatta buna işaret olarak Jaime’nin nehir topraklarında iken Sybell Spicer’ı deniz kabuğu kolyesi ile seve seve boğacağını düşündüğünü hatırlatıyorlar. Bence bu da gayet mümkün. Yine de kehanette “his hands” yani kendi elleri tabiri var. Eğer Jaime’nin ellerden bir kolyesi falan olmayacaksa, başkasına ait bir kolye ile olacak iş gibi görünmüyor. Yine de belki bu, önemsiz ve üstünde durulması gereksiz bir teferruat olabilir Martin için. Vakti gelince öğreniriz inşallah artık.
Örneğin; yanlış hatırlamıyorsam Ned’in kral eli nişanı dizidekine benzer bir broştu ama Tyrion, altın elden bir zincir yaptırdı. Martin neden buna gerek duydu? Çünkü Tyrion, Shae’yi elleriyle öldüremez ama boğabilir, altın el zincir kolye bunun için harika bir araç. Aynı aracı Jaime de kullanabilir Kral El’i olursa. Belki bu konuda ayrı bir video yapılabilir aslında hatta Jaime için inceleme videolarına da saklayabilirim, ileride bakacağız artık hangisi olacağına.
Sonuca bağlarsak bana göre Jaime olmayacak ise benim için sonraki en güçlü aday Jon Snow.
Bu konuyu kapatmam gerekir ama valonqar meselesinde bir maddemiz daha var. Aslında bu konu üstünde yeteri kadar durduğumu düşünüyorum ama çok sık bahsedilen popüler bir konu olduğu için belirtmem gerektiğini hissediyorum, bir kısmınız okumuş olabilir sağda solda ve doğal olarak aklınıza gelmiş olabilir beni dinlerken; Valonqar’ın aslında kadın da olabileceği ve bu kişinin Arya olacağı yönünde çok popüler bir mesele de var.
Önce neden Arya buna değinelim, sonra dişi valonqar meselesi üstünde duralım. Bildiğiniz üzere Arya ve Cersei arasında bir husumet var; Leydi yüzünden Arya, Cersei’yi ölüm duasına eklemişti ve serinin başındaki neredeyse kurulan ilk husumet ilişkisi bile diyebiliriz (hikaye öncesi temeli atılanlar için demiyorum, hikaye başladıktan sonra demek istiyorum). Netice olarak Cersei’yi öldürme vazifesinin onunla hiçbir husumeti olmayan, ilgisiz alakasız biri tarafından üstlenmesi yerine onunla husumeti olan bir karakter tarafından üstlenilmesi daha tatmin edici bir hikaye anlatımı olacağı aşikar. Bir yazar, hikayesini kaleme alırken buna da dikkat eder; hangisi daha tatmin edici olur? İşte bu yüzden Sandor gibi karakterlerden valonqar olamaz, tatmin olmam, anlamsız gelir. Alelade bir karakterden bahsetmiyoruz, Cersei’den bahsediyoruz. Tywin’in Ay Oğlan tarafından öldürüldüğünü düşünün, ne kadar memnun olursunuz ki? Joffrey’in Tommen tarafından yanlışlıkla okla öldürüldüğünü düşünün, tatmin eder mi sizi? Lakin Sansa’nın zehir taşıyıcılığı yaptığı bir Tyrell – Serçeparmak komplosu ile bu işin olması daha iyidir ki bu haliyle bile tam anlamı ile tatmin olmayan okuyucularımız var. Bu sebeple hangi karakterin kimin tarafından öldürüleceği yahut hangi karakterler arasında bir savaş-dans olacağını... olması gerektiğini hesap edip, ön görmeye çalışırken bu bahsettiğim hikaye dinamiğini de dikkate almanız gerekir. Elbette “ben falanca karakteri seviyorum, bu olsun, böyle daha tatmin olurumlu” bir temenniler furyasından bahsetmiyorum burada. Misal ben Jon kadar ayrıca Arya hayranıyım ama ne dizide Gece Kralını Arya’nın öldürmesinden tatmin oldum ne de Cersei’nin Arya tarafından öldürmesi beni hikaye dinamiği açısından tatmin eder. Bana ironi gerekir... Martin de ironi seviyor. Evet, Cersei-Arya ilişkisi ve Stark-Lannister ilişkisi düşünülürse bir noktada tatmin edici olacaktır aslında ama Jaime gibi bir karakter, kesinlikle daha tatmin edici olacaktır. Kötünün iyisi değil iyinin de iyisini arıyoruz burada.
Neticede Arya-Cersei adaylığının temellerinden biri bu karakter altyapısı ve Arya’nın Yüzsüz Adam eğitimi aldığı için Demir Bankası tarafından, Yüzsüzlerin kiralanacağı ve borçlarını ödemediği için öldürüleceği şeklinde bir argüman sunuluyor. Lakin bununla ilgili birkaç karşıt argüman rahatça sunabilirim. En başta Arya bir Yüzsüz Adam değil ve asla olmayacak, zaten böyle olmak için yıllar harcamak gerekiyor. Arya’nın Westeros’a dönüşünü anlattığım videoda ayrıntıları ve fazlası zaten var. Diğer yandan Yüzsüzler asla tanıdıkları kişileri öldürmezler ve haliyle Arya’nın duasını sık sık fısıldaması sayesinde onların Arya’nın Cersei’yi tanıdığını bildiğini biliyoruz. Sonuncu olarak da Demir Bankasına borçlu kişinin ismi Cersei Lannister değil, Tommen Baratheon, öldürme kararı alırlarsa onu yahut sonradan tahta geçecek olan ablasını öldürme kararı alırlar ve şu aşamada zaten bu borçlanmaya karşılık Stannis’i destekleyerek Tommen’a karşı cezalandırma girişimi oldu ki bununla ilgili de videom var, hatırlarsınız. Bir diğer argüman olarak öne sürülen şey de Tyrion’un bir zamanla Cersei’yi öldürmeleri için Yüzsüz kiralayabilecek kadar zengin olduğunu hayal etmesi.
Yani Arya için genel olarak husumet dışında kullanılabilecek bir argüman yok, kalanı çok zayıf şeyler. Elbette bir de işin valonqarın cinsiyeti ayağı var.
Bunun için diziyi suçluyorum aslında çünkü dizide Azor Ahai kehanetinin yazıldığı dil olan Valyria dilinin cinsiyetten bağımsız bir dil olduğu iddiası ile AA’nın kadın ya da erkeğe işaret edilebileceği söylenmişti, bunu yapma nedenlerine değinmeyeceğim video gereksiz uzar ama Valar Morgulis cümlesini ana dili Valyria olan birine kullandırıp, sonra da orada geçen “men” kelimesini erkek diye çevirip, “neyse ki biz erkek değiliz” diye ağzına yerleştiren insanların bu yersiz eklemelerini kaile almamak gerekiyor. Elbette kitaplarda da bunun için bir argüman öne sürülüyor; Aemon’un kehanetin dilinin bizi yanılttı, tarzı kullandığı bir cümle ama orada Valyria dilinin dil bilgisine yorum yapmıyordu, ejderhaların cinsiyetinin değişkenliğine vurgu yapıyordu ve daha da önemlisi bu bile kesin bir bilgi değil, ejderhalar erkek-dişi diye ayrılıyor dahi olabilir, bunun için de bilgiler var.
Elbette bu dil meselesini dizide Valyria dilini oluşturan David Peterson’a da sormuşlar ve o da genel olarak kitaplarda, Aemon’un söylediği sözlerin; Valyria dili cinsiyet belirtmez iddiasına karşı çıkan bir açıklama yapmıştır. Kehanette bulunan kişinin dil bilimsel açıdan “erkek” atıf olduğunu söylemiştir. Bu sebeple valonqarın küçük erkek kardeş olduğunu ve küçük kardeş olarak çift cinsiyete atıf yapılarak kullanılamayacağını rahatça söyleyebiliriz çünkü belli ki Valyria’da hem erkek hem de kız kardeşler için farklı kelimeler kullanılıyor. Bu sebeple biz valonqar olarak bir küçük erkek kardeş aramak zorundayız.
(Ayrıca unutmayın ki eğer bir FM bu işi yapacaksa, Yüce Yürek Hayalet'in, Balon'u öldüren kişinin yüzünün olmadığını görmesi gibi, Maggy'nin de Arya'nın da yüzünü görememesi gerekirdi. Haliyle cinsiyetini dahi tahmin edememesi gerekirdi ama kadın, açık seçik görmüş durumda.)
(Cersei'nin Diğer Kraliçesi)
(Video olarak dinlemek isterseniz.)
Bu hafta kehanetler videoma devam etmek istiyorum ama bu sefer tek bir kehanet üstünde duracağım; Maggy’nin Cersei Kehaneti. Çok bilindik ve sık sık yorumlanan bir kehanet. Aslında bu hafta buna karar verme sebebim arkadaşım Merve ile yaptığım asoiaf sohbeti oldu; Jon’dan Stannis’e kadar birçok konuyu konuşurken ister istemez Cersei ve kehaneti de araya girdi.
İlk önce kehaneti hatırlayalım, daha sonra yorumlamasına geçeceğiz.
Kocakarı içkisini içtikten sonra, "Üç soru sorabiliriz" dedi. "Cevaplarımı beğenmeyeceksiniz. Sor ya da git.”
"Prensle ne zaman evleneceğim?" diye sordu.
"Asla. Kralla evleneceksin.”
Altın buklelerinin altında kızın yüzü şaşkınlıkla buruştu. Yıllarca, bu sözlerin, babası Aerys ölene kadar Rhaegar ile evlenmeyeceği anlamına geldiğini düşünmüştü.
"Kraliçe olacağım ama?" diye sordu.
"Evet." Maggy'nin sarı gözlerinde kötülük parladı. "Kraliçe olacaksın... daha genç ve daha güzel bir başkası gelene kadar, seni alaşağı edecek ve değer verdiğin her şeyi alacak."
"Kral ve benim çocuğumuz olacak mı?" diye sordu.
"Ah, evet. Onun 16, seninse 3." dedi. “Taçları ve kefenleri altın olacak... Ve gözyaşların seni boğduğunda, valonqar ellerini solgun beyaz boğazına saracak ve senden canını alacak."
"Prensle ne zaman evleneceğim?" diye sordu.
"Asla. Kralla evleneceksin.”
Altın buklelerinin altında kızın yüzü şaşkınlıkla buruştu. Yıllarca, bu sözlerin, babası Aerys ölene kadar Rhaegar ile evlenmeyeceği anlamına geldiğini düşünmüştü.
"Kraliçe olacağım ama?" diye sordu.
"Evet." Maggy'nin sarı gözlerinde kötülük parladı. "Kraliçe olacaksın... daha genç ve daha güzel bir başkası gelene kadar, seni alaşağı edecek ve değer verdiğin her şeyi alacak."
"Kral ve benim çocuğumuz olacak mı?" diye sordu.
"Ah, evet. Onun 16, seninse 3." dedi. “Taçları ve kefenleri altın olacak... Ve gözyaşların seni boğduğunda, valonqar ellerini solgun beyaz boğazına saracak ve senden canını alacak."
Çoğu kişinin bildiği üzerine Cersei, Tywin tarafından, Rhaegar ile evlendirilmeye çalışıyordu ama Aerys, aşağılayarak bu teklifi geri çevirmişti. Bu sebeple Cersei’nin hayalleri de suya düşmüştü. Dördüncü kitapta görüyoruz ki Cersei, prense aşık ve hayran; yıllar sonra bile onu sevgi ve hayranlıkla anıyor ve Jaime’nin bile onun yanında çocuk gibi göründüğünden bahsediyordu. Elbette Maggy “kralla evleneceksin” sözünün, kendisinin de söylediği gibi, prens kral olarak tahta geçtikten sonra bu evliliğin gerçekleşeceği şeklinde yorumlamış.
Bu da bize daha önceki örneklerde olduğu gibi kehanetlerin “ilk yorumlamalarının” çoğunlukla yanlış olduğunu ve Martin’in söylediği gibi “beklenmedik şekillerde” gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Bilhassa bu yorumları karakterlerin kendisi yapıyorsa, lütfen siz daha farklı bir alternatif yoruma odaklanmaya çalışın çünkü yanlış çıkama olasılığı %99.9.
Cersei, Rhaegar yerine tahta çıktıktan birkaç sene sonra Robert ile evlendiriliyor ve Maggy’nin söylediği gibi Robert’ın toplamda 16 çocuğu olurken Cersei’nin de 3 çocuğu oluyor ve hiçbiri de Robert’tan değil.
Kehanetin bizi asıl ilgilendiren kısmı ise bundan sonra başlıyor; valonqar ve diğer kraliçe[onu ayrı başlıkta paylaşacağım.]
Kehanete göre Cersei’nin 3 çocuğu da tahta oturacak ve hükmedecek; bunların üçü de bir süre hükmettikten sonra ölecek. Bu zaman zarfının bir yerinde bir kraliçe gelecek ve Cersei’nin değer verdiği her şeyi elinden alacak. Günün sonunda Cersei hem çocuklarını hem de değer verdiği ne varsa kaybetmiş bir halde yıkılacak, gözyaşlarına boğulacak yani her şey bitmiş olacak... ardından bu çöküş anında da valonqar gelecek ve Cersei’yi boğarak öldürecek.
İlk olarak Valonqar adaylarımıza bakalım.
İlk adayımız, Tyrion Lannister. Tyrion, Cersei’nin kehaneti duyduktan sonra, aklına gelen ilk kişi hatta tek kişi. Bu kelimenin “küçük erkek kardeş” olduğunu öğrendiğinde bunun ancak Tyrion olabileceğini düşündü ve kendi kanından bir küçük kardeş olacağını düşündü ve hayatı boyunca hem bu sebeple hem de annesini öldürdüğü gerekçesiyle, Tyrion’dan nefret etti ve ondan hep en kötüsü bekledi, öyle ki onu öldürmeye dahi çalıştı bir iki kere.
Elbette hem ilk videoda hem de bu video başında söylediğim gibi; ilk akla gelen yorumlamalar, bilhassa karakterlerin yorumlamaları, çoğunlukla yanlıştır. Bu sebeple Tyrion’ı ben liste dışı ediyorum. Ayrıca kendi ellerini kullanarak Cersei’yi boğabileceğinden emin de değilim, Shae’yi boğmak için bile kolye kullanmıştı. Tyrion ve Cersei arasındaki “çatışma” şüphesiz hikaye dinamiğinde bir etki; Tyrion’un intikam sözü de var ama Cersei’nin valonqar’ı değil. Tyrion, yazar tarafından bizim önümüze atılmış bir kırmızı ringa balığı, yani yem. Hatırlarsanız daha önceki videoda da parfümlü kethüda için yem olarak sürekli Reznak’ı öne çıkartmıştı.
Aslında bu yemleme konusunda Martin bizi ilk kitapta uyarmıştı. Bize hikayeyi okuyucuya nasıl sunacağından bahsetmişti. Dikkatli okuyucular fark etmiş olmalı; Syrio Forel, Arya’ya nasıl Braavos’un İlk Kılıcı olduğunu anlatırken bir “kedi” örneği vermişti. Deniz Lordu, gelen adayların kılıç yeteneğinden ziyade zekasına bakıyordu. Şişko, besili bir kediyi “egzotik bir kedi” gibi tanıtarak kedinin ayrıca “dişi” olduğu vurgusu yapıyordu ve gelen adaylara kedi hakkında ne düşündüklerini soruyordu. Bundan sonrasını Syrio’dan okuyalım.
“'Daha önce buna benzeyen bir şey gördün mü?' diye sordu bana.
'Her gece, Braavos'un ara sokaklarında onun gibi binlercesini görüyorum,' dedim. Deniz Lordu kahkaha attı ve o gün onun baş kılıcı oldum."
Arya yüzünü buruşturdu. "Anlayamıyorum."
Syrio dişlerini birbirine vurdu. "Hayvan, bildiğin sıradan bir kediden başka bir şey değildi. Gelen diğer adamlar tuhaf ve olağanüstü bir yaratıkla karşılaşacaklarını düşündükleri için baktıkları şeyi öyle görmüşlerdi. Ne kadar iri olduğundan bahsettiler ama herhangi bir kediden daha iri değildi, lordun sofrasında oturup beslendiği için şişmandı sadece. Ne kadar küçük ve tuhaf kulakları olduğunu söylediler ama hayvanın kulaklarının ucu bir kedi kavgası sırasında kopmuştu aslında. Lord ona 'kızım' diye seslendiği için diğerleri de öyle düşünüyordu ama erkek bir kedi olduğu gün gibi ortadaydı. Anlayabiliyor musun?"
"Sen ortada olanı gördün."
"Aynen öyle. Sana lazım olan tek şey, gözlerini açmak... Görmek, gerçekten görmek, bu işin özüdür."
'Her gece, Braavos'un ara sokaklarında onun gibi binlercesini görüyorum,' dedim. Deniz Lordu kahkaha attı ve o gün onun baş kılıcı oldum."
Arya yüzünü buruşturdu. "Anlayamıyorum."
Syrio dişlerini birbirine vurdu. "Hayvan, bildiğin sıradan bir kediden başka bir şey değildi. Gelen diğer adamlar tuhaf ve olağanüstü bir yaratıkla karşılaşacaklarını düşündükleri için baktıkları şeyi öyle görmüşlerdi. Ne kadar iri olduğundan bahsettiler ama herhangi bir kediden daha iri değildi, lordun sofrasında oturup beslendiği için şişmandı sadece. Ne kadar küçük ve tuhaf kulakları olduğunu söylediler ama hayvanın kulaklarının ucu bir kedi kavgası sırasında kopmuştu aslında. Lord ona 'kızım' diye seslendiği için diğerleri de öyle düşünüyordu ama erkek bir kedi olduğu gün gibi ortadaydı. Anlayabiliyor musun?"
"Sen ortada olanı gördün."
"Aynen öyle. Sana lazım olan tek şey, gözlerini açmak... Görmek, gerçekten görmek, bu işin özüdür."
Deniz Lordu’nun ismini Martin ismiyle değiştirirseniz yazarın hikayeyi sunum şekli ortaya dökülüyor. Deniz Lordumuz bize erkek olan kediyi “kızıma bakın” diye kakalıyor; “ne kadar egzotik bir kedi, değil mi?” diyerek beklentilerimizle oynuyor ve onu boşa çıkarıyor. Martin gözümüzün önüne bir şeyler sokuyor “işaret parmağı ile bir şeylere işaret ediyor” ama onlar yem; içeri kıvrılan diğer parmakları aslında “gerçek” noktaya işaret ediyor. Martin bize hepsini gösteriyor ama onun işaret etmesi yüzünden bizim dikkatimizi işaret edilen yöne kayıyor. Bundan sonra seriyi okurken bu bilinçle okursanız, ortada olanı da görmeye başlarsınız kanımca. Bunun için de temennilerinizde uzaklaşmanız lazım. Her okuyucunun seriden beklentileri ve arzu ettiği şeyler var; benim de var ama biz hikayeyi kendi beklenti ve arzularımıza göre yorumlarsak, o zaman da Melisandre gibi davranırız; o nasıl ki kehaneti bir şekilde Stannis’e uydurmaya çalışarak sahte bir kahraman yaratıyor, biz de hikayeyi kendi arzularımıza uydurmaya çalışarak sahte bir hikaye yaratırız. Elbette ki temennilerden uzaklaşsak bile doğru çıkarımlar yapamayabiliriz, sonuçta tek etken isteklerimizden ibaret değil ama en azından gerçeğe daha yakın oluruz, zira öbür türlü sırf kendi sevdikleri karakterler başrol olsun veya öne çıksın diye kitabın tüm temasını o karakterler üstüne inşa etmeye çalışanlar gördüm ve doğal olarak ortaya saçma sapana şeyler çıkıyor. Haliyle biz de sonra kitabın ismini Falancanın Şarkısı diyerek değiştirdiklerine dair tepki veriyoruz.
Yorumlamaya devam edelim.
Bir sonraki adayımız, muhtemelen Tyrion’dan daha imkansız olan biri; Sandor Clagene. Evet, valonqar’ın bu kişi olabileceği dahi düşünen var; asoiaf wiki’de okuduğuma göre de yapılan bir ankette Jaime-Tyrion sonrası en popüler aday, bu abimizmiş. Lakin bunun için ne tür argümanlar var, derseniz bir şey var diyemem. Tek sağlam argüman Sandor’un küçük erkek kardeş olması. Ben kendisinin ağabeyi Dağ ile kapışacağını ve onu yenerken öleceğini düşündüğüm için, bir de üstüne Cersei gibi başka bir balığı yiyeceğini hiç sanmıyorum. Hikaye matematiği ve altyapı açısından da bu konuda bir şeyler göremiyorum, en azından Cerei ve Tyrion’un altyapısı var, Sandor’da bu da yok. Bunun gerçekleşme şekli olarak; Dağ’ın bir şekilde hayatta olduğunu anlayan Sandor’un “şampiyonlar dövüşü için” Kral Topraklarına gitmesi ve ağabeyi ile kapışıp, öldürdükten sonra Cersei’yi öldüreceği şeklinde ama “sebep” yok. Aslında oldukça saçma sapan bir aday ve temeli yok. Sırf hoşlarına gidiyor diye böyle bir şey öne çıkarılmış galiba. Yani “temenniler” furyasının bir parçası. Bir diğer saçma aday da Tommen. Wight olacakmış falan öyle öldürecekmiş. Yani her küçük erkek kardeşi eklersek Loras’tan tutun Dickon’a kadar Westeros hatta Essos’taki herkesi aday yapabiliriz. Lakin bu işler böyle olmuyor.
Benim bir ihtimal verdiğim, “olasılık” olarak ekleyebileceğimizi düşündüğüm kişi de Jon Snow’un kendisi.
Şimdi Sandor’u ekleyip de Jon’u eklememek ayıp olur, değil mi?
Jon Snow’un bir valonqar olduğu aşikar, iki kardeşin üstüne doğmuş 3. bir çocuk kendisi. Ayrıca valonqar kelimesinin Valyria dilinde olması dikkat çekici. Yani kehanette her şey ortak dil seçilmişken neden bu kelime Valyria dili? Belki de bu kişinin özde Valyria kanı taşıyan biri olduğuna işaret etmek için olabilir. Jon’un Lannister Hanesine kin beslediği ve onun deyimiyle “yıkım getirmek istiyorum” dediği bu haneye mensup Cersei’nin Jon’un gözünde ailesinin ölümünden sorumlu olduğuna şüphe yok. Jon’un hikaye sonuna kadar kuzeyden asla ayrılmayacağına inanmıyorum, eninde sonunda bir sebeple güneye inecek; Cersei’nin o sırada hala hayatta olma olasılığı var, bu durumda Kral Topraklarına girdiğinde, Cersei’nin ve Jon’un bir şekilde karşı karşıya gelip, Jon’un öfkesinden nasibini alması mümkün olabilir. Unutmamak lazım ki Cersei, sırf Ned’in oğlu diye Jon’u öldürmesi için adamlar göndermeyi planladı çünkü Jon’un Gece Nöbetçilerinin Lord Kumandan olsa bile, ileride kendi aleyhine hareket etme tehlikesi olduğunu gördü ve işini şansa bırakmak istemedi. Yani iki karakterin dolaylı da olsa uzaktan birbiri ile bir ilişkisi, Tyrion kadar olmasa da altyapısı mevcut. Ayrıca kehanette “eller” kelimesi açık şekilde kullanılıyor, Jon’un iki eli de yerinde duruyor. Bu burada dursun, olur da gerçekleşirse, bu kanal demişti dersiniz. Ben de rulet oynuyorum sanki; tüm sayılara, renklere bahis koyuyorum, illa biri çıkar... o zaman da “ben demiştim...” diye bilgiçlik taslıcam.
Gelelim bir diğer valonqar adayına; Jaime Lannister. Jaime, yüksekle ihtimal gerçek valonqar, en azından hem en popüler aday hem de mevcut adaylar arasında buna en uygun kişi. Argümanlar da oldukça sağlam, sadece ilişki altyapısı olarak değil, bazı göndermeler açısından da birkaç şeyimiz var.
İlk argüman, Jaime’nin Cersei’nin arkasından doğması, ikiz olarak, Jaime, Cersei’nin ayağına dokunarak doğmuştu. Netice itibari bir iki dakika dahi olsa, Jaime, Cersei’den küçük kabul ediyor. Genelde insanlar ikizlerin doğumu sırasındaki arada geçen sürenin abi-abla/kardeş nitelendirmesi için yetersiz gördüğü için, gözden kaçan bir ayrıntıdır ve elbette ikizler yahut işte üçüzler birbirlerine sadece “kardeş” diye hitap eder çünkü onlara göre aynı yaştadırlar. Lakin “sonradan doğan” küçük olan olarak yorumladığımızda, Jaime elbette küçük erkek kardeş oluyor. Muhtemelen Martin, bu gerçeği göz önüne alarak kehaneti yazdı, çoğu okuyucunun Jaime’yi bu sebeple aday olarak değerlendirmeyeceğini düşünmüş olabilir, en azından Cersei’nin Jaime’yi aday yapmamasının bir diğer sebebinin bu olduğunu düşünmek, yanlış olmaz. Elbette diğer sebep de Jaime’nin asla onun düşmanı olabilecek birine evrileceğine ihtimal vermemesi.
İkinci argüman da ilişkiler çerçevesinde; Cersei ve Jaime’nin geldiği nokta artık pek bir saçaklı; dikenli... Jaime ve Cersei duygusal olarak birbirinden çok uzaklaştı ama bilhassa Jaime, çok fazla soğudu hatta 4. kitapta bir ara Cersei’yi öldürmeyi bile düşündü ama Tommen’ın onu asla affetmeyeceğini söyleyerek fikri kafasından uzaklaştırdı. Elbette ki misal bunu düşündüğü sırada Cersei karşısında olsaydı, o an öldüreceğini de sanmıyorum, bunu öfkeli ve aldatılmış bir adam olarak söylüyordu bana göre. Hani ilk öğrendiği ve emin olduğu anda karşısında olsa, neyse, o anki öfke ile bunu yapabilirdi belki ama üzerinden bunca zaman geçtikten sonra sanmam. Burada önemli olan nokta Jaime’nin daha önce asla düşünmeyeceği bir şeyi düşünmeye başlaması, Cersei’nin asla ihtimal vermediği bir şeyi düşünmeye başlaması; ikizini öldürmek. Yani Jon’un Arya’yı yahut Arya’nın Jon’u öldürmeyi düşünmesi gibi bir şey bu. Jaime, Cersei’nin yardım çağrısına “mektubunu yakarak” karşılık verdi. Geldikleri nokta bu.
Üçüncü argüman ise Bran’ın ikisini yakaladığı sahnede. O yaştaki bir çocuğun cinsel bir ilişkiyi anlamlandıramayacağı için gördüğünü farklı şekilde yorumlaması doğaldır. Bran da ikisinin güreştiğini ve Jaime’nin Cersei’ye zarar verdiğini, düşündü. Kimi okuyucu bunu ileriye yönelik bir işaret görüyor. Jaime’nin Cersei’yi boğması halinde görüntünün bir çeşit güreş-boğuşma gibi görüneceği aşikar.
Dördüncü argüman ise ikisinin de sık sık, bilhassa Cersei’nin, birlikte dünyaya geldikleri için birlikte öleceklerine inanmaları ve bunu sıkça dillendirmeleri. Jaime valonqar olsun ya da olmasın, bu benim de inandığım bir şey. Daha önceki videolarımdan hatırlarsanız Tywin için sıkça tekrar eden altın sıçma sözüyle ölümüne yol yapılması ve Tyrion’ın sık sık dilinin başına bela olacağı-ölümüne yol açacağına veya bir gün kesileceğine dair sık tekrar eden söylemler ve düşünceler gibi ikizler için de bu düşünce tekrar ediyor. Muhtemelen hepsi de doğru olacak. Elbette bu söz tek başına ele alındığında = Jaime valonqar diye %100 çıkarım yapamayız ama yorumlamalardan biri bu olabilir.
Benim en hoşuma giden işaret ise Yabancı argümanı. Bildiğiniz gibi İnanç’ta Yabancı, ölümü temsil ediyor ve ikizler de İnanç mensubu. Cersei ve Jaime birbirlerini “yabancı” olarak görmeye başlıyor. Cersei bir yerde; "O senin ikizindi, gölgendi, diğer yarındı, diye fısıldadı başka bir ses. Bir zamanlar, belki, diye düşündü. Artık değil. O artık bana yabancı oldu.” demişti. Buradaki yabancı elbette ki “ölüm”ü temsil eden yabancı değil, yabancılaşmayı ifade ediyor ama Martin’in kelime oyunu oynamayı sevdiğini de biliyoruz. Bir başka sahnede de Jaime, birebir anlamda Yabancı ismini kullanıyor. “Benim Savaşçı ve Cersei'nin Bakire olduğunu düşündüm ama o her zaman Yabancıydı, gerçek yüzünü gözlerimden saklıyordu.”
Elbette buradan ironi kısmına geçebiliriz. Son argüman. Martin’in ironi sever bir dede olduğunu bildiğimiz için; Jaime’nin kız kardeşini öldürmesi çok manidar olacaktır, bilhassa bunun “sebebi” noktasında. Dizinin finalini görene kadar yıllarca Cersei, 2. deli kral... daha doğru sözde deli kraliçe olarak kral topraklarını çılgın ateş ile yakacak kişi olarak aday gösterilmişti ama Dany sahnesi ile beraber bir anda ibre Dany’e çevrildi ama dizide bu sahne, daha sonradan eklenmiş bir sahne diye hatırlıyorum, ilk planlandığında daha farklıydı, Dany yakmamıştı ama neticede yanmıştı galiba. Biraz da sanırım bu “ayrıntının” da etkisiyle bazı okuyucular ibreyi “yakma” meselesinden ziyade yakan kişiye odakladı; bunun için de aday olarak Çanlar Savaşını milat kabul edip, kendini suçlayan Jon Connington oldu. Şehri onun yakacağını düşünenler de var.
Bana göre ise 1 numaralı aday hala Cersei Lannister. Şehrin hem yanacağına hem de Cersei tarafından yakılacağına dair bir çok gönderme görüyorum. Lakin burada bu konuya değinmek istemiyorum, belki başka bir videoda. Eğer valonqar’ımız Jaime ise, Cersei’yi öldürüp, akraba katili olmasını sağlayacak bir şey olması gerekiyor.
Jaime’nin gözünde babasını öldürmesi de şehrin içindeki 500 bin insanla beraber ölümüne göz yummak da yanlıştı ve kabul edilemezdi. Bu sebeple babasını öldürmeyi reddetti ve bunun yerine ateş kehanetçilerini öldürdü, emrin yerine getirilmesine engel olarak tüm şehri kurtardı ve daha sonra hepsinden sorumlu olan kişiyi; deli kralı öldürdü.
Cersei, kehanete göre 3 çocuğunu kaybediyor; ayrıca ondan daha genç ve güzel bir kraliçe gelip, değer verdiği her şeyi de elinden alıyor. Günün sonunda Cersei’nin nasıl yıkıldığını ve nasıl bir psikolojiye sahip olacağını tahmin etmek hiç güç değil. Catleyn tüm çocuklarını kaybetmiş bir anne olarak elinde kalan son çocuğu, ilk göz ağrısı olan Robb’un, gözü önünde öldürülmesi sonucunda kelimenin tam anlamıyla “delirmişti” ki zaten Freylerin, esir alacakken öldürmeye karar verme sebepleri de buydu, kadının delirmesi... onların gözünde bu bir merhamet göstergesiydi. Lysa bile zaman içinde kaybettiği çocuklar yüzünden psikolojik olarak dengesizleşti ve son çocuğuna sağlıksız bir şekilde yapıştı. Cersei’nin Joffrey sonrası ölecek çocuğu Tommen ve arkasından da Myrcella. Hepsi ölünce Cersei’nin de çılgınlık noktasına evrileceği bence gün gibi ortada; Martin’in çocuklarını kaybeden annelerin psikolojik olarak bu şekilde yıprandığını düşündüğü aşikar ki çok da haksız değil. Hiç gördünüz mü bilmem ama inşallah asla görmek zorunda kalmazsınız ama çocuğunu kaybeden bir annenin çığlıkları korkunçtur ve asla hatırlamak istemezsiniz. En kötüsü de yapabileceğiniz hiçbir şey yok, öyle izlemek zorunda kalırsınız. Her neyse.
Cersei elindeki her şeyi kaybettikten sonra, muhtemelen bir şekilde şehri yakmaya karar verecek. Şu aşamada çılgın ateş stoğunu bilmiyor ama muhtemelen bir şekilde öğrenecektir; Qyburn olabilir hatta Blackwater savaşı öncesi çılgın ateş meselesi ile ilgilenirken ateş kehanetçileri Tyrion’a geçen yıl Aerys’in Sept’in altındaki zulasının bir kısmını bulduklarını ve boşalttıklarını söylemişti. Bu arada dizideki gibi Sept’in patlatılmayacağını da böylece görmüş olduk, zula kaldırıldı çünkü... Ateş Kehanetçileri muhtemelen dahasını aramaya koyulmuş olabilir çünkü Aerys döneminden kalma kayıp zula olduğunu biliyorlar ve zaten ilk parçasını bulduktan sonra devamını da bulabileceklerini düşünerek aramaya başlamışlardır diye tahmin ediyorum. Neticede bu bilgi Cersei’ye ulaşacaktır ve o da bunları kullanmaya yeltenecektir o raddede. Nitekim çocuklarına zarar verirlerse şehirleri yakmaktan bahseden biriydi Cersei.
Haliyle Myrcella neden ve nasıl ölür bilemiyorum şu an ama düşman ordusu kapısına dayanmışken olacağını ön görüyorum; Jaime de bu sıralarda şehre dönmüş olacaktır. Cersei’nin bu eylemini gördükten sonra engellemek adına onu öldürecektir ama muhtemelen gene ateş kehanetçilerini öldürecek ilk ve sonra Cersei’yi... Birlikte ölüp gideceklerdir günün sonunda. İlk seferinde ailesini kralına tercih eden Jaime; ailesine ama bilhassa ikizine sırtını dönmüş bir Jaime olarak kraliçeyi öldürecek ve kral katili unvanının hakkını vererek kraliçe katili olacak ve bunu Kral Muhafızları Lord Kumandanı olarak masumları kurtarmak, doğru olanı yapmak için yapacak. Gerçi bence çocuklar öldükten sonra Cersei’nin kraliçeliği de düşeceği için kraliçe katili olarak anılacağını sanmam ve en önemlisi bu sefer eyleminin altında yatan amacı herkes bilecektir, bu sefer Jaime’ye hakkını verip övüp, kahraman bir şövalye ve kral muhafızı olarak anacaklardır diye tahmin ediyorum.
Elbette Jaime’nin adaylığına karşı bir argüman da var; kehanette ellerden bahsedildiğini ve Jaime’nin tek elli olduğu söyleniyor. Evet, altından da olsa bir eli var ama o el bir bardağı bile zar zor tuttuğu için birini boğmak için kullanılamayacağı düşünülüyor. Gayet makul. Lakin buna karşı da şöyle bir argüman ortaya atılıyor; Tyrion nasıl Shae’yi altın el zinciri ile boğdu ise, Jaime de aynı kolye ile Cersei’yi boğacak... hatta buna işaret olarak Jaime’nin nehir topraklarında iken Sybell Spicer’ı deniz kabuğu kolyesi ile seve seve boğacağını düşündüğünü hatırlatıyorlar. Bence bu da gayet mümkün. Yine de kehanette “his hands” yani kendi elleri tabiri var. Eğer Jaime’nin ellerden bir kolyesi falan olmayacaksa, başkasına ait bir kolye ile olacak iş gibi görünmüyor. Yine de belki bu, önemsiz ve üstünde durulması gereksiz bir teferruat olabilir Martin için. Vakti gelince öğreniriz inşallah artık.
Örneğin; yanlış hatırlamıyorsam Ned’in kral eli nişanı dizidekine benzer bir broştu ama Tyrion, altın elden bir zincir yaptırdı. Martin neden buna gerek duydu? Çünkü Tyrion, Shae’yi elleriyle öldüremez ama boğabilir, altın el zincir kolye bunun için harika bir araç. Aynı aracı Jaime de kullanabilir Kral El’i olursa. Belki bu konuda ayrı bir video yapılabilir aslında hatta Jaime için inceleme videolarına da saklayabilirim, ileride bakacağız artık hangisi olacağına.
Sonuca bağlarsak bana göre Jaime olmayacak ise benim için sonraki en güçlü aday Jon Snow.
Bu konuyu kapatmam gerekir ama valonqar meselesinde bir maddemiz daha var. Aslında bu konu üstünde yeteri kadar durduğumu düşünüyorum ama çok sık bahsedilen popüler bir konu olduğu için belirtmem gerektiğini hissediyorum, bir kısmınız okumuş olabilir sağda solda ve doğal olarak aklınıza gelmiş olabilir beni dinlerken; Valonqar’ın aslında kadın da olabileceği ve bu kişinin Arya olacağı yönünde çok popüler bir mesele de var.
Önce neden Arya buna değinelim, sonra dişi valonqar meselesi üstünde duralım. Bildiğiniz üzere Arya ve Cersei arasında bir husumet var; Leydi yüzünden Arya, Cersei’yi ölüm duasına eklemişti ve serinin başındaki neredeyse kurulan ilk husumet ilişkisi bile diyebiliriz (hikaye öncesi temeli atılanlar için demiyorum, hikaye başladıktan sonra demek istiyorum). Netice olarak Cersei’yi öldürme vazifesinin onunla hiçbir husumeti olmayan, ilgisiz alakasız biri tarafından üstlenmesi yerine onunla husumeti olan bir karakter tarafından üstlenilmesi daha tatmin edici bir hikaye anlatımı olacağı aşikar. Bir yazar, hikayesini kaleme alırken buna da dikkat eder; hangisi daha tatmin edici olur? İşte bu yüzden Sandor gibi karakterlerden valonqar olamaz, tatmin olmam, anlamsız gelir. Alelade bir karakterden bahsetmiyoruz, Cersei’den bahsediyoruz. Tywin’in Ay Oğlan tarafından öldürüldüğünü düşünün, ne kadar memnun olursunuz ki? Joffrey’in Tommen tarafından yanlışlıkla okla öldürüldüğünü düşünün, tatmin eder mi sizi? Lakin Sansa’nın zehir taşıyıcılığı yaptığı bir Tyrell – Serçeparmak komplosu ile bu işin olması daha iyidir ki bu haliyle bile tam anlamı ile tatmin olmayan okuyucularımız var. Bu sebeple hangi karakterin kimin tarafından öldürüleceği yahut hangi karakterler arasında bir savaş-dans olacağını... olması gerektiğini hesap edip, ön görmeye çalışırken bu bahsettiğim hikaye dinamiğini de dikkate almanız gerekir. Elbette “ben falanca karakteri seviyorum, bu olsun, böyle daha tatmin olurumlu” bir temenniler furyasından bahsetmiyorum burada. Misal ben Jon kadar ayrıca Arya hayranıyım ama ne dizide Gece Kralını Arya’nın öldürmesinden tatmin oldum ne de Cersei’nin Arya tarafından öldürmesi beni hikaye dinamiği açısından tatmin eder. Bana ironi gerekir... Martin de ironi seviyor. Evet, Cersei-Arya ilişkisi ve Stark-Lannister ilişkisi düşünülürse bir noktada tatmin edici olacaktır aslında ama Jaime gibi bir karakter, kesinlikle daha tatmin edici olacaktır. Kötünün iyisi değil iyinin de iyisini arıyoruz burada.
Neticede Arya-Cersei adaylığının temellerinden biri bu karakter altyapısı ve Arya’nın Yüzsüz Adam eğitimi aldığı için Demir Bankası tarafından, Yüzsüzlerin kiralanacağı ve borçlarını ödemediği için öldürüleceği şeklinde bir argüman sunuluyor. Lakin bununla ilgili birkaç karşıt argüman rahatça sunabilirim. En başta Arya bir Yüzsüz Adam değil ve asla olmayacak, zaten böyle olmak için yıllar harcamak gerekiyor. Arya’nın Westeros’a dönüşünü anlattığım videoda ayrıntıları ve fazlası zaten var. Diğer yandan Yüzsüzler asla tanıdıkları kişileri öldürmezler ve haliyle Arya’nın duasını sık sık fısıldaması sayesinde onların Arya’nın Cersei’yi tanıdığını bildiğini biliyoruz. Sonuncu olarak da Demir Bankasına borçlu kişinin ismi Cersei Lannister değil, Tommen Baratheon, öldürme kararı alırlarsa onu yahut sonradan tahta geçecek olan ablasını öldürme kararı alırlar ve şu aşamada zaten bu borçlanmaya karşılık Stannis’i destekleyerek Tommen’a karşı cezalandırma girişimi oldu ki bununla ilgili de videom var, hatırlarsınız. Bir diğer argüman olarak öne sürülen şey de Tyrion’un bir zamanla Cersei’yi öldürmeleri için Yüzsüz kiralayabilecek kadar zengin olduğunu hayal etmesi.
Yani Arya için genel olarak husumet dışında kullanılabilecek bir argüman yok, kalanı çok zayıf şeyler. Elbette bir de işin valonqarın cinsiyeti ayağı var.
Bunun için diziyi suçluyorum aslında çünkü dizide Azor Ahai kehanetinin yazıldığı dil olan Valyria dilinin cinsiyetten bağımsız bir dil olduğu iddiası ile AA’nın kadın ya da erkeğe işaret edilebileceği söylenmişti, bunu yapma nedenlerine değinmeyeceğim video gereksiz uzar ama Valar Morgulis cümlesini ana dili Valyria olan birine kullandırıp, sonra da orada geçen “men” kelimesini erkek diye çevirip, “neyse ki biz erkek değiliz” diye ağzına yerleştiren insanların bu yersiz eklemelerini kaile almamak gerekiyor. Elbette kitaplarda da bunun için bir argüman öne sürülüyor; Aemon’un kehanetin dilinin bizi yanılttı, tarzı kullandığı bir cümle ama orada Valyria dilinin dil bilgisine yorum yapmıyordu, ejderhaların cinsiyetinin değişkenliğine vurgu yapıyordu ve daha da önemlisi bu bile kesin bir bilgi değil, ejderhalar erkek-dişi diye ayrılıyor dahi olabilir, bunun için de bilgiler var.
Elbette bu dil meselesini dizide Valyria dilini oluşturan David Peterson’a da sormuşlar ve o da genel olarak kitaplarda, Aemon’un söylediği sözlerin; Valyria dili cinsiyet belirtmez iddiasına karşı çıkan bir açıklama yapmıştır. Kehanette bulunan kişinin dil bilimsel açıdan “erkek” atıf olduğunu söylemiştir. Bu sebeple valonqarın küçük erkek kardeş olduğunu ve küçük kardeş olarak çift cinsiyete atıf yapılarak kullanılamayacağını rahatça söyleyebiliriz çünkü belli ki Valyria’da hem erkek hem de kız kardeşler için farklı kelimeler kullanılıyor. Bu sebeple biz valonqar olarak bir küçük erkek kardeş aramak zorundayız.
(Ayrıca unutmayın ki eğer bir FM bu işi yapacaksa, Yüce Yürek Hayalet'in, Balon'u öldüren kişinin yüzünün olmadığını görmesi gibi, Maggy'nin de Arya'nın da yüzünü görememesi gerekirdi. Haliyle cinsiyetini dahi tahmin edememesi gerekirdi ama kadın, açık seçik görmüş durumda.)
(Cersei'nin Diğer Kraliçesi)
(Video olarak dinlemek isterseniz.)