Post by YeniAy_Ottoman on May 18, 2022 8:44:18 GMT
Selamlar!
Hepinizin bildiği üzere ilk üç sezon, gerçek anlamda kitaba en sadık ilerleyen ve GoT’un en güzel yıllarıydı, 4. sezon biraz tartışmalı olsa da genel olarak iyiydi ama sonrasında ciddi bir bozulmaya gittiği gibi son iki sezon resmen felaketti. Ben bir öğretmen olsaydım, sinema ve televizyon bölümünde öğrencilerin müfredatına dahil ederdim; bir senaryo, hem iyi hem kötü nasıl yazılır diye... işte size ikisini de barındıran bir örnek.
Bu yazıda dizinin karakterleri ile ilgili bir dırdır yapacağım, onların dizi ve kitapta ne kadar farklı yansıtıldıklarını-farklı hikayeye sahip olduklarını anlatacağım.
Martin’in temsilcinin geçenlerde açıkladığına göre yazarımız, 5. sezondan sonra “şablonumuz takip etmiyorsunuz!” diye serzenişte bulunmuş, yani baya baya kitaplardan tamamen koptuklarının göstergesi, denebilir. Dan ve David’in “kitapları çok sevdiklerini ama (dizi hikayesini) kendilerine ait yapmak zorunda olduklarını” söyledi. Yani bu, Martin’in en başından beri sürekli şikayet edip, en nefret ettiği şeylerden biridir; karşı tarafında hikayeyi alıp, kendisine ait yapıp yeni yorumlayıp, canının istediği gibi değiştirip, ekleme-çıkarma yapması. Bu bildiğiniz asıl hikayeyi almak ve onun yerine bir hayran hikayesi yazmaktır ve Martin’in hayran hikayelerinden nefret ettiğini, asoiaf hakkında yazılan hayran hikayelerini sevmediğini biliyoruz. Ben de son birkaç yıldır dizi için, resmi hayran hikayesi tabirini kullanırım, cuk oturmuş yani.
Dan ve David’in bu kadar geniş bir hikayeyi şüphesiz ki birebir aktarması pek mümkün değildi. Onların tabiriyle “hikayeyi özetlemelerinin bir yolu yoktu" ve onlar da özetlemedi zaten.” Ayrıca ekran ve sayfa, tamamen farklı iki unsurdur, bu sebeple bir kitabın ekranlara uyarlanması sırasında sadece hikayenin bazı yönlerinin kesilmesi değil, ayrıca bazı değişiklik ve eklemelerinin de kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğunu göz önünde bulundurup, kabul etmemiz gerekiyor. Özellikle de hikayeyi geliştirecek her değişiklik ve ekleme, bir artıdır zaten ve bunu Game Of Thrones’da da gördük. Örneğin Arya’nın kitaptaki Harrenhall sahnelerinde Tywin ile hiçbir etkileşimi yoktur ama dizide tam tersine onun çevresi etrafında gezmekte ve bu, bence güzel bir değişiklikti. Yahut Varys ve Serçeparmak arasında geçen efsanevi konuşmalar, kesinlikle hikayeyi geliştiren eklemelere en iyi örnektir. Lakin dikkat ederseniz vereceğimiz örneklerin ekseriyeti ilk üç sezona ait, sonrası için dikkat çekici çok bir örnek – şahsen ben – veremiyorum. Ne yalan söyleyim resmen kafama da reset atmışım, çoğu şeyi unutmuşum ama maalesef son iki sezon aklımda daha yer edinmiş halde, olumsuz duygularla bağdaşan anılar daha kalıcıdır zaten.
Genel olarak sonuca bağlarsak; Dan ve David maalesef gelişim kaydederken gerilemeye başladılar ve kariyerlerinde büyük bir leke bıraktılar. İlk üç sezonda gösterdikleri özen ve alakayı, sonraki sezonlarda her geçen gün kademeli olarak düşürerek, bize bu berbat finali verdiler. David geçmişe dönüp baktığında birkaç şeyi farklı yapabileceğini düşündüğünü söyledi ama bu değişikliklerin ne olabileceğini açıklamadı. Dan ise Prens’ten bir söz paylaşarak; "korkunç olduğunu düşündüğünüz kaydı hazırlamak için birileri iliklerine kadar çalıştı.” dedi. Bu kısma itiraz ederim, sizi bilmem. Forumdan bir üye söylemişti sanırım, Symmachus olabilir. “Bir çöp adamı 10 saatte çizdin diye, ben o çalışmayı takdir etmek, beğenmek zorunda değilim.” Haklı bir yorumdu, geceni gündüzüne katıp %99’un beğenmediği bir şey ortaya koyuyorsan, bunun için alkış bekleyemezsin. Aksine bu kadar çalışıp da nasıl bu kadar berbat bir şey çıkardım, diye kendini eleştirmelisin. Zaten insanların yanlış bir algısı da var; 8 saat yerine 20 saat çalışırsan, daha başarılı olursun. Hayır, bu verimli bir çalışma yöntemi değildir. Çok çalışmak değil, verimli ve doğru çalışmak önemlidir. Sonradan yaptıkları açıklamalar bize bazı şeyleri anlamamıza yardım ediyor aslında.
İkili verdiği söyleşilerde şunları söyledi; örneğin, serinin ana unsurlarını anlamaya çalışmamışlar, sadece diziyi “güç” odaklı bir anlatım sunarak işlemişler. Evet, güç odağı kesinlikle kitaplarda da var olan bir şey ama bununla sınırlı bir hikaye yok elimizde. Yine de bu kötü bir şey değil, yani sadece güç unsurunu anlatmalarında ama siz çıkar da ben güçten başka bir şey anlatmayacağım, serinin diğer ana unsurlarını silip atacağım yahut görmezden geleceğim derseniz de o zaman asoiaf’ı uyarlamış olmuyorsunuz, serinin hikayesini temellerinden değiştirmeye başlamış oluyorsunuz. Örneğin, bu bir epik fantastik seridir, yüksek fantezidir ama Dan efendi, çıkmış, sırf fantastik sevenler dışında kişilere de hitap edip, diziye çekebilmek için olabildiğince fantastik elementi kaldırmaya çalışmış. Benim son yıllarda yaptığım şikayetlerden biri de Orta Çağ Avrupa döneminden çıkma bir tarihi dizi izliyormuşum gibi hissediyorum, fantastik unsur hissedemez oldum idi... He bahsedilen fantezi hayran kitlesini ötesi dediklerinde de verdiği iki örnek de anneler ve Amerikan futbol oyuncuları gibi şeyler çünkü biliyorsunuz anne iseniz veya Amerikan futbol oyuncusu yahut hayranı iseniz sizin fantastik sevme şansınız asla olamaz(!), bitmiştir o iş. İşte bu abiler eğer asoiafı adam akıllı anlamaya çalışsalardı bu seride fantastikten fazlası olduğunu ve zaten bu ve diğer türleri seven herkese hitap ettiklerini anlarlar ve gereksiz işlere girişmezlerdi. Kapanan forumumuzda fantastiği-büyüyü sevmeyen ama politik entrikaları sevdiği için kitapları okuyan bir üyemiz vardı. Hikaye o kadar geniş çaplı ki bence tarihten tutun, entrikaya; fantastikten tutun aksiyon sevene kadar birçok kesime hitap ediyor. Elbette hemen bir ekleme de yapayım açıkladıklarına göre bu işe ilk başladıklarında HBO’ya fantastik elementi önemsiz göstereceğine söz vermişler. Doğrusu bunu nasıl yorumlamam gerekir, bilemedim. HBO mu onlardan bunu istedi yoksa onlar tamamen kendi aldıkları karar doğrultusunda bununla ilgili bir ön bildirim yapmış olmuşlar, emin olamadım. Eğer bu HBO’nun talebi idiyse, o zaman bu element konusunda tüm yüklenmeyi kanalın kendisine yapmamız gerekir ve en az Dan ve David kadar dizinin içine ettiklerini kafamızın köşesine yazmamız lazım gelir.
Elbette bence en büyük hatalarından biri de ki yazının ana konusu karakterlerin de derinlemesine incelemesini yapıp, düzgün şekilde yazmaları gerekirken bunu yapmamaları. Onların sözlerini birebir aktarmak istiyorum, bu bilgi 2019’daki dizi sonrası bir soru-cevap söyleşisini izleyip olayı aktaran kişiden.
Moderatör, karakterleri anlamadıklarını ve fazladan dakikaların karakterleri daha iyi anlamalarına yardımcı olduklarını kabul ettikleri yorumunu soruyor.
Dan, oyuncuların rolleri yeniden tanımlamasına izin verdiğini, özellikle Maisie'nin ve oyuncular için yazmaya başladıklarını söylüyor, sanki oyuncu “eve” taşınmış ve yeniden dekore edilmiş gibi. (Dan)Karakterleri oyunculardan öğrendiğini söyledi.
Evet, bunun üstüne ne yorum yapmam gerekir? Jorah’ı oynayan Ian Glen, David ve Dan’in oyuncuların kitapları okumalarını pek istekli olmadığından bahsetmişti. Oyuncu “David ve Dan, özellikle kitaptan senaryolara aktörlerin gelmesini istemediler; her zaman kitabın ne yaptığını ve nasıl farklı olduğunu telkin ettiler.” demişti. Yani karakterleri ve başlarına gelecekleri öğrenmelerini istemedikleri gibi tabii olarak karakterleri tanımaları da mümkün olmayacaktı. Hal böyle olunca karakterler ve başlarına gelecekler hakkında bilgisiz olan oyuncuların karakterleri yeniden yorumlamasına nasıl izin verirler? Bu yükü nasıl sadece onların üstüne atarlar? Oyuncuya göre karakter mi yazılır? Sen sıfırdan kendi hikayeni yazmıyorsun ki bir kitabın hikayesini ve karakterini ekrana uyarlıyorsun.
Uzun lafın kısası karakterlerin dizide ve kitaplarda neden bu kadar farklı olduğunu artık biliyorsunuz. Elbette dizide kendi içinde de ne kadar çelişkili davrandıklarını özellikle açıklamama gerek yok.
Şimdi – bana göre – karakteri ve hikayesi hiç edilenleri listeleyeceğim ve elbette kıyaslamasını da yapacağım ama unutmayın ki tüm karakterlerden bahsetmeyeceğim. Sadece benim gözümün içine böyle batan ve çıkartamadıklarımdan bahsedeceğim.
Jon Snow
GRRM’in büyük beşlisi olarak anılan, hikayenin kilit karakterlerinden biri. Onun kim olduğunu biliyorsunuz, hikaye özetine gerek yok.
ASOIAF Jon Snow, her bir kitapta kişilik olarak gelişim sergiliyor; büyüyor, olgunlaşıyor ve çıkmaz sokak gibi görünen sorunlar karşısında “çözüm” üretiyor; insanları öyle yahut bu şekilde ikna etme becerisi/manüpleci kişiliği ve ara buluculuk yeteneği ile öne çıkıyor; insanları çevresinde toplayan “doğal lider” olarak göze çarpıyor. Gözünden hiçbir şey kaçmıyor, insanları tahlil etmede yetenekli, karşısındakinin ne mal olduğunu bir bakışta anlıyor yani. Genel olarak kimseye güvenmeyen, şüpheci bir kişiliği var. Sorumlu ve bilinçli biri. Gerçeklerle yüzleşme konusunda -çoğu zaman- sorun yaşamıyor, birkaç noktayı saymazsak, genelde gerçeklerden kaçan biri değil. Onur-vazife için aşık olduğu kadını bir kenara koyabilecek biri. Politikadan anladığı gibi silah kullanmada ve komuta etmekte de iyi biri. Stannis ile yaptığı görüşmelerden savaş planları yapmada da iyi olduğunu -göreceli olarak-anlayabiliriz. Karşısındaki olan biten şeyleri en ufak noktasına kadar hesap etmeye çalışıyor ama riskler almaktan da çekinmiyor. Bol bol kumar oynadığını okuduk. Hırslı biri ama çoğu zaman onları bastırmayı seçiyor.
Karşımızda bir Mary Sue karakteri olmadığı için zaman zaman duygusallığa kapılıp hatalar yapsa da genel olarak “mantık” çerçevesinde hareket ediyor. Duygusal davrandığı olayların başında da “masum insan” olarak gördüğü kişileri koruma-kurtarma arzusu ve “kardeşi” var. Yani Jon Snow, masumlara zarar verenlere hoş tepki vermiyor ve ailesine /kardeşine düşkün. Melisandre’den, insanları yakarak öldürdüğü için, hoşlanmıyor ve güvenmiyor ama son kitapta Arya yüzünden “denize düşen yılana sayılır” misali, bel bağlıyor. Ailesine zarar verenlerden “intikam” istiyor.
Son kitapta öldürüldü ve biz onu öyle bıraktık. Bundan sonrası kitaplarda olacaklar hakkında yüksekle ihtimal tahmin olarak ele alınacak: Robb’un vasiyetine göre “Stark” ismiyle Kuzey Kralı ilan edildi. Bu da dirilmesinden sonra tahta geçeceğini gösteriyor. GRRM’in ölüleri, dirilince ciddi bir karakter değişimi yaşadığı için Jon’un daha sert, daha olgun, daha karanlık hatta belki daha acımasız bir karaktere dönüşeceğini ön görmek güç değil. Yabanılların saygısını ve nispeten sevgisini kazandığı için, onları da güçlerine katacaktır. Kardeşleriyle buluşacak ve kurtlar, Winterfell’e geri dönecek. Şüphesiz Ötekiler meselesi için savunma hattı oluşturmaya devam edecektir ama GRRM’i tanıyor isek ona sorunsuz bir krallık teslim etmeyeceği için kendi içinde sorunlar yaşayacak ve öyle veya böyle Dany, Tyrion gibi diğer beşli karakterlerle buluşacağı bir an gelecek ve asıl her şey o zaman değişecektir.
Elbette Jon’un kitapların başından beri bir warg olduğu ve Mahzen Mezarlar hakkında sürekli uyarı rüyaları gördüğünü unutmayalım. Warg olması muhtemelen ölüm-diriliş aşamasında önemli bir etken olacak ama elbette sadece bu konuda değil. GRRM, ulu kurtların önemine vurgu yapmıştı.
DİZİDEKİ Jon Snow ise ilk aşama kitaplardakine benzer şekilde yola çıktı; piçliğin ve dışlanmışlığın getirisi yüzünden “yükselmek” adına Sur’a gitti. Wight saldırısı ve Sur ötesi macerası da benzer ilerledi. Gelişim gösteriyordu ama Lord Kumandan olmasından sonra durum yavaşça değişmeye başladı(hatta öncesinde).
Jon’un kitaplarda “sınandığı” noktalar dizide birebir gerçekleşti diyemiyorum. Tamam, bir yaşlı adam ve vazifeyi aşka seçtiği şeyler gördük ve Stannis’in teklifini de gördük ama Jon için “teklifi reddetmek” oldukça kolay bir durumdu (en azından aksini düşünmek için bir şey görmedik) çünkü Jon Snow, sıfır hırsları olan bir karakter olarak karşımıza çıktı ki en başta Sur’a gelme nedenleri düşünülürse “zıt” bir işleniş ama Kit, onun hırsları olmadığını vurguladı diye hatırlıyordum. Evet, kitaplardaki gibi “onuruna-yeminlerine-vazifesine düşkün” ama kitaplarda “hırsları” ve “derin arzuları” hatta “karanlık bir yönü” de olan bir karakter olduğu işlenmediği için o seçim anında çektiği sıkıntıyı, zorluğu ve içinde bastırdığı hırs ve arzuların ortaya çıktığını görmedik. Bunları yaşamayınca karakterde bir gelişim de görmedik.
Stannis ile olan ilişkisi ve onun varlığının yarattığı sıkıntılar da yoktu; ailesine zarar verenlerden almak istediği intikam; Arya’yı kurtarma isteği ve bunun için çektiği ıstırap ve onuru arasında da kalmadı. Bu ve bunun gibi sebeplerle yaptığı hamleleri göremedik. Oysa onun ileride dönüşeceği kişi ve yapacakları için çok önemli noktalardı. Sadece Yabanıllar meselesi vardı… Kitaplarda Yabanılları Sur’a alıyordu ama öldürülmesinin sebebi asla bu olmadı. Bu paragrafta bahsettiğim sebepler yüzünden zincirleme tepki ile meydana gelen olaylar, Jon’un ölümüne neden oldu. Elbette bunun için Çetinocak-Tormund sahnesini birleştirip, birçok noktayı sildiler ki adamları tarafından öldürülsün.
Dirilişi sonrası karakterinde hiçbir gelişim ve bahsettiğimiz değişim olmadı hatta Sur’u terk etme istediği baş gösterdiğinde “güneye, ısınmaya giderim herhalde” diye saçma sapan bir boş vermişlik vardı; kardeş meselesi asla olmadığı için ki ölümüne sebep olan kilit nokta SArya olayıdır, böyle bir dert yoktu ama ihanet edenlerden intikam alma, ailesinin evini geri alma gibi bir şey de yoktu. Ötekiler için Yabanılları alıp, birleştirmek isteyen adam bir anda “hiçbir şey umurumda değil, beni rahat bırakın” diyerek güneye gidip, amaçsızca yaşamak istedi. Ötekileri unuttu.
Kitaplarda olmayacak olmasına rağmen Sansa geldi (muhtemelen kitaplarda onun yerine Arya rolü yapan Jeyne Poole gelecek ki bu bile çok büyük fark yaratacaktır) ve onu gaza getirerek evlerini almaları gerektiğini söyledi. Kız, baya baya oğlanı ikna etmek zorunda kaldı Ramsey’e karşı; oysa kitaplarda Arya’nın onunla evlendirileceği haberini duyduğu andan beri Ramsey’yi öldürmek istiyor ki ölümü öncesi de tam bu niyetle yola çıkacaktı.
Zar zor ikna edilen Jon, Kuzey lordlarının kapılarını aşındırarak yardım dilendi ama bir iki kişi hariç herkes Jon ve Sansa’nın yüzüne tükürdü. Kitaplarda “Starktan başta Kuzey Kralı tanımayız” diye, Stannis’e ayar çeken Küçük Mormont kızı bile bunlara atar yaptı ve Davos sayesinde ikna edildiler. Burada Jon’un ikna yeteneğinin olmadığını, vasat olduğuna işaret etmeme izin verin. İlk sezonlarda doğal lider resmini çizen adam, bu yeteneği ondan alınmış gibi kimseyi etrafında toplayamıyor, Tormund olmasa Yabannılları bile ikna edemeyecekti.
Piçlerin Savaşı… Sanırım en berbat sahnelerden biridir. Kitaplarda Jon’un plan yapma ve savaş yetenekleri ortada iken burada vasat bir performans sergiliyor; eğitimsiz biri gibi taktik falan olmadan saldırıyor ve üstüne Ramsey’in gazına gelerek kolayca maniple edilebilen bir portre çiziyor. Saf, herkese inanan ve kolay güvenen ve doğru düzgün plan yapmadan, düşünmeden “oraya varınca düşünürüz bir şeyler” havasında bir Jon Snow var elimizde. Politika bilmiyor. Elbette Sansa’nın Jon’a hiçbir şey söylemeden Vadi ordusunu beklemesi ve Jon’u savaşa göndermesi ve o ordunun kolayca kuzeye girebilmesi gibi şeylere değinmeme gerek yok.
Kral olma sahnesi… Piçlerin yasal hakları yoktur. Piçlere güzel gözle bakılmaz. Böyle olsa idi Jon, en başta Sur’a gitme gereği duymazdı. Buna karşın Mormont gazlı bir konuşma ile hop Jon, kral seçiliyor. Soy ismi hala Snow çünkü o hala bir piç. Kimse de demiyor “alüü sen nöbetin adamı değil miydin? Hayırdır gardaş, yeminlerini mi bozdun? Geldin başımıza kral olmacaksın?” Ne kral olma sahnesinde ne de evvelden adam toplama sahnesinde bunu soran yok ama aynı adamlar ve diyarın kalanı sırf yemi bozdu diye dizi başından beri Jaime’e atarın dik alasını yapıyor. Kuzey Lordlarının kaypak, yanar döner olması ve Stark hanesine özünde pek de sadık olmaması gibi birçok korkunç ayrıntı var.
Manderly ve Glover hatta Mormont haneleri, (muhtemelen) Reed Hanesi ile büyük bir komplo yapıp Starkları tekrar başa geçirmek için uğraşırken kitaplarda; dizide, yüzlerine tüküren, kaile almayan “bas git, Starklar için daha fazla ölmek istemiyoruz” diyen, hainlere döndüler. Boltonlardan çok bir farkı yok bu konuda ki Kırmızı Düğün’de öldürülen adamları ve ailelerinin sorumlularından birinin Bolton olduğu gerçeğine karşı arkalarını dönüp “Kuzey Unutmaz” mottosunu bir anda nasıl boşa çıkartıp, yok saydıklarını gördük.
Kuzey ve Jon Snow hikayesi temelden bir katliama uğradı; bir gelişim gösteremediği gibi Jon, gerilemeye başladı ve daha ezik ve kardeşinden tut başkalarına kadar sürekli atar yiyen, sözü kesilen ve kimseyi ikna etmeyi geç iki kelam edemeyen biri oldu çıktı. Kitaplardakinde belaget yeteneği var ama dizidekinde tık yok. Kuzey’de gerçekleşen-gerçekleşecek tüm hikayeler çöpe atıldı, bir kalemde silindi. Yüzeysel ve saçma sapan bir şey, yemek diye önümüze kondu. Jon’un warg olması, ulu kurdun varlığı(Hayalet’i gördüğümüz sahne sayısı sınırlıdır, resmen zoraki tuttular hayvanları) ve mahzen mezarların gizemi gibi birçok şey de dizide çöp kutusunda yerini aldı. Yani dizide, sandığınızdan çok daha fazla şey değişti ve yok edildi. Elbette bunları taht oyunu ve Şafak Savaşındaki etkileri de.
Dizide de mevcut karakterin zıttı şeyler var, resmen D&D karakterlerin geçmişini unutmuş ya da umursamamış gibi yeni bir karakter karşımıza atıp durmuş; İnsanları korumak ve vazifesi için aşkından vazgeçebilen biri Dany’e aşık olunca yavru köpek gibi peşinden gidip, sorgulamadı ve yaptığı katliamdan sonra bile onun için bahaneler uydurmaya çalıştı. Oysa Melisandre’yi Shireen’i yaktı diye sürmüş, dönerse kafasını keseceğini söylemişti, şimdi ise 1 milyon insanı yakmış bir kadını “başka çaresi yoktu, zorladılar” mantığı ile savunma derdine düştü. Allah’tan ailesine-kardeşlerine olan sevgisi devam ediyordu da onların ölüm tehlikesi karşısında ancak harekete geçti. Yoksa öyle devam edecekti. Kitaplarda Ygritte bir katildi, Jon’un gözleri önünde masum birini öldürdü ve Jon onu sevmeye devam etmesine rağmen bu yaptığını elbette kabullenemiyordu; dizide ise resim ortada. Gerçeklerle yüzleşemeyen, görmezden gelen, mantıktan ziyade duygularıyla hareket eden biri. Sorun çözme becerisine dair elde tutulur pek bir şey de yok.
Jon karakteri bilhassa son sezonda tamamen figüran hale geldi. AA kehaneti meselesi tamamen fos çıkmasını bir kenara atarsak (Melisandre için bile bir anda unutulmuş gibi, 7. sezonda hala AA diyordu...) zafer kazanamayan, kazanılmış zaferlerde de çok da bir katkısı olmayan kilit büyük beşli olmaktan tamamen çıkmış, köşede Gri Solucan’ın ve Dany’nin yardımcısı olarak vazife yapmıştır. Kral Topraklarına giriş sahnesini hatırlıyorsunuz değil mi? Ortada çüksüz Gri Solucan, yanında yardımcısı gibi duran Jon vardı. Sahne kompozisyonlarında lider/öne çıkan karakterler ortaya konur, 2. adamlar yana atılır. Jon’un geldiği durum bu işte, figüran.
Aile kimliğinin “Büyük Savaşta” ya da “taht” meselesinde hiçbir işe yaramadığını görünce “meşru bir Targ olması ne işe yaradı?” sorusu cevapsız kaldı. Bu koca twist sırf Dany’yi zor duruma düşürmek için miydi? Bir adet taş mıydı? AA’yı fos çıkartan D&D için, bu cevap yeterli olsa gerek ama bizim için değil. Elbette şahsen Jon’un kimlik bunalımına girmeden bir anda her şeyi kabul etmesi, kim olduğu ile ilgili sorun yaşamaması (daha doğrusu ne gibi bir sorun yaşadı pek anladım da diyemem) da eksiklerden biri; doğru düzgün yansıtılamadığı gibi zaten kitapta en büyük twist olan bu bilgi, dizide çok önemsiz bir ayrıntı olarak görüldüğü için üstünde de durulmadı. Zaten Jon dışında öğrenen birkaç kişiden fazla olmadı, resmen hasır altı edildi; Sam’den tutun kardeşlerine kadar herkes sus pust oldu bu bilgi karşısında “len bu adam Targaryen, tahtın meşhur varisi ALOOOOOO” diyen çıkmadı. Gerçi Jon da sürekli “I don’t want it” deyip durduğu için, deseler de bir işe yaramazdı. Neticede gerekli sahneler yerine seks sahneleri izledik. Evet, seks çok daha önemlidir(!) ki böyle beş para etmez finali bol bol seks ve seks konuşmaları ile doldurup, seyirciyi bağlamaya çalışmış olmaları şaşırtmaz. (Genel olarak dizide bu konularda o kadar gereksiz hatta uzun sahneler var ki…! O sahneler yerine çok daha güzel sahneler işlenebileceği gerçeğini düşününce…!)
Arya Stark
GRRM’in kilit büyük beşlisinden bir diğeri. Bizim dişi kurt.
ASOAF Arya Stark, ilk POV’dan bu yana feminist bir karakter portresi çiziyor ki GRRM’in onu, gençlik yıllarında tanıdığı feminist kadınlardan ilham alarak çizdiği düşünülür ise şaşılacak bir nokta değil. Arya ailesine düşkün, adalet duygusu yüksek, arkadaş bellediklerine sadık, ağabeyi Jon’a aşırı sevgi besleyen biri, adam öldürür onun için. Oldukça da zeki olarak tanımlanıyor. Ayrıca vahşi bir doğası ve öfkeli bir tabiatı vardır. Ablası Sansa ile hiç anlaşamaz. Yaşının ötesinde bir olgunluk var. Sezgileri kuvvetli. Dikkatli. Gözlem yeteneği güçlü. Hızlı öğrenen biri. Soyluların aşağı tabaka dediği köylü halk ile iyi anlaşan, onlarla zaman geçirmeyi seven ve çabuk arkadaşlıklar kuran rahat biri. Leydi olmak gibi arzusu ve derdi yoktur, o sadece Arya olmak ister ve olmak istediği her şey…
Kral’ın Şehrinden kaçtığından beri evine, ailesine dönme çabası içerisinde; onun aklında hikayesi boyunca sürekli iki şey var; ailesine/evine dönmek ve ailesine yapılanlar için intikam almak ama kader ağlarını örmüş bir şekilde; Braavos’a kadar uzun bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk sırasında birçok masumun ölümünü, işkenceye uğramasına şahit olur; özetle halkın, savaşta nasıl acı çektiğini Arya’nın POVları sayesinde görüyoruz. Ailesinin ölüm haberleri ile birlikte de iyice yalnızlığa düşer. Jon dışında hiçbir ailesi kalmamıştır ve o da yanında değildir; tek başına hayatta kalmak için öldürür, kaçar, gizlenir ve öğrenir. Jaqen ile tanışması muhtemelen dönüm noktalarından biri çünkü bu, onun Braavos’a gitmesine neden olur(her ne kadar Sur’a Jon’un yanına gitme amacıyla yola çıkmışsa da). Burada FM olmak için eğitim alır ve tabiri caiz ise usta bir casus/suikastçı gibi yetişmeye başlar, diller öğrenir ve nasıl rol yapacağı hakkında dersler alır; yüz değiştirmek ve diğer şeyler… Her şey de tek bir şey içindir; ailesini öldüren, arkadaşlarına zarar veren herkesten “intikam” almak. Arya her geçen gün biraz daha karanlık ve acımasız hale dönüşerek tehlike boyutu artan bir karaktere dönüşüyor.
Braavos, Arya’nın karakter dönüşümünde çok önemli duraklardan biridir; burada edindiği yetenekler ileride Westeros’a döndüğünde, Buz ve Ateşin Savaş’ında ve diğer şeylerde onun için faydalı olacak şeylerdir. Hikayesi, taht oyunlarından vb. şeylerden uzak gibi görünse bile Stannis’in Demir Banka tarafından desteklenmesi ve Cersei’ye karşı harekete geçilmesi gibi konularda parmağı var. Onun hikaye akışında olacaklar ve savaştaki rolü “gizem” barındırsa da kilit beşliden biri olması dolayısı ile olumlu/olumsuz etki edecek büyük bir rolü olduğunu söylemek kolay.
Jon gibi o da bir warg ve Nymeria ile olan bağı çok güçlü.
DİZİDEKİ Arya Stark ise ilk aşama kitaptakine benzer şekilde yola çıksa da zamanla ve hızla hikayesi ve karakteri deşilmeye, kesilmeye ve kısaltılmaya başlandı. Aslında öyle bir hale geldi ki dizideki gereksiz karakterlerden birine dönüşüyordu… Bu kız ne işe yarayacak? sorusunu bir Arya hayranı olarak sormadan edemedim. Kitaplarda Frey işini ölüp dirilen annesi halledecek iken dizide bu vazife Arya’ya verildi ama ondan sonrası yok gibiydi.
Kitaplarda olan dua listesi bile dizide değişik idi; Melisandre ile karşılaşıp onu listeye ekledi, Thoros ve Beric’i de ama Tatlı Raff gibi karakterler yoktu; bazı karakterler birleşip tek hale geldi. Çıkarılan ve birleştirilen karakterleri anlayabilirim ama gereksiz eklemeler niye? Cellat Payne’nin varlığının unutulduğuna dikkat çekerim ki bu kız, listede birini gördüğü anda harekete geçip öldürüyor ama Beric ve Melisandre’yi gördüğünde öylece bakıyor. Tamam, ortamı düşünür isek anlaşılabilir bir nokta olabilir.
Kitaplarda herkes ile arkadaşlık kurabilen cana yakın kız nerede, dizide kasıntı halde dolanan Arya nerede? Braavos eğitimi ve maceraları bile neredeyse tamamen silinip atılmış ve önemsiz hale getirilmiş; dizide, izleyiciyi eğlendirmek adına(ve karakter biraz orada oyalansın diye) eklenmiş sahnelerden öteye gitmedi. FM’nin onu durduk yere salıvermesi ama arkasından hiçbir şey çıkmamasına ne demeli? Herkes girip çıkabilir mu? Ne güzelmiş.
Bununla da sınırlı değil; SArya sahneleri; Jon ve Arya arasındaki ilişki açısından da önemli bir sahneydi ama Arya’nın rolleri ondan alınıp Sansa karakterine veriliyor. Arya, Westeros’a geliyor ve doğrudan Cersei’yi öldürmek için KL yoluna düşüyor ama aklına Jon gelmiyor, oysa kitaplarda sonuna kadar onun yanına gitme derdindeydi bu kız. Braavos’a gittiğinde, eğitim sürecinde iken bile Sam ve şarkıcı oğlanı gördüğünde, onlara katılıp Sur’a gitmeye çalışıyordu, Jon’u düşünüp duruyordu. Dizi ise Al Turta olmasa, kızın bir numaradan da haberi yok; Jon’a ne olmuş etmiş, umurunda bile değil, aklına gelmiyor.Yani eşsiz bir bağa sahip Arya-Jon ilişkisi de sıradanlaştırılıyor hatta önemsiz hale getiriliyor. Son bölümde Yara’ya bir tehdit etmekten başka bir şey yapmıyor Jon için. Kitaplardaki Arya, babası için bile Jon’a asla ihanet etmeyecek biri iken dizideki Arya, Jon için elle tutulur bir eylemde bulunmuyor; o FM yeteneklerini konuşturup (atıyorum) Gri Solucan’ı öldürüp işini bitirmiyor. Yahut aynı yetenekleri Dany’yi öldürmek için de en başta kullanabilirdi. Dizide NK gibi birini öldürtenler(ki iki üç sene öncesinde son anda karar verdikleri bir olay), onu da hayli hayli yapabilirdi; Dany, KL’yi yaktıktan sonra bir katili gözlerinden tanıyan Arya, keşke en başta tanısa da bir şey yapsaydı.
Arya’nın sezgileri yok, gözlem yeteneği sıfır, Küçük Kız karakteri yanına geliyor, o yüzü daha önce görmesine rağmen anlamıyor ve delik deşik ediliyor, mesire alanındaymış gibi Braavos manzarası izliyor. Kitaplardaki “Kadınlar da önemlidir” sözünden “Çoğu kız aptaldır” sözüne geçiş! Feminizm temsilciliği yok edildi. Çok da zeki olduğunu söyleyemem, buna dair bir şey göremedim. Ortalama bir şey işte. Dizi sonunda da ailesi çok da umurunda olmayarak bir anda içinden çıkan Elissa Farman ile ailesini terk ediyor, Jon’u kaderine bırakıyor ve basıp gidiyor. Dizideki Arya, kitaplardaki Arya’ya baştan aşağı ihanet eden biri.
Elbette D&D’nin Arya karakterini tomboy kız gibi gösterme çabası ile çirkin tutmak gibi birçok yan nokta da var. Feminen görünmesin diye baya çabalamışlar. Kitaplardaki Arya ise tam tersi bir gelişim göstermekte. Arya’nın warg ve Nymeria hikayesini de çöp ettiklerini unutmayalım. Kurtlar ve isimlerin manası gibi FS olan noktalar bile çöp.
NK’yi öldürme işini “kilit karakter” olayına bağlamayı düşündüm aslında ama sırf millet “zaaaa” olsun diye Jon’a öldürtmek yerine başka birine öldürtmek gibi dahice(!) bir kararla Arya’ya öldürttükleri için sayamıyorum. Yani kitaplarda olmayan bir NK’yi öldürme işini Arya’nın hikayesi olarak öne süremeyiz. Ben süremiyorum.
Doran ve Marteller
ASOIAF’taki Doran ve Marteller, 15-16 seneyi ince bir intikam planını ile dokuyarak geçirdiler. Doran, görünüşte pısırık, savaşmaktan deli gibi korkan ve barış için bütün tavizleri verebilecek dikkat çekmeyen bir prens gibi görünürken aksine kurnaz ve çok zeki; kimseye kolayca güvenmeyen, geniş bir bilgi ağına sahip olduğu için -bilhassa Dorne içinde- olan bitenden her daim haberdar olan, tehlikeli bir taht oyuncusu. Cersei tarafı için en büyük tehdit, şu an Marteller. Doran, kardeşlerinin ölümü sonrasında piç yeğenlerini KL’de vazifelendirir; kızı Arienne’yi Aegon’a; oğlu Quentyn’i de Meereen’e Dany’nin yanına gönderir. Kazanacağından emin olana kadar planını sıkı dokuyup ince eleyecektir. Tedbirlidir. Her zaman tedbirlidir. Muhafızı Hotah, Dorne’daki en iyi savaşçıdır ve prensini çok iyi korur.
DİZİDEKİ Doran ve Marteller ise kitaptakinin aksine sıkıcı, sıradan ve hiçbir işlevi olmayan bir hane. Bir tek Oberyn ilgi çekici ve kitaba sadık görünüyordu ama onun dışında hiçbir Martell sahnesi, kitaplara sadık değil. Doran’ın sadece bir tane yetişkin oğlu var. Savaş istemiyor. Yani kitaplarda “mış” gibi yaptığı şeyler, dizide birebir gerçek. Zeki değil, pısırık, Elia ve yeğenleri de kim ki? Çok önemsiz, kim niye alsın ki intikamlarını? Tedbir sıfır. Bırak Dorne’daki olan biten şeyleri daha yanı başındaki kadının ve çocukların ne yaptığından, ne planladığından bihaber. Hotah ise bir meyve bıçağı ile ölecek kadar hantal. Eleria’nın karakteri bile barışçıl bir kadından intikamcı bir kadına dönüşmüş halde, Oberyn’nin intikamını almak için Oberyn’nin yaşayan tüm ailesini öldürür, mantığa bakar mısın? Ve evet, Dorne lordlarının bununla hiçbir derdi yoktur. Onlar, kendilerinin piçlerin yönetmesine izin verir. Eee kuzey kendine piç kral seçti, onlar niye piçlerin darbesini kabul etmesin ki?
Euron Greyjoy ve Greyjoylar
ASOIAF’taki Euron narsist bir psikopat; tanrı olmak isteyip, herkese egemen olma amacı ile büyüler, kehanetler ve ejderhalar peşinde gidiyor. Ötekiler sonrası kitaplardaki en tehlikeli ve en gizemli karakterin başında geliyor. Oldukça zeki ve planlı hareket ediyor; doğal bir lider, insanları sözleriyle büyüleyip, yönlendirme konusunda tam bir usta. Onun hediyeleri zehirlidir. Büyük amaçları için büyük planları var.
Asha ve Theon, kendi şeytanları ile savaşan iki kardeş. Theon, Jon gibi bir konumda ama onun tersine hırslarına yenik düştüğü için kötü seçimler yapan ve sonunda bundan pişman olmasını sağlayacak olaylar yaşıyor. Asha ise Euron’dan kaçarak kuzeye sığınıyor ki bundan sonraki hikayesinin kuzeyde, Starklarla olacağını ön görmek için haklı sebeplerimiz var. Asha, feminen bir savaşçı kadın, doğduğu bedeninden utanmıyor, onu reddetmiyor. Olduğu yere tırnakları ile kazıyarak hak ederek geldi.
Vic. ailenin kalın kafalı kibirli ve hırslı çocuğu ve Euron’dan nefret ediyor. Bu nefret, onu Meereen’e gidip Dany ve ejderhalarına sahip olması için teşvik ediyor.
Aeron, Euron tarafından suiistimale uğramış küçük kardeş. Bir rahip. Diliyle herkesi dinletmesini bilen saygı duyulan biri ve Euron için bu özelliği tehlikeli olduğu için alıkonuldu. Tahmin diyorum ki bu özelliğini bir şekilde ileride kendi lehine kullanabilir.
DİZİDEKİ Euron, kitaplardaki ile sadece isim benzerliği taşıyor. Dany peşine düşmeye niyetlenmiş iken yeğenleri önce davrandı diye ejderhaları bir kenara atıp, bir kraliçe ile yatıp evlenme uğruna Cersei’ye dadanıyor ve sonrasında da uçkuru ile hareket eden biri olarak onun kuklası oluyor. Bu yüzden sadece isim benzerliği var dedim, kitaplarla azıcık bile benzerlik yok. Klişe bir psikopat portresi çiziyor ve mal gibi gelip mal gibi de ölüyor. Üstüne yorum yapmaya değmez bile. Ramsay karakteri bile daha zevkli ve eğlenceliydi.
Asha tam bir hayal kırıklığı; kitaplarda erkek hayranları ile çevresi sarılmış çekici ve feminen bir kadın iken dizide “gideyim de şu kadınının a..mına çakayım.” diye erkek gibi hareket eden, düşünen ve erkeklerle işi olmayan bir şey olarak önümüze çıkıyor. Şey dedim çünkü ne olduğundan emin değilim, dedim ya erkek gibi hareket edip-konuşan ve düşünen biri ama kadın bedenine sahip…Kadın olmaktan memnun olmayan bir karakter. Yani burada bize ne mesaj verdiler? Başarılı olmak istiyorsak ve eğer bir kadın bedenine hapsedilmiş isek; erkek ruhuna sahip biri gibi mi davranmak gerekiyor? Böyle mi toplumda kabul göreceğiz? Benim güzelim Asha karakterime neler yaptılar! Sanırım Euron gibi bu karakterin de kitaptaki ile isim benzerliği dışında bir şey yok.
Aaa, bir dakika! Asha, Asha bile değil, o Yara. Asha ve Yara çok farklı iki karakter, Asha’da saygı duyulup takdir edilecek çok şey varken Yara’nın hiçbir şeyi yok. Dizi sonunda Demir Adaların kraliçesi olduğunu unutup, ölü kraliçesinin(?) intikamını alma için tehditler yağdıran boş ve ne halta yaradığı belli olmayan; dizide kurtarıldıktan sonra ortadan kaybolup, son bölümde ortaya çıkan gereksiz ve minnak, etkisiz bir karakter. Euron karşısında bile ne kadar beceriksiz olduğunu gösterdi. Ciddi anlamda fazlalıktı. Sanırım Dany’yi Westeros’a taşımak için gemi teslimatçısı kız olmak için vardı. İyi güzel de bacım sen anlaşma yapmadın mı demir adaların kraliçesi vs. lideri olmak için? Şimdi Dany ne ara senin kraliçen oldu da intikamını alma peşine düştün? Bir de merak ettim, kuzeyden sonra sen nasıl olur da demir adaların bağımsızlığı için tutturmadın? Şaka mısın sen?
Vic dizide yok, Aeron bir göründü bir kayboldu. Olan biteni umursamayan, Euron ile derdi olmayan, kendi halinde sıkıcı bir figüran daha. Dizi bittiğinde herhalde hala deniz suyu içiyordur.
Özetle dizideki Greyjoylar pek bir etki ve önem alanına sahip olamadı, bir iki sahne dışında. Oysa kitaplarda -bilhassa Euron- gerçek manada bomba etkisi yapması beklenen bir karakterdi. Muhtemelen Diyar’ı parçalayacak kişidir. Dizide? “Hep bir kraliçe ile evlenmek istemiştim” diyen bir süs balığı.
Theon’u da eklemem gerekebilir. Aslında sanırım Theon konusunda pek eleştiri yapmam mümkün değil, onun hikayesinde, dizide, Sansa ile kaçtıktan sonra farklı bir yol çizilmişti; kitaplarda olacakları bilmediğimiz için 6. sezona kadar karakter gelişimi ve hikaye nispeten kitaplara sadık kalan ender kişilerden biri. Yine de hem kitap hem dizide kaderi ablası ile birleşiyordu; Yara, hala adalarda olduğundan ve Euron ile sidik yarıştırıp Vic’in rolünü üstlendiğinden Theon da otomatikman onunla beraber köle körfezine gidiyor ve Targlarla buluşuyordu ama Asha(Euron’dan kaçmıştı) ve Theon aslında kuzeyde, Starklar tarafında takılıyorlar ve ne olacaksa hikayeleri; onlarla devam edecek gibi... (Dikkat ettiyseniz Martin, Dany ve Jon tarafına hem Mormont hem Greyjoy göndermiş. Parallellik yani.)
Bran Stark
Kilit beşliden…
ASOIAF’ta Bran çok güçlü bir yeşil gören ve muhtemelen BR ve Şarkıcılar tarafından Buz ve Ateşin Savaşı’nda önemli bir rol için yetiştiriliyor. Bran POVları büyü POVları ile aynı şey, serinin büyülü kısmını temsil ediyor. (Diğer kısmını da Ötekiler ve sonra R’hllor tarafı temsil ediyor) Şirin, sıcak kanlı ve herkesin kolayca seveceği bir çocuktur Bran. Hayallerinden vazgeçip kaderin onu götürdüğü bir yolda ilerlemek zorunda kalmıştır. Durumun daha ciddiyetinin farkında değil bence ama varacak… Nasıl yapacak bilmiyoruz ama Bran’ın savaşta kilit bir rolü var ve “kazanmak” için yardım edecek. Onun hikayesi ve karakter gelişimi bence çok kısıtlı ama temasına vakıfız.
DİZİDEKİ Bran‘ın hikayesi diğer karakterler gibi ilk aşama benzer gitse de Sur ve ötesi macerasında biraz değişimler gördük ve sonra Şarkıcılar ile buluştuğunda karşısındaki BR midir yoksa herhangi biri midir, hala anlayamadığım yaşlı bir yeşil gören ile tanıştı ve onu eğitmeye başladı. Seride sanki Üç Gözlü Kuzgun diye bir unvan varmış da bu da yeşil görenlere aitmiş gibi(ve onlar da 100 yılda bir geliyormuşcasına) lanse edildi ve Bran, bir sonraki Kuzgun olarak Dünya’nın hafızası vazifesini gördü. NK diye kitaplarda olmayan bir karakter de onu öldürüp komple buna son vermek istiyormuş; böylece hafıza yok olacak vs. baştan sonra saçmalık. Kitaplarda bu, kesinlikle yok. Kuzgun bir unvan olmadığı gibi BR’nin lakabı Karga, kuzgun değil. Dünya’nın hafızası Büvet Ağaçlarıdır, yeşil görenler değil ve o mağarada başkaları da var hatta muhtemeldir ki Yüce Yürek Hayaleti ve Melisandre bile yeşil gören (kırmızı gözler yeşil gören alametidir).
Bran, dizide robota döndü. Duygusuz bir şey. Bran artık Bran bile değilmiş; lord veya benzeri bir şey de olamazmış, öyle demişti. Geçmişte yaşayan biriymiş, özenilecek bir şey değilmiş. Öncelikle kendinden önceki gayet duyguları olan biri iken ne oldu da bu, böyle FM gibi kimliksiz hale geldi? Sanki FM’den eğitim alan Arya değil de Bran, o olsa uygun olurdu cidden. Diğer yandan “benden bir şey olmaz” diyen oğlan, dizinin son bölümünde krallık teklif edildiğinde “bunca yolu niye geldim sanıyorsun?” diye nasıl cevap verir? Dizi başından beri Yaz dahil herkes bunun yüzünden ölürken; Sur’un geçilmesi bile (bir yerde) bunun yüzünden iken… Arya’nın yapacaklarını bilip ona göre pozisyon alan ama Dany’nin yapacaklarını görmeyen(yahut söylemeyen mi?) bu çocuk… Resmen dizinin asıl kötüsü bu oğlanmış, dedirtmedi mi size de?
Kitapta Bran’ın Şarkıcılarla sadece 2 bölümünü gördüğümüz için karakter gelişimi ve hikayesinin ne olacağından çok emin değiliz ama böyle bir şey olmayacağından eminim, sadece “kral” olacağı bilgisi doğrulandı ama onun da dizideki saçma sapan yöntemle olacağını sanmıyorum ve tüm o açıklamaya rağmen, kafam hala bu kral meselesi almıyor.
Tyrion Lannister ve Lannisterlar
Kilit beşliden biri. ASOIAF’ta Tyrion, Tywin kadar zeki bir karakterdir. Küçük Şeytan lakabını sonuna kadar hak eden, acımasız şeyler yapmaktan çekinmeyen ama vicdanı olan beyaza çalan bir gri. Çok iyi bir taht oyuncusu olmakla beraber kilit beşliden biridir.
Hanesini genel olarak seven ama ailesinden sadece Jaime ve Gerion’a düşkün olan Tyrion’un Cersei nefreti hat safhadadır; babasının Tysha gerçeğinden sonra da onu öldürmekten çekinmeyip, vicdanı sızlamayacak kadar nefret ettiğini gördük. Aynı gerçek yüzünden Tyrion da Jaime’ye karşı nefret besler oldu. Özetle ailesi ile ilgili bu ayrıntı, onun hanesine dönmesine ve düşman tarafına geçmesine neden olmuştur. Şimdi istediği şey; Cersei ve Jaime’den intikam almak ve doğum hakkı olduğuna inandığı Kaya’yı ele geçirmektir.
Tyrion’un kraliyet ile dertleri vardır, onlara güvenmez ve hoşlanmaz hale gelmiştir ama onları kullanmaktan da çekinmeyecek biridir. Sürekli kurnaz şekilde planlar yapan, Aegon’u bile maniple edip Batı’ya gönderip, halası Dany ile arasında fersahlar koyan biridir Tyrion. O, amacına ulaşmak için her şeyi yapar ve herkesi kullanır, yeğeni Myrcella’yı kraliçe yapıp savaş başlatmayı bile düşündü bu herif ve yapar bulursa fırsatını! Uçkur düşkünlüğü çok dert açtığı da bir başka gerçek elbette.
Lannister Hanesi, Freylerden sonra en geniş hane desek yalan olmaz. Geniş bir soy. Cersei kendini dişi Tywin gibi görürken Jaime aşk sarhoşu olarak sadece Cersei’yi düşünür ama zamanla gözleri açılır ve onu terk eder. Cersei hırslıdır ve kadınlığını kullanarak erkekleri kullanır. Çoğu okuyucu onu aptal olarak değerlendirir. Burnunun ucundaki tehlikeyi görmeyip, eylemlerinin sonucunu iyi hesap edemediği de ortada. Çok iyi bir taht oyuncusu değildir, planları genelde kötü sonuçlanıyor ama kadında şans da var yani. Jaime ise kral topraklarındaki yaşayan 500 bin insanı kurtaran bir kahramandır aslında ama evet, gri bir karakterdir, kötü şeyler de yapmıştır. Şu an daha iyi biri olmak için uğraşıyor ve artık, kendisi ve Cersei dışındaki insanları da yavaştan düşünmeye başladı. Gelişimi hala devam ediyor.
DİZİDEKİ Tyrion ise benzer şekilde hikayesine başlasa bile Tysha hikayesi çıkartıldığı için Jaime ile düşmanlık söz konusu olmadı ve babasını sadece ona ihanet etmiş bir kevaşe kadın için öldürdü. Ona “kevaşe” denmesinden hoşlanmaması gibi şeyler… Tyrion’un aptallaşmaya başlamasının işaretleriydi. Essos’a gittiğinde Tyrion amaçsız ve koy vermiştir. Nerede o hırslı taht oyuncusu Tyrion? Nerede o kurnaz planları ile herkesi alt eden küçük şeytan? Nerede ailesinden intikam alıp Kaya’yı almak isteyen? Yok. Zeka seviyesi git gide düşmeye başladı ve sonunda sıradan biri oldu çıktı. Sadece ağzı boş boş laf yapan biri vardı karşımızda. Gerçekten… boş şakalar, boş laflar… bunlardan ibaretti Tyrion.
Dizide Tyrion-Dany ilişkisi, kitaptaki Tyrion karakterine ve düşüncelerine bakınca çok zıt geliyor. Tyrion’un kolayca birine hayran olup, peşine gitmesi zor; hele ki kraliyet üyeleri hakkındaki düşünceleri düşünülürse.
Tyrion’un ailesi -bilhassa ablasıyla- olan ilişkisi (gerçi Lannisterlar sadece ikizler, Tyrion, amca ve oğlu Lancel’den ibaretti) komedi noktada idi. Ablasına sevgisi depreşmişti, onu korumak istedi, çocuğunu korumak istedi (kitaplarda çocuklarını ona karşı kullanmak istedi, elleriyle öldürmek istedi); Jaime ve Cersei için Dany’e karşı geldi.
Jaime ve Cersei’nin ilişkisi sonuna kadar aynı kaldı, Jaime’nin gözleri açılmadığı gibi Lancel dışında Cersei’nin Jaime’yi boynuzladığını görmedik. Zeka seviyesi bir anda üstlere çıkan bir kadın vardı. Kitaplarda ana kötü karakterlerden biri demek güç, hele ki Ötekiler ve Euron varken ama dizide Ötekilerin bile önüne geçti. Cersei, çocukları yok iken 7K kraliçesi olmayacak olması gerçeği de ayrı ama sayısız mantıksız ve saçma şeyin yanında bu ne ki?
Kuşkusuz Tyrion’un zeka geriliği ve ailesine karşı bir anda depreşen sevgisi, Cersei’nin yükselen zekası ve Euron gibi olaylar tamamen kitaplarda beklenen Ejderhaların Dansı 2’nin Ejder-Aslan Dansı olarak değiştirilmesinden kaynaklı. Cersei’nin zekası ve gücü, Dany karşısında yetersiz kalacağı için, durumu eşitlemek için böyle saçma sapan şeyler yaptılar. Bu da beraberinde birçok saçma ve mantıksız şeye sebep oldu. İşte bunlar hep kafalarına göre hikayeyi değiştirmek, oradan buradan kısımları kesmekten oluyor.
Diyar’ı şekillendirecek kilit beşliden biri olarak Tyrion’ın diğer beşli üyeleri ile hatırı sayılır bir etkileşimi ve faydası olmadığı ve Büyük Savaşta etkisiz eleman olduğu da görülüyor. Kitaplarda muhtemelen dört çocuk arasındaki yegane yetişkin zeka olarak, onları bir araya getiren, birleştiren ve etkileyen kişi olarak karşımıza çıkacakken dizide bunu göremiyoruz. Sadece Bran’ın kral olmasında payda sahibi oldu(“Kimin hikayesi onunkinden daha güzel?” D&D bizimle dalga geçiyorsun, değil mi?). Belki Jon’u Dany’yi öldürmesi konusunda ikna konuşmasını da “payda” diye öne sürebilirsiniz ama Jon ikna olmamıştı, onu ikna eden “kardeşlerinin tehlikede olması” gerçeğiydi.
Varys ve LF
ASOIAF’ta Varys ve LF, en saygı duyduğum karakterlerdendir çünkü çok zekiler ve harika birer taht oyuncusular. İkisinin de gizemleri, sırları ve entrikaları var. Maniple ediyorlar, oyun kuruyorlar… Varys’ın ne istediğini sonunda öğrendik; kral olarak birini yetiştirmekte ve tahta onu geçirme arzusunda. Uzun yıllardır ilmek ilmek işlediği bir plan… Kartlarını gizli oynayan, dostu Illyrio dışında kimseye güvenmeyen ve duygusal hareket etmeden yapılması gereken ne varsa çekinmeden yapan bir adam.
LF’nin ne istediği şu an belirsiz olsa da “güç” olduğu aşikar. Lannister-Stark savaşının mimarı konumunda olan LF’nin zekice olduğu kadar büyüleyici de olan politik, bol entrika kokan hareketleri okuyucular olarak ağzımızı sulandırıyor. Sizi bilmem ama kendisinden güzel sahneler bekliyorum. Sansa’ya olan hastalıklı ilgisi de var elbette.
DİZİDE ise Vadi ve LF planları gibi şeylere gelince… LF’nin herkes gibi tahta oturma arzusu olan bir karakter olarak öne çıktığını görünce (bunu nasıl başaracağı da cevapsız), bu karakter bir anda benim için sıradanlaştı ve Vadi sahneleri de manasızlaştı ki zaten ortada Vadi entrikası namına da bir şey görmedik. Onu da silip attılar. LF çok bariz saçma sapan hatalar yaparak lak diye öldü. Tamam, onun ölümünün kitaplarda da Kışyarı’nda Starkların elinden olmasını öngörüyorum ama ne bileyim bu kadar sıradan ve basit bir şekilde değil. Zeki gelen zeki gitmeli, öyle değil mi? Martin’e göre sanırım dizi-kitap karakterleri arasında en farklılık gösteren LF idi. Onun Sansa’yı kolayca Boltonlara vermesi bile bir eleştiri konusuydu çünkü “Martin’in LF’si onu asla kolayca – bilhassa ona zarar verecek birine – teslim etmeyecek”tir. Yani bu adam Sansa’dan asla kolayca vazgeçmez ama dizide tak diye vazgeçti, al al hayrını kur diyor ve sonra “sansaaa ben demir tahtta sen de yanımda kraliçem... tüm hayalim bunun üstüne” diyor. Şaka gibi.
Varys… Tyrion’u Essos’a kaçırana kadar kitap hikayesine nispeten bağlı giden bu karakterin, Tyrion gibi vasıfsız ve yeteneksiz ve gereksiz bir fazlalığa dönüştüğünü söylemek gerekiyor. Sebep? Bir öncekinde söylediğim ile aynı; Cersei tarafındaki güç dengesini denkleştirmek… En az 20 yıldır kimsenin dikkatini çekmeden, herkesi ayakta uyutarak ve zekice hareket ederek planlarını yapan ve Diyar’da yeri oynatan adamın, son sezonda acemi hatalar yaparak, ağzı boş boğaz şekilde kartlarını açık oynayarak ölüme gitmesi; onu oynayan oyuncunun dahi hiç hoşuna gitmediği aşikar.
O zaman soru şu, dizide neden Cersei için bu kadar uğraşıldı? Cevap basit sanırım; katledilen onca karakter ve hikayesi; diziye eklenmeyen onca konu ve olaylar zinciri… bizi Cersei Lannister’a mahkum etti.
Sansa Stark
ASOIAF’ta Sansa, zor öğrenen ve kolay yönlendirilen bir yapıya sahip. Aslında bir noktadan sonra bazı gizli kapaklı işleri çözebilmeye; LF’nin yüzünü de görebilmeye başlayacak kadar zeki bir karakter olsa da gerçekleri göz ardı ederek yok sayması, kendi hatalarıyla yüzleşmekten kaçması gibi etkenler yüzünden piyon konumunda ilerlemekte. KL’de olan bitenlerden sonra GRRM onun atamasını Vadi’ye yapıyor; böylece biz de LF’nin iç yüzünü öğrenmek, amacını çözmek adına fırsat buluyoruz.
Aslında Sansa’nın Ned ve Joff meselesi dışında hikayede ciddi bir rolü daha olmadı. Onun var oluşu Arya’nın foili olması ve KL ile Vadi sahnelerini görebilmemiz. Mevcut hikaye gelişimi -şimdilik- LF (vadi) meselesinin açığa çıkması ve bir ihtimal Jon’un hükümdarlığındaki öngörülen sorunlardan biri şeklinde görülüyor. Muhtemelen Vadi entrikalarında da önemli bir rolü olabilir. Kitaplar çıkana kadar net bir şey diyemiyoruz.
DİZİDEKİ Sansa karakter gelişimi olarak aslında kitaplardaki ile uyumlu ilerliyor gibi ama dizidekinin kitaplardan daha zeki ve kurnaz olduğunu düşünüyorum. Gözü daha bir açık. Elbette bütün bunları tecavüzüne borçlu, tecavüze uğramasaydı asla böyle güçlü bir kadına dönüşemezdi(!) Bunu bizzat onun ağzından duyduk; Sandor-Sansa konuşması baştan aşağı mide bulandırıcı idi. Sansa hayranları başta olmak üzere feministlerin bu sahne için ayaklanması gerekiyordu ama sessizlikten başka bir şey görmedik. Sanırım GoT tarihindeki sahnelerin en korkuncu olarak tepe yerini almıştır.
Ramsey’e geçiyoruz. Kitaplarda Jeyne Poole, LF tarafından sahte Arya rolü oynaması için Tywin’e veriliyor ve o da Roose’un piç oğlu ile evlendiriliyor. Jon, bu kızın Arya olduğunu sanarak 1001 çeşit kumar oynuyor ve sonunda öldürülüyor. Kuzeyin bazı lordları, Arya için Bolton’a ayaklanmış durumda ve onu kurtarmak istiyor. Evet, bu kız Ramsey tarafından tecavüz ve şiddete uğruyor. Bu Arya rolü de sadece “tecavüz” sahnesi kullanılarak Sansa’ya veriliyor. Arya hayranlarının tepki verdiği şeylerden biridir, onun rollerinin çalınması…
D&D’nin açıklamasına göre bunu yapma sebepleri Sansa’nın büyük bir rol sahibi olmalarını istemeleri ama Sansa’nın kitap hikayesine sadık kalırlarsa bunu yapamayacaklarından dolayı başka bir karakter için var olan sevdikleri bir rolü ona yazmada çözüm bulmuşlardır… Böylece Sansa, kuzeye geldi ve Boltonların yenilgiye uğratılması için daha evvel bahsettiğim Jon maddesindeki mantıksızlıklar ve uyuz noktaları ile Vadi ordusunu getirerek abisi KK olurken, kendisi de kral varken böyle bir terimin ve konumun olmamasına rağmen Kışyarı Leydisi oldu ve sonrasında da kuzey, tüm güney lordlarının gözü önünde itirazsız bağımsız yapılarak Sansa’ya verilip, KK oldu. 6. sezondan beri Starklara kazık atan, yüzlerine tüküren, kaypak olan yanar dönerli kuzey lordlarının, savaşta da ortalıkta görünmediği gerçeğini göz önüne aldığımızda (Bebe Umber ve ödlek gibi koşarak kaçan ve ölen Alys Karstark ki katledilen bir başka karakter ve Leydi Mormont’u saymıyoruz.) hiç bir şey olmamış gibi gidip yeni kraliçelerine kadeh mi kaldırdı yani? Dikkat Sansa, iki gün sonra canları sıkılır boğazını keserler ve yerini alırlar. Dizidekilerin hepsi korkak ve birer Bolton kılıklı!
Genel olarak Sansa’nın ki bir karakter katliamından ziyade bir hikaye katliamıdır.
Dany Targaryen
Kilit beşliden…
ASOIAF’ta Dany, masum ve saf; hiçbir şey bilmeyen ve hırsları olmayan; sadece evini ve yaşayamadığı çocukluğu isteyen genç bir kızdan başlayarak adım adım, ilmek ilmek işlenerek gelişti ve büyüdü; ejderhalardan sonra attığı her adımda güç olarak büyüdü, omuzlarda taşındı, fetihler yaptı ve hükmetti. Birçok hatası ve yanlışı da oldu kuşkusuz ama bu seride kimse Mary Sue karakteri değil, elbette hataları ve onların da bedelleri, etkisi olacak.
Köleleri özgür bırakıp, onları korumak isteyen; bir çocuğu öldürdüğü için ejderhalarını kitlemekten çekinmeyecek kadar vicdanlı ve masumları düşünen biridir Dany. Evet, öfkelendiğinde acımasızlaştığını da kabul etmeliyim. Buna dışında derine gömdüğü travmaları var ve bilhassa 5. kitapla birlikte ufaktan ufağa kendini hissettirmeye başlıyor aslında, özellikle son POV’unda ateş ve kan dönüşümü yaşayarak(kehanetleri ve uyarıları da unutmayın) bir ejderha olduğunu benimseyerek hareket edeceği için karakter değişiminde bir mihenk taşını geçtiğini/geçmek üzere olduğunu (ileride de başka mihenk taşlarına geleceğini) söyleyebilirim. Ayrıca yüksekle ihtimal kendisi Azor Ahai. Vaad Edilmiş Prens. Yani gelmesi beklenen buz ve ateş savaşında R’hllor’un şampiyonu olarak savaşacak gibi.
DİZİDEKİ Dany ile kitaplardaki Dany’nin hikaye ve karakter gelişiminde -bir noktaya kadar- çok büyük farklar görmüyorum. Gerçi hikaye, kendi içinde eksiklere sahipti; kitaplarda yaptığı hatalar dizide yoktu, yarattığı kaos dizide çok görüldü diyemem, aslında ufak tefek kısımları saymaz isek Mary Sue karakterine yakın bir karakter gelişimi gördük bile denebilir, sanırım “şişme karakter” diye tepki verilme sebeplerinden birinin bu olduğunu söyleyebiliriz.
Dizi sonunda geldiği nokta göz önüne alındığı zaman Meereen’de iken bu dönüşümün sinyallerinin verilmesi gerektiği ama bundan çok daha önemlisi hikaye bazında buna sebep olacak olayların işlenmesi gerektiği aşikar iken bunu yapmadılar. Zaten dizide Ölümsüzlerin ihanet uyarı da yoktu, onun yerine sadece bizler için bir spoiler vardı, o kadar. Eklenmeyen bir şeyin de işlenmesi mümkün olmadı. Misal Daario karakteri ihanet edebilirdi(ki bazı okuyucular için kitapta beklenen bir şey) ve böylece “aşık” olduğu adamdan aldığı darbe ile dönüşüm başlardı ama dizide, kitaptakinin aksine, bu karaktere aşık bile değildi, rahatça geride bıraktı. Sebep? Niye böyle bir şekilde işleme gereği duydular ki? Değişimin nedeni neydi? Muhtemelen Dany-Jon aşkı yaratmak adına, Daario-Dany aşkı silindi. Dany’nin dizideki(gerçi kitapta da vardı sanırım) “Kraliçen olarak beni… yapmanı emrediyorum” tarzı konuşmalarına bakılırsa Daario cinsel bir nesneden fazlası olmadı ki bence bu, Dany karakterine ters bir şey. Kitaplarda ona bakışı bu şekilde değil, tam anlamıyla aşık, vurulmuş adama; tacını bile bırakmayı düşündü onun için. Dizide ise Daario kim? Yatak oyuncağından başka bir şey değil, zavallım da kendisini seviyor sandı.
Bu tarz eksik ve rahatsız edici ayrıntı/değişimlere rağmen yine de Dany’nin karakteri ve hikayesi birçok karakterden daha iyi konumda idi ki hayranlarının genel olarak hiç şikayet etmeden hikayenin gittiği durumdan memnun olmaları da buna bir yerde işarettir. Lakin bir yere geldikten sonra Dany’nin karakter gelişimi durdu ve (olması gereken) dönüşüm final sezonun iki bölümüne bırakıldı. Bu da karakter gelişimi açısından tam bir katliam oluyor.
Aslında ben 7. sezonda iken düşüş yaşamasını beklemiştim ama bunun olmadığını görünce bu saatten sonra da yapmazlar, en fazla kahramanca Ötekilerle savaşır ve ölür ya da (onca hamilelik konuşması üstüne) çocuk doğururken ölür diye düşündüm çünkü kalan 6 bölümde artık “düşüş” senaryosu işlemeleri mümkün değildi ama yaptılar ve ellerine yüzlerine bulaştırdılar.
Elbette Ötekiler ile olan savaşta da fos çıktığını gördük, kilit bir yeri olmadı (ejderha ateşi işe yaramadığı gibi Euron tarafından da kuş gibi avlandılar) ama Diyar’ın kaderi açısından önemli bir rolü (ne kadar önemliyse artık) vardı; KL’yi yakmak gibi. Burada Dany’nin ordusundan da bahsetmek istiyorum. Savaşta Dothraklar yok oldu ama bir anda sürüsüne bereket Dothrak’ı KL sahnesinde gördük; Lekesizler yok olma aşamasına geldi ama KL’de sanki hiçbir şey olmamış gibi tam tekmil oradalardı. Bu kızın asker fabrikası falan var da biz mi görmedik? Yoksa Kinvara falan büyü ile bunları çoğaltıyor mu? Veya savaşta aslında bunun ordusu gizlendi de olan hep kuzey ve lannister savaşçılarına oldu da Dany “ben size yardım ettim” ayağına mı yattı?
Ejderha rollerine de değineyim mi? İşe yaramaz, kuş gibi avlanan ve kitaptaki ejderhalardan farklı üç ejderhamız var ki Viserion büyük ihtimal ile Sur ötesinde değil, Dans 2’de ya da bir diğer ihtimalle Meereen’de ölür. Rhaegal’ın kuş gibi Euron ya da başkası tarafından avlancağını hiç sanmıyorum. Ejderhalar “büyü” demek iken dizide bu konuya değinmediler bile. Zaten Bran ve Ötekiler dışında büyü ile ilgili neredeyse her şeyi silip attılar. Winterfell savaşında ejderha ateşi kale taşlarına vs. ciddi bir zarar vermez iken Dragon’a özel bir yakıt koydular galiba, kral topraklarına dehşet saçarken ejderha alevi lazer silahı taşı toprağı kesip, yakıp patlatıyordu ya, hacııı niye NK ile savaşırken göstermedin bu yeteneğini? Ayrıca sen onca yıl ejderhaya bin, binicilik yeteneğini geliştireme; bu sebeple Euron’un oklarının hedefi olduğundan arkana baka baka kaç ama bir bölüm sonra muska mı taktın ne yaptın, okunmuş pirinç mi yedin Dany bilemiyorum ama garip şekilde oklar yanından vızır vızır geçti gitti, denk gelmedi. Böyle bir saçma sapan silsile izledik işte.
ÖTEKİLERe geçelim.
Aslında bunları, listenin en başına yazmam gerekiyor çünkü hikayesi komple değiştirilip, saf kötü gibi lanse edildiler. Evet, hikayenin oldukça gizemli kısmını teşkil ediyorlar, biz de çok fazla bilgi sahibi değiliz ve büyük tehdit bunlar ama ortaya çıkışları, Şarkıcılarla bağlantıları ve yeşil gören kovalamaları gibi şeyler kitaplarda yok hatta büyük olasılık bunların liderleri yeşil gören gibi bir şey bile olabilir. Başlarında 8 bin yıldır yaşayan bir NK yok, kim bilmiyoruz ama D&D de bilmediği için herhalde NK’yi yarattı ya da Öteki hikayesi sandığım kadar karmaşık ve derin olduğu için her şeyde olduğu gibi kestirmeden halledelim diye böyle hikaye uydurdular.
Aslında daha yazmak istediklerim var ama saatlerdir bunları yazmak beni cidden yorucu. Yaz yaz katliama tabi tutulan karakter ve hikayeleri bitmedi. Bu yüzden kitap-dizi kıyaslaması yaparak, eklemediklerimi siz de ekleyebilirsiniz.
(İlgili videomun metin halidir. Okumak yerine dinlemek isterseniz...)
Hepinizin bildiği üzere ilk üç sezon, gerçek anlamda kitaba en sadık ilerleyen ve GoT’un en güzel yıllarıydı, 4. sezon biraz tartışmalı olsa da genel olarak iyiydi ama sonrasında ciddi bir bozulmaya gittiği gibi son iki sezon resmen felaketti. Ben bir öğretmen olsaydım, sinema ve televizyon bölümünde öğrencilerin müfredatına dahil ederdim; bir senaryo, hem iyi hem kötü nasıl yazılır diye... işte size ikisini de barındıran bir örnek.
Bu yazıda dizinin karakterleri ile ilgili bir dırdır yapacağım, onların dizi ve kitapta ne kadar farklı yansıtıldıklarını-farklı hikayeye sahip olduklarını anlatacağım.
Martin’in temsilcinin geçenlerde açıkladığına göre yazarımız, 5. sezondan sonra “şablonumuz takip etmiyorsunuz!” diye serzenişte bulunmuş, yani baya baya kitaplardan tamamen koptuklarının göstergesi, denebilir. Dan ve David’in “kitapları çok sevdiklerini ama (dizi hikayesini) kendilerine ait yapmak zorunda olduklarını” söyledi. Yani bu, Martin’in en başından beri sürekli şikayet edip, en nefret ettiği şeylerden biridir; karşı tarafında hikayeyi alıp, kendisine ait yapıp yeni yorumlayıp, canının istediği gibi değiştirip, ekleme-çıkarma yapması. Bu bildiğiniz asıl hikayeyi almak ve onun yerine bir hayran hikayesi yazmaktır ve Martin’in hayran hikayelerinden nefret ettiğini, asoiaf hakkında yazılan hayran hikayelerini sevmediğini biliyoruz. Ben de son birkaç yıldır dizi için, resmi hayran hikayesi tabirini kullanırım, cuk oturmuş yani.
Dan ve David’in bu kadar geniş bir hikayeyi şüphesiz ki birebir aktarması pek mümkün değildi. Onların tabiriyle “hikayeyi özetlemelerinin bir yolu yoktu" ve onlar da özetlemedi zaten.” Ayrıca ekran ve sayfa, tamamen farklı iki unsurdur, bu sebeple bir kitabın ekranlara uyarlanması sırasında sadece hikayenin bazı yönlerinin kesilmesi değil, ayrıca bazı değişiklik ve eklemelerinin de kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğunu göz önünde bulundurup, kabul etmemiz gerekiyor. Özellikle de hikayeyi geliştirecek her değişiklik ve ekleme, bir artıdır zaten ve bunu Game Of Thrones’da da gördük. Örneğin Arya’nın kitaptaki Harrenhall sahnelerinde Tywin ile hiçbir etkileşimi yoktur ama dizide tam tersine onun çevresi etrafında gezmekte ve bu, bence güzel bir değişiklikti. Yahut Varys ve Serçeparmak arasında geçen efsanevi konuşmalar, kesinlikle hikayeyi geliştiren eklemelere en iyi örnektir. Lakin dikkat ederseniz vereceğimiz örneklerin ekseriyeti ilk üç sezona ait, sonrası için dikkat çekici çok bir örnek – şahsen ben – veremiyorum. Ne yalan söyleyim resmen kafama da reset atmışım, çoğu şeyi unutmuşum ama maalesef son iki sezon aklımda daha yer edinmiş halde, olumsuz duygularla bağdaşan anılar daha kalıcıdır zaten.
Genel olarak sonuca bağlarsak; Dan ve David maalesef gelişim kaydederken gerilemeye başladılar ve kariyerlerinde büyük bir leke bıraktılar. İlk üç sezonda gösterdikleri özen ve alakayı, sonraki sezonlarda her geçen gün kademeli olarak düşürerek, bize bu berbat finali verdiler. David geçmişe dönüp baktığında birkaç şeyi farklı yapabileceğini düşündüğünü söyledi ama bu değişikliklerin ne olabileceğini açıklamadı. Dan ise Prens’ten bir söz paylaşarak; "korkunç olduğunu düşündüğünüz kaydı hazırlamak için birileri iliklerine kadar çalıştı.” dedi. Bu kısma itiraz ederim, sizi bilmem. Forumdan bir üye söylemişti sanırım, Symmachus olabilir. “Bir çöp adamı 10 saatte çizdin diye, ben o çalışmayı takdir etmek, beğenmek zorunda değilim.” Haklı bir yorumdu, geceni gündüzüne katıp %99’un beğenmediği bir şey ortaya koyuyorsan, bunun için alkış bekleyemezsin. Aksine bu kadar çalışıp da nasıl bu kadar berbat bir şey çıkardım, diye kendini eleştirmelisin. Zaten insanların yanlış bir algısı da var; 8 saat yerine 20 saat çalışırsan, daha başarılı olursun. Hayır, bu verimli bir çalışma yöntemi değildir. Çok çalışmak değil, verimli ve doğru çalışmak önemlidir. Sonradan yaptıkları açıklamalar bize bazı şeyleri anlamamıza yardım ediyor aslında.
İkili verdiği söyleşilerde şunları söyledi; örneğin, serinin ana unsurlarını anlamaya çalışmamışlar, sadece diziyi “güç” odaklı bir anlatım sunarak işlemişler. Evet, güç odağı kesinlikle kitaplarda da var olan bir şey ama bununla sınırlı bir hikaye yok elimizde. Yine de bu kötü bir şey değil, yani sadece güç unsurunu anlatmalarında ama siz çıkar da ben güçten başka bir şey anlatmayacağım, serinin diğer ana unsurlarını silip atacağım yahut görmezden geleceğim derseniz de o zaman asoiaf’ı uyarlamış olmuyorsunuz, serinin hikayesini temellerinden değiştirmeye başlamış oluyorsunuz. Örneğin, bu bir epik fantastik seridir, yüksek fantezidir ama Dan efendi, çıkmış, sırf fantastik sevenler dışında kişilere de hitap edip, diziye çekebilmek için olabildiğince fantastik elementi kaldırmaya çalışmış. Benim son yıllarda yaptığım şikayetlerden biri de Orta Çağ Avrupa döneminden çıkma bir tarihi dizi izliyormuşum gibi hissediyorum, fantastik unsur hissedemez oldum idi... He bahsedilen fantezi hayran kitlesini ötesi dediklerinde de verdiği iki örnek de anneler ve Amerikan futbol oyuncuları gibi şeyler çünkü biliyorsunuz anne iseniz veya Amerikan futbol oyuncusu yahut hayranı iseniz sizin fantastik sevme şansınız asla olamaz(!), bitmiştir o iş. İşte bu abiler eğer asoiafı adam akıllı anlamaya çalışsalardı bu seride fantastikten fazlası olduğunu ve zaten bu ve diğer türleri seven herkese hitap ettiklerini anlarlar ve gereksiz işlere girişmezlerdi. Kapanan forumumuzda fantastiği-büyüyü sevmeyen ama politik entrikaları sevdiği için kitapları okuyan bir üyemiz vardı. Hikaye o kadar geniş çaplı ki bence tarihten tutun, entrikaya; fantastikten tutun aksiyon sevene kadar birçok kesime hitap ediyor. Elbette hemen bir ekleme de yapayım açıkladıklarına göre bu işe ilk başladıklarında HBO’ya fantastik elementi önemsiz göstereceğine söz vermişler. Doğrusu bunu nasıl yorumlamam gerekir, bilemedim. HBO mu onlardan bunu istedi yoksa onlar tamamen kendi aldıkları karar doğrultusunda bununla ilgili bir ön bildirim yapmış olmuşlar, emin olamadım. Eğer bu HBO’nun talebi idiyse, o zaman bu element konusunda tüm yüklenmeyi kanalın kendisine yapmamız gerekir ve en az Dan ve David kadar dizinin içine ettiklerini kafamızın köşesine yazmamız lazım gelir.
Elbette bence en büyük hatalarından biri de ki yazının ana konusu karakterlerin de derinlemesine incelemesini yapıp, düzgün şekilde yazmaları gerekirken bunu yapmamaları. Onların sözlerini birebir aktarmak istiyorum, bu bilgi 2019’daki dizi sonrası bir soru-cevap söyleşisini izleyip olayı aktaran kişiden.
Moderatör, karakterleri anlamadıklarını ve fazladan dakikaların karakterleri daha iyi anlamalarına yardımcı olduklarını kabul ettikleri yorumunu soruyor.
Dan, oyuncuların rolleri yeniden tanımlamasına izin verdiğini, özellikle Maisie'nin ve oyuncular için yazmaya başladıklarını söylüyor, sanki oyuncu “eve” taşınmış ve yeniden dekore edilmiş gibi. (Dan)Karakterleri oyunculardan öğrendiğini söyledi.
Evet, bunun üstüne ne yorum yapmam gerekir? Jorah’ı oynayan Ian Glen, David ve Dan’in oyuncuların kitapları okumalarını pek istekli olmadığından bahsetmişti. Oyuncu “David ve Dan, özellikle kitaptan senaryolara aktörlerin gelmesini istemediler; her zaman kitabın ne yaptığını ve nasıl farklı olduğunu telkin ettiler.” demişti. Yani karakterleri ve başlarına gelecekleri öğrenmelerini istemedikleri gibi tabii olarak karakterleri tanımaları da mümkün olmayacaktı. Hal böyle olunca karakterler ve başlarına gelecekler hakkında bilgisiz olan oyuncuların karakterleri yeniden yorumlamasına nasıl izin verirler? Bu yükü nasıl sadece onların üstüne atarlar? Oyuncuya göre karakter mi yazılır? Sen sıfırdan kendi hikayeni yazmıyorsun ki bir kitabın hikayesini ve karakterini ekrana uyarlıyorsun.
Uzun lafın kısası karakterlerin dizide ve kitaplarda neden bu kadar farklı olduğunu artık biliyorsunuz. Elbette dizide kendi içinde de ne kadar çelişkili davrandıklarını özellikle açıklamama gerek yok.
Şimdi – bana göre – karakteri ve hikayesi hiç edilenleri listeleyeceğim ve elbette kıyaslamasını da yapacağım ama unutmayın ki tüm karakterlerden bahsetmeyeceğim. Sadece benim gözümün içine böyle batan ve çıkartamadıklarımdan bahsedeceğim.
Jon Snow
GRRM’in büyük beşlisi olarak anılan, hikayenin kilit karakterlerinden biri. Onun kim olduğunu biliyorsunuz, hikaye özetine gerek yok.
ASOIAF Jon Snow, her bir kitapta kişilik olarak gelişim sergiliyor; büyüyor, olgunlaşıyor ve çıkmaz sokak gibi görünen sorunlar karşısında “çözüm” üretiyor; insanları öyle yahut bu şekilde ikna etme becerisi/manüpleci kişiliği ve ara buluculuk yeteneği ile öne çıkıyor; insanları çevresinde toplayan “doğal lider” olarak göze çarpıyor. Gözünden hiçbir şey kaçmıyor, insanları tahlil etmede yetenekli, karşısındakinin ne mal olduğunu bir bakışta anlıyor yani. Genel olarak kimseye güvenmeyen, şüpheci bir kişiliği var. Sorumlu ve bilinçli biri. Gerçeklerle yüzleşme konusunda -çoğu zaman- sorun yaşamıyor, birkaç noktayı saymazsak, genelde gerçeklerden kaçan biri değil. Onur-vazife için aşık olduğu kadını bir kenara koyabilecek biri. Politikadan anladığı gibi silah kullanmada ve komuta etmekte de iyi biri. Stannis ile yaptığı görüşmelerden savaş planları yapmada da iyi olduğunu -göreceli olarak-anlayabiliriz. Karşısındaki olan biten şeyleri en ufak noktasına kadar hesap etmeye çalışıyor ama riskler almaktan da çekinmiyor. Bol bol kumar oynadığını okuduk. Hırslı biri ama çoğu zaman onları bastırmayı seçiyor.
Karşımızda bir Mary Sue karakteri olmadığı için zaman zaman duygusallığa kapılıp hatalar yapsa da genel olarak “mantık” çerçevesinde hareket ediyor. Duygusal davrandığı olayların başında da “masum insan” olarak gördüğü kişileri koruma-kurtarma arzusu ve “kardeşi” var. Yani Jon Snow, masumlara zarar verenlere hoş tepki vermiyor ve ailesine /kardeşine düşkün. Melisandre’den, insanları yakarak öldürdüğü için, hoşlanmıyor ve güvenmiyor ama son kitapta Arya yüzünden “denize düşen yılana sayılır” misali, bel bağlıyor. Ailesine zarar verenlerden “intikam” istiyor.
Son kitapta öldürüldü ve biz onu öyle bıraktık. Bundan sonrası kitaplarda olacaklar hakkında yüksekle ihtimal tahmin olarak ele alınacak: Robb’un vasiyetine göre “Stark” ismiyle Kuzey Kralı ilan edildi. Bu da dirilmesinden sonra tahta geçeceğini gösteriyor. GRRM’in ölüleri, dirilince ciddi bir karakter değişimi yaşadığı için Jon’un daha sert, daha olgun, daha karanlık hatta belki daha acımasız bir karaktere dönüşeceğini ön görmek güç değil. Yabanılların saygısını ve nispeten sevgisini kazandığı için, onları da güçlerine katacaktır. Kardeşleriyle buluşacak ve kurtlar, Winterfell’e geri dönecek. Şüphesiz Ötekiler meselesi için savunma hattı oluşturmaya devam edecektir ama GRRM’i tanıyor isek ona sorunsuz bir krallık teslim etmeyeceği için kendi içinde sorunlar yaşayacak ve öyle veya böyle Dany, Tyrion gibi diğer beşli karakterlerle buluşacağı bir an gelecek ve asıl her şey o zaman değişecektir.
Elbette Jon’un kitapların başından beri bir warg olduğu ve Mahzen Mezarlar hakkında sürekli uyarı rüyaları gördüğünü unutmayalım. Warg olması muhtemelen ölüm-diriliş aşamasında önemli bir etken olacak ama elbette sadece bu konuda değil. GRRM, ulu kurtların önemine vurgu yapmıştı.
DİZİDEKİ Jon Snow ise ilk aşama kitaplardakine benzer şekilde yola çıktı; piçliğin ve dışlanmışlığın getirisi yüzünden “yükselmek” adına Sur’a gitti. Wight saldırısı ve Sur ötesi macerası da benzer ilerledi. Gelişim gösteriyordu ama Lord Kumandan olmasından sonra durum yavaşça değişmeye başladı(hatta öncesinde).
Jon’un kitaplarda “sınandığı” noktalar dizide birebir gerçekleşti diyemiyorum. Tamam, bir yaşlı adam ve vazifeyi aşka seçtiği şeyler gördük ve Stannis’in teklifini de gördük ama Jon için “teklifi reddetmek” oldukça kolay bir durumdu (en azından aksini düşünmek için bir şey görmedik) çünkü Jon Snow, sıfır hırsları olan bir karakter olarak karşımıza çıktı ki en başta Sur’a gelme nedenleri düşünülürse “zıt” bir işleniş ama Kit, onun hırsları olmadığını vurguladı diye hatırlıyordum. Evet, kitaplardaki gibi “onuruna-yeminlerine-vazifesine düşkün” ama kitaplarda “hırsları” ve “derin arzuları” hatta “karanlık bir yönü” de olan bir karakter olduğu işlenmediği için o seçim anında çektiği sıkıntıyı, zorluğu ve içinde bastırdığı hırs ve arzuların ortaya çıktığını görmedik. Bunları yaşamayınca karakterde bir gelişim de görmedik.
Stannis ile olan ilişkisi ve onun varlığının yarattığı sıkıntılar da yoktu; ailesine zarar verenlerden almak istediği intikam; Arya’yı kurtarma isteği ve bunun için çektiği ıstırap ve onuru arasında da kalmadı. Bu ve bunun gibi sebeplerle yaptığı hamleleri göremedik. Oysa onun ileride dönüşeceği kişi ve yapacakları için çok önemli noktalardı. Sadece Yabanıllar meselesi vardı… Kitaplarda Yabanılları Sur’a alıyordu ama öldürülmesinin sebebi asla bu olmadı. Bu paragrafta bahsettiğim sebepler yüzünden zincirleme tepki ile meydana gelen olaylar, Jon’un ölümüne neden oldu. Elbette bunun için Çetinocak-Tormund sahnesini birleştirip, birçok noktayı sildiler ki adamları tarafından öldürülsün.
Dirilişi sonrası karakterinde hiçbir gelişim ve bahsettiğimiz değişim olmadı hatta Sur’u terk etme istediği baş gösterdiğinde “güneye, ısınmaya giderim herhalde” diye saçma sapan bir boş vermişlik vardı; kardeş meselesi asla olmadığı için ki ölümüne sebep olan kilit nokta SArya olayıdır, böyle bir dert yoktu ama ihanet edenlerden intikam alma, ailesinin evini geri alma gibi bir şey de yoktu. Ötekiler için Yabanılları alıp, birleştirmek isteyen adam bir anda “hiçbir şey umurumda değil, beni rahat bırakın” diyerek güneye gidip, amaçsızca yaşamak istedi. Ötekileri unuttu.
Kitaplarda olmayacak olmasına rağmen Sansa geldi (muhtemelen kitaplarda onun yerine Arya rolü yapan Jeyne Poole gelecek ki bu bile çok büyük fark yaratacaktır) ve onu gaza getirerek evlerini almaları gerektiğini söyledi. Kız, baya baya oğlanı ikna etmek zorunda kaldı Ramsey’e karşı; oysa kitaplarda Arya’nın onunla evlendirileceği haberini duyduğu andan beri Ramsey’yi öldürmek istiyor ki ölümü öncesi de tam bu niyetle yola çıkacaktı.
Zar zor ikna edilen Jon, Kuzey lordlarının kapılarını aşındırarak yardım dilendi ama bir iki kişi hariç herkes Jon ve Sansa’nın yüzüne tükürdü. Kitaplarda “Starktan başta Kuzey Kralı tanımayız” diye, Stannis’e ayar çeken Küçük Mormont kızı bile bunlara atar yaptı ve Davos sayesinde ikna edildiler. Burada Jon’un ikna yeteneğinin olmadığını, vasat olduğuna işaret etmeme izin verin. İlk sezonlarda doğal lider resmini çizen adam, bu yeteneği ondan alınmış gibi kimseyi etrafında toplayamıyor, Tormund olmasa Yabannılları bile ikna edemeyecekti.
Piçlerin Savaşı… Sanırım en berbat sahnelerden biridir. Kitaplarda Jon’un plan yapma ve savaş yetenekleri ortada iken burada vasat bir performans sergiliyor; eğitimsiz biri gibi taktik falan olmadan saldırıyor ve üstüne Ramsey’in gazına gelerek kolayca maniple edilebilen bir portre çiziyor. Saf, herkese inanan ve kolay güvenen ve doğru düzgün plan yapmadan, düşünmeden “oraya varınca düşünürüz bir şeyler” havasında bir Jon Snow var elimizde. Politika bilmiyor. Elbette Sansa’nın Jon’a hiçbir şey söylemeden Vadi ordusunu beklemesi ve Jon’u savaşa göndermesi ve o ordunun kolayca kuzeye girebilmesi gibi şeylere değinmeme gerek yok.
Kral olma sahnesi… Piçlerin yasal hakları yoktur. Piçlere güzel gözle bakılmaz. Böyle olsa idi Jon, en başta Sur’a gitme gereği duymazdı. Buna karşın Mormont gazlı bir konuşma ile hop Jon, kral seçiliyor. Soy ismi hala Snow çünkü o hala bir piç. Kimse de demiyor “alüü sen nöbetin adamı değil miydin? Hayırdır gardaş, yeminlerini mi bozdun? Geldin başımıza kral olmacaksın?” Ne kral olma sahnesinde ne de evvelden adam toplama sahnesinde bunu soran yok ama aynı adamlar ve diyarın kalanı sırf yemi bozdu diye dizi başından beri Jaime’e atarın dik alasını yapıyor. Kuzey Lordlarının kaypak, yanar döner olması ve Stark hanesine özünde pek de sadık olmaması gibi birçok korkunç ayrıntı var.
Manderly ve Glover hatta Mormont haneleri, (muhtemelen) Reed Hanesi ile büyük bir komplo yapıp Starkları tekrar başa geçirmek için uğraşırken kitaplarda; dizide, yüzlerine tüküren, kaile almayan “bas git, Starklar için daha fazla ölmek istemiyoruz” diyen, hainlere döndüler. Boltonlardan çok bir farkı yok bu konuda ki Kırmızı Düğün’de öldürülen adamları ve ailelerinin sorumlularından birinin Bolton olduğu gerçeğine karşı arkalarını dönüp “Kuzey Unutmaz” mottosunu bir anda nasıl boşa çıkartıp, yok saydıklarını gördük.
Kuzey ve Jon Snow hikayesi temelden bir katliama uğradı; bir gelişim gösteremediği gibi Jon, gerilemeye başladı ve daha ezik ve kardeşinden tut başkalarına kadar sürekli atar yiyen, sözü kesilen ve kimseyi ikna etmeyi geç iki kelam edemeyen biri oldu çıktı. Kitaplardakinde belaget yeteneği var ama dizidekinde tık yok. Kuzey’de gerçekleşen-gerçekleşecek tüm hikayeler çöpe atıldı, bir kalemde silindi. Yüzeysel ve saçma sapan bir şey, yemek diye önümüze kondu. Jon’un warg olması, ulu kurdun varlığı(Hayalet’i gördüğümüz sahne sayısı sınırlıdır, resmen zoraki tuttular hayvanları) ve mahzen mezarların gizemi gibi birçok şey de dizide çöp kutusunda yerini aldı. Yani dizide, sandığınızdan çok daha fazla şey değişti ve yok edildi. Elbette bunları taht oyunu ve Şafak Savaşındaki etkileri de.
Dizide de mevcut karakterin zıttı şeyler var, resmen D&D karakterlerin geçmişini unutmuş ya da umursamamış gibi yeni bir karakter karşımıza atıp durmuş; İnsanları korumak ve vazifesi için aşkından vazgeçebilen biri Dany’e aşık olunca yavru köpek gibi peşinden gidip, sorgulamadı ve yaptığı katliamdan sonra bile onun için bahaneler uydurmaya çalıştı. Oysa Melisandre’yi Shireen’i yaktı diye sürmüş, dönerse kafasını keseceğini söylemişti, şimdi ise 1 milyon insanı yakmış bir kadını “başka çaresi yoktu, zorladılar” mantığı ile savunma derdine düştü. Allah’tan ailesine-kardeşlerine olan sevgisi devam ediyordu da onların ölüm tehlikesi karşısında ancak harekete geçti. Yoksa öyle devam edecekti. Kitaplarda Ygritte bir katildi, Jon’un gözleri önünde masum birini öldürdü ve Jon onu sevmeye devam etmesine rağmen bu yaptığını elbette kabullenemiyordu; dizide ise resim ortada. Gerçeklerle yüzleşemeyen, görmezden gelen, mantıktan ziyade duygularıyla hareket eden biri. Sorun çözme becerisine dair elde tutulur pek bir şey de yok.
Jon karakteri bilhassa son sezonda tamamen figüran hale geldi. AA kehaneti meselesi tamamen fos çıkmasını bir kenara atarsak (Melisandre için bile bir anda unutulmuş gibi, 7. sezonda hala AA diyordu...) zafer kazanamayan, kazanılmış zaferlerde de çok da bir katkısı olmayan kilit büyük beşli olmaktan tamamen çıkmış, köşede Gri Solucan’ın ve Dany’nin yardımcısı olarak vazife yapmıştır. Kral Topraklarına giriş sahnesini hatırlıyorsunuz değil mi? Ortada çüksüz Gri Solucan, yanında yardımcısı gibi duran Jon vardı. Sahne kompozisyonlarında lider/öne çıkan karakterler ortaya konur, 2. adamlar yana atılır. Jon’un geldiği durum bu işte, figüran.
Aile kimliğinin “Büyük Savaşta” ya da “taht” meselesinde hiçbir işe yaramadığını görünce “meşru bir Targ olması ne işe yaradı?” sorusu cevapsız kaldı. Bu koca twist sırf Dany’yi zor duruma düşürmek için miydi? Bir adet taş mıydı? AA’yı fos çıkartan D&D için, bu cevap yeterli olsa gerek ama bizim için değil. Elbette şahsen Jon’un kimlik bunalımına girmeden bir anda her şeyi kabul etmesi, kim olduğu ile ilgili sorun yaşamaması (daha doğrusu ne gibi bir sorun yaşadı pek anladım da diyemem) da eksiklerden biri; doğru düzgün yansıtılamadığı gibi zaten kitapta en büyük twist olan bu bilgi, dizide çok önemsiz bir ayrıntı olarak görüldüğü için üstünde de durulmadı. Zaten Jon dışında öğrenen birkaç kişiden fazla olmadı, resmen hasır altı edildi; Sam’den tutun kardeşlerine kadar herkes sus pust oldu bu bilgi karşısında “len bu adam Targaryen, tahtın meşhur varisi ALOOOOOO” diyen çıkmadı. Gerçi Jon da sürekli “I don’t want it” deyip durduğu için, deseler de bir işe yaramazdı. Neticede gerekli sahneler yerine seks sahneleri izledik. Evet, seks çok daha önemlidir(!) ki böyle beş para etmez finali bol bol seks ve seks konuşmaları ile doldurup, seyirciyi bağlamaya çalışmış olmaları şaşırtmaz. (Genel olarak dizide bu konularda o kadar gereksiz hatta uzun sahneler var ki…! O sahneler yerine çok daha güzel sahneler işlenebileceği gerçeğini düşününce…!)
Arya Stark
GRRM’in kilit büyük beşlisinden bir diğeri. Bizim dişi kurt.
ASOAF Arya Stark, ilk POV’dan bu yana feminist bir karakter portresi çiziyor ki GRRM’in onu, gençlik yıllarında tanıdığı feminist kadınlardan ilham alarak çizdiği düşünülür ise şaşılacak bir nokta değil. Arya ailesine düşkün, adalet duygusu yüksek, arkadaş bellediklerine sadık, ağabeyi Jon’a aşırı sevgi besleyen biri, adam öldürür onun için. Oldukça da zeki olarak tanımlanıyor. Ayrıca vahşi bir doğası ve öfkeli bir tabiatı vardır. Ablası Sansa ile hiç anlaşamaz. Yaşının ötesinde bir olgunluk var. Sezgileri kuvvetli. Dikkatli. Gözlem yeteneği güçlü. Hızlı öğrenen biri. Soyluların aşağı tabaka dediği köylü halk ile iyi anlaşan, onlarla zaman geçirmeyi seven ve çabuk arkadaşlıklar kuran rahat biri. Leydi olmak gibi arzusu ve derdi yoktur, o sadece Arya olmak ister ve olmak istediği her şey…
Kral’ın Şehrinden kaçtığından beri evine, ailesine dönme çabası içerisinde; onun aklında hikayesi boyunca sürekli iki şey var; ailesine/evine dönmek ve ailesine yapılanlar için intikam almak ama kader ağlarını örmüş bir şekilde; Braavos’a kadar uzun bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk sırasında birçok masumun ölümünü, işkenceye uğramasına şahit olur; özetle halkın, savaşta nasıl acı çektiğini Arya’nın POVları sayesinde görüyoruz. Ailesinin ölüm haberleri ile birlikte de iyice yalnızlığa düşer. Jon dışında hiçbir ailesi kalmamıştır ve o da yanında değildir; tek başına hayatta kalmak için öldürür, kaçar, gizlenir ve öğrenir. Jaqen ile tanışması muhtemelen dönüm noktalarından biri çünkü bu, onun Braavos’a gitmesine neden olur(her ne kadar Sur’a Jon’un yanına gitme amacıyla yola çıkmışsa da). Burada FM olmak için eğitim alır ve tabiri caiz ise usta bir casus/suikastçı gibi yetişmeye başlar, diller öğrenir ve nasıl rol yapacağı hakkında dersler alır; yüz değiştirmek ve diğer şeyler… Her şey de tek bir şey içindir; ailesini öldüren, arkadaşlarına zarar veren herkesten “intikam” almak. Arya her geçen gün biraz daha karanlık ve acımasız hale dönüşerek tehlike boyutu artan bir karaktere dönüşüyor.
Braavos, Arya’nın karakter dönüşümünde çok önemli duraklardan biridir; burada edindiği yetenekler ileride Westeros’a döndüğünde, Buz ve Ateşin Savaş’ında ve diğer şeylerde onun için faydalı olacak şeylerdir. Hikayesi, taht oyunlarından vb. şeylerden uzak gibi görünse bile Stannis’in Demir Banka tarafından desteklenmesi ve Cersei’ye karşı harekete geçilmesi gibi konularda parmağı var. Onun hikaye akışında olacaklar ve savaştaki rolü “gizem” barındırsa da kilit beşliden biri olması dolayısı ile olumlu/olumsuz etki edecek büyük bir rolü olduğunu söylemek kolay.
Jon gibi o da bir warg ve Nymeria ile olan bağı çok güçlü.
DİZİDEKİ Arya Stark ise ilk aşama kitaptakine benzer şekilde yola çıksa da zamanla ve hızla hikayesi ve karakteri deşilmeye, kesilmeye ve kısaltılmaya başlandı. Aslında öyle bir hale geldi ki dizideki gereksiz karakterlerden birine dönüşüyordu… Bu kız ne işe yarayacak? sorusunu bir Arya hayranı olarak sormadan edemedim. Kitaplarda Frey işini ölüp dirilen annesi halledecek iken dizide bu vazife Arya’ya verildi ama ondan sonrası yok gibiydi.
Kitaplarda olan dua listesi bile dizide değişik idi; Melisandre ile karşılaşıp onu listeye ekledi, Thoros ve Beric’i de ama Tatlı Raff gibi karakterler yoktu; bazı karakterler birleşip tek hale geldi. Çıkarılan ve birleştirilen karakterleri anlayabilirim ama gereksiz eklemeler niye? Cellat Payne’nin varlığının unutulduğuna dikkat çekerim ki bu kız, listede birini gördüğü anda harekete geçip öldürüyor ama Beric ve Melisandre’yi gördüğünde öylece bakıyor. Tamam, ortamı düşünür isek anlaşılabilir bir nokta olabilir.
Kitaplarda herkes ile arkadaşlık kurabilen cana yakın kız nerede, dizide kasıntı halde dolanan Arya nerede? Braavos eğitimi ve maceraları bile neredeyse tamamen silinip atılmış ve önemsiz hale getirilmiş; dizide, izleyiciyi eğlendirmek adına(ve karakter biraz orada oyalansın diye) eklenmiş sahnelerden öteye gitmedi. FM’nin onu durduk yere salıvermesi ama arkasından hiçbir şey çıkmamasına ne demeli? Herkes girip çıkabilir mu? Ne güzelmiş.
Bununla da sınırlı değil; SArya sahneleri; Jon ve Arya arasındaki ilişki açısından da önemli bir sahneydi ama Arya’nın rolleri ondan alınıp Sansa karakterine veriliyor. Arya, Westeros’a geliyor ve doğrudan Cersei’yi öldürmek için KL yoluna düşüyor ama aklına Jon gelmiyor, oysa kitaplarda sonuna kadar onun yanına gitme derdindeydi bu kız. Braavos’a gittiğinde, eğitim sürecinde iken bile Sam ve şarkıcı oğlanı gördüğünde, onlara katılıp Sur’a gitmeye çalışıyordu, Jon’u düşünüp duruyordu. Dizi ise Al Turta olmasa, kızın bir numaradan da haberi yok; Jon’a ne olmuş etmiş, umurunda bile değil, aklına gelmiyor.Yani eşsiz bir bağa sahip Arya-Jon ilişkisi de sıradanlaştırılıyor hatta önemsiz hale getiriliyor. Son bölümde Yara’ya bir tehdit etmekten başka bir şey yapmıyor Jon için. Kitaplardaki Arya, babası için bile Jon’a asla ihanet etmeyecek biri iken dizideki Arya, Jon için elle tutulur bir eylemde bulunmuyor; o FM yeteneklerini konuşturup (atıyorum) Gri Solucan’ı öldürüp işini bitirmiyor. Yahut aynı yetenekleri Dany’yi öldürmek için de en başta kullanabilirdi. Dizide NK gibi birini öldürtenler(ki iki üç sene öncesinde son anda karar verdikleri bir olay), onu da hayli hayli yapabilirdi; Dany, KL’yi yaktıktan sonra bir katili gözlerinden tanıyan Arya, keşke en başta tanısa da bir şey yapsaydı.
Arya’nın sezgileri yok, gözlem yeteneği sıfır, Küçük Kız karakteri yanına geliyor, o yüzü daha önce görmesine rağmen anlamıyor ve delik deşik ediliyor, mesire alanındaymış gibi Braavos manzarası izliyor. Kitaplardaki “Kadınlar da önemlidir” sözünden “Çoğu kız aptaldır” sözüne geçiş! Feminizm temsilciliği yok edildi. Çok da zeki olduğunu söyleyemem, buna dair bir şey göremedim. Ortalama bir şey işte. Dizi sonunda da ailesi çok da umurunda olmayarak bir anda içinden çıkan Elissa Farman ile ailesini terk ediyor, Jon’u kaderine bırakıyor ve basıp gidiyor. Dizideki Arya, kitaplardaki Arya’ya baştan aşağı ihanet eden biri.
Elbette D&D’nin Arya karakterini tomboy kız gibi gösterme çabası ile çirkin tutmak gibi birçok yan nokta da var. Feminen görünmesin diye baya çabalamışlar. Kitaplardaki Arya ise tam tersi bir gelişim göstermekte. Arya’nın warg ve Nymeria hikayesini de çöp ettiklerini unutmayalım. Kurtlar ve isimlerin manası gibi FS olan noktalar bile çöp.
NK’yi öldürme işini “kilit karakter” olayına bağlamayı düşündüm aslında ama sırf millet “zaaaa” olsun diye Jon’a öldürtmek yerine başka birine öldürtmek gibi dahice(!) bir kararla Arya’ya öldürttükleri için sayamıyorum. Yani kitaplarda olmayan bir NK’yi öldürme işini Arya’nın hikayesi olarak öne süremeyiz. Ben süremiyorum.
Doran ve Marteller
ASOIAF’taki Doran ve Marteller, 15-16 seneyi ince bir intikam planını ile dokuyarak geçirdiler. Doran, görünüşte pısırık, savaşmaktan deli gibi korkan ve barış için bütün tavizleri verebilecek dikkat çekmeyen bir prens gibi görünürken aksine kurnaz ve çok zeki; kimseye kolayca güvenmeyen, geniş bir bilgi ağına sahip olduğu için -bilhassa Dorne içinde- olan bitenden her daim haberdar olan, tehlikeli bir taht oyuncusu. Cersei tarafı için en büyük tehdit, şu an Marteller. Doran, kardeşlerinin ölümü sonrasında piç yeğenlerini KL’de vazifelendirir; kızı Arienne’yi Aegon’a; oğlu Quentyn’i de Meereen’e Dany’nin yanına gönderir. Kazanacağından emin olana kadar planını sıkı dokuyup ince eleyecektir. Tedbirlidir. Her zaman tedbirlidir. Muhafızı Hotah, Dorne’daki en iyi savaşçıdır ve prensini çok iyi korur.
DİZİDEKİ Doran ve Marteller ise kitaptakinin aksine sıkıcı, sıradan ve hiçbir işlevi olmayan bir hane. Bir tek Oberyn ilgi çekici ve kitaba sadık görünüyordu ama onun dışında hiçbir Martell sahnesi, kitaplara sadık değil. Doran’ın sadece bir tane yetişkin oğlu var. Savaş istemiyor. Yani kitaplarda “mış” gibi yaptığı şeyler, dizide birebir gerçek. Zeki değil, pısırık, Elia ve yeğenleri de kim ki? Çok önemsiz, kim niye alsın ki intikamlarını? Tedbir sıfır. Bırak Dorne’daki olan biten şeyleri daha yanı başındaki kadının ve çocukların ne yaptığından, ne planladığından bihaber. Hotah ise bir meyve bıçağı ile ölecek kadar hantal. Eleria’nın karakteri bile barışçıl bir kadından intikamcı bir kadına dönüşmüş halde, Oberyn’nin intikamını almak için Oberyn’nin yaşayan tüm ailesini öldürür, mantığa bakar mısın? Ve evet, Dorne lordlarının bununla hiçbir derdi yoktur. Onlar, kendilerinin piçlerin yönetmesine izin verir. Eee kuzey kendine piç kral seçti, onlar niye piçlerin darbesini kabul etmesin ki?
Euron Greyjoy ve Greyjoylar
ASOIAF’taki Euron narsist bir psikopat; tanrı olmak isteyip, herkese egemen olma amacı ile büyüler, kehanetler ve ejderhalar peşinde gidiyor. Ötekiler sonrası kitaplardaki en tehlikeli ve en gizemli karakterin başında geliyor. Oldukça zeki ve planlı hareket ediyor; doğal bir lider, insanları sözleriyle büyüleyip, yönlendirme konusunda tam bir usta. Onun hediyeleri zehirlidir. Büyük amaçları için büyük planları var.
Asha ve Theon, kendi şeytanları ile savaşan iki kardeş. Theon, Jon gibi bir konumda ama onun tersine hırslarına yenik düştüğü için kötü seçimler yapan ve sonunda bundan pişman olmasını sağlayacak olaylar yaşıyor. Asha ise Euron’dan kaçarak kuzeye sığınıyor ki bundan sonraki hikayesinin kuzeyde, Starklarla olacağını ön görmek için haklı sebeplerimiz var. Asha, feminen bir savaşçı kadın, doğduğu bedeninden utanmıyor, onu reddetmiyor. Olduğu yere tırnakları ile kazıyarak hak ederek geldi.
Vic. ailenin kalın kafalı kibirli ve hırslı çocuğu ve Euron’dan nefret ediyor. Bu nefret, onu Meereen’e gidip Dany ve ejderhalarına sahip olması için teşvik ediyor.
Aeron, Euron tarafından suiistimale uğramış küçük kardeş. Bir rahip. Diliyle herkesi dinletmesini bilen saygı duyulan biri ve Euron için bu özelliği tehlikeli olduğu için alıkonuldu. Tahmin diyorum ki bu özelliğini bir şekilde ileride kendi lehine kullanabilir.
DİZİDEKİ Euron, kitaplardaki ile sadece isim benzerliği taşıyor. Dany peşine düşmeye niyetlenmiş iken yeğenleri önce davrandı diye ejderhaları bir kenara atıp, bir kraliçe ile yatıp evlenme uğruna Cersei’ye dadanıyor ve sonrasında da uçkuru ile hareket eden biri olarak onun kuklası oluyor. Bu yüzden sadece isim benzerliği var dedim, kitaplarla azıcık bile benzerlik yok. Klişe bir psikopat portresi çiziyor ve mal gibi gelip mal gibi de ölüyor. Üstüne yorum yapmaya değmez bile. Ramsay karakteri bile daha zevkli ve eğlenceliydi.
Asha tam bir hayal kırıklığı; kitaplarda erkek hayranları ile çevresi sarılmış çekici ve feminen bir kadın iken dizide “gideyim de şu kadınının a..mına çakayım.” diye erkek gibi hareket eden, düşünen ve erkeklerle işi olmayan bir şey olarak önümüze çıkıyor. Şey dedim çünkü ne olduğundan emin değilim, dedim ya erkek gibi hareket edip-konuşan ve düşünen biri ama kadın bedenine sahip…Kadın olmaktan memnun olmayan bir karakter. Yani burada bize ne mesaj verdiler? Başarılı olmak istiyorsak ve eğer bir kadın bedenine hapsedilmiş isek; erkek ruhuna sahip biri gibi mi davranmak gerekiyor? Böyle mi toplumda kabul göreceğiz? Benim güzelim Asha karakterime neler yaptılar! Sanırım Euron gibi bu karakterin de kitaptaki ile isim benzerliği dışında bir şey yok.
Aaa, bir dakika! Asha, Asha bile değil, o Yara. Asha ve Yara çok farklı iki karakter, Asha’da saygı duyulup takdir edilecek çok şey varken Yara’nın hiçbir şeyi yok. Dizi sonunda Demir Adaların kraliçesi olduğunu unutup, ölü kraliçesinin(?) intikamını alma için tehditler yağdıran boş ve ne halta yaradığı belli olmayan; dizide kurtarıldıktan sonra ortadan kaybolup, son bölümde ortaya çıkan gereksiz ve minnak, etkisiz bir karakter. Euron karşısında bile ne kadar beceriksiz olduğunu gösterdi. Ciddi anlamda fazlalıktı. Sanırım Dany’yi Westeros’a taşımak için gemi teslimatçısı kız olmak için vardı. İyi güzel de bacım sen anlaşma yapmadın mı demir adaların kraliçesi vs. lideri olmak için? Şimdi Dany ne ara senin kraliçen oldu da intikamını alma peşine düştün? Bir de merak ettim, kuzeyden sonra sen nasıl olur da demir adaların bağımsızlığı için tutturmadın? Şaka mısın sen?
Vic dizide yok, Aeron bir göründü bir kayboldu. Olan biteni umursamayan, Euron ile derdi olmayan, kendi halinde sıkıcı bir figüran daha. Dizi bittiğinde herhalde hala deniz suyu içiyordur.
Özetle dizideki Greyjoylar pek bir etki ve önem alanına sahip olamadı, bir iki sahne dışında. Oysa kitaplarda -bilhassa Euron- gerçek manada bomba etkisi yapması beklenen bir karakterdi. Muhtemelen Diyar’ı parçalayacak kişidir. Dizide? “Hep bir kraliçe ile evlenmek istemiştim” diyen bir süs balığı.
Theon’u da eklemem gerekebilir. Aslında sanırım Theon konusunda pek eleştiri yapmam mümkün değil, onun hikayesinde, dizide, Sansa ile kaçtıktan sonra farklı bir yol çizilmişti; kitaplarda olacakları bilmediğimiz için 6. sezona kadar karakter gelişimi ve hikaye nispeten kitaplara sadık kalan ender kişilerden biri. Yine de hem kitap hem dizide kaderi ablası ile birleşiyordu; Yara, hala adalarda olduğundan ve Euron ile sidik yarıştırıp Vic’in rolünü üstlendiğinden Theon da otomatikman onunla beraber köle körfezine gidiyor ve Targlarla buluşuyordu ama Asha(Euron’dan kaçmıştı) ve Theon aslında kuzeyde, Starklar tarafında takılıyorlar ve ne olacaksa hikayeleri; onlarla devam edecek gibi... (Dikkat ettiyseniz Martin, Dany ve Jon tarafına hem Mormont hem Greyjoy göndermiş. Parallellik yani.)
Bran Stark
Kilit beşliden…
ASOIAF’ta Bran çok güçlü bir yeşil gören ve muhtemelen BR ve Şarkıcılar tarafından Buz ve Ateşin Savaşı’nda önemli bir rol için yetiştiriliyor. Bran POVları büyü POVları ile aynı şey, serinin büyülü kısmını temsil ediyor. (Diğer kısmını da Ötekiler ve sonra R’hllor tarafı temsil ediyor) Şirin, sıcak kanlı ve herkesin kolayca seveceği bir çocuktur Bran. Hayallerinden vazgeçip kaderin onu götürdüğü bir yolda ilerlemek zorunda kalmıştır. Durumun daha ciddiyetinin farkında değil bence ama varacak… Nasıl yapacak bilmiyoruz ama Bran’ın savaşta kilit bir rolü var ve “kazanmak” için yardım edecek. Onun hikayesi ve karakter gelişimi bence çok kısıtlı ama temasına vakıfız.
DİZİDEKİ Bran‘ın hikayesi diğer karakterler gibi ilk aşama benzer gitse de Sur ve ötesi macerasında biraz değişimler gördük ve sonra Şarkıcılar ile buluştuğunda karşısındaki BR midir yoksa herhangi biri midir, hala anlayamadığım yaşlı bir yeşil gören ile tanıştı ve onu eğitmeye başladı. Seride sanki Üç Gözlü Kuzgun diye bir unvan varmış da bu da yeşil görenlere aitmiş gibi(ve onlar da 100 yılda bir geliyormuşcasına) lanse edildi ve Bran, bir sonraki Kuzgun olarak Dünya’nın hafızası vazifesini gördü. NK diye kitaplarda olmayan bir karakter de onu öldürüp komple buna son vermek istiyormuş; böylece hafıza yok olacak vs. baştan sonra saçmalık. Kitaplarda bu, kesinlikle yok. Kuzgun bir unvan olmadığı gibi BR’nin lakabı Karga, kuzgun değil. Dünya’nın hafızası Büvet Ağaçlarıdır, yeşil görenler değil ve o mağarada başkaları da var hatta muhtemeldir ki Yüce Yürek Hayaleti ve Melisandre bile yeşil gören (kırmızı gözler yeşil gören alametidir).
Bran, dizide robota döndü. Duygusuz bir şey. Bran artık Bran bile değilmiş; lord veya benzeri bir şey de olamazmış, öyle demişti. Geçmişte yaşayan biriymiş, özenilecek bir şey değilmiş. Öncelikle kendinden önceki gayet duyguları olan biri iken ne oldu da bu, böyle FM gibi kimliksiz hale geldi? Sanki FM’den eğitim alan Arya değil de Bran, o olsa uygun olurdu cidden. Diğer yandan “benden bir şey olmaz” diyen oğlan, dizinin son bölümünde krallık teklif edildiğinde “bunca yolu niye geldim sanıyorsun?” diye nasıl cevap verir? Dizi başından beri Yaz dahil herkes bunun yüzünden ölürken; Sur’un geçilmesi bile (bir yerde) bunun yüzünden iken… Arya’nın yapacaklarını bilip ona göre pozisyon alan ama Dany’nin yapacaklarını görmeyen(yahut söylemeyen mi?) bu çocuk… Resmen dizinin asıl kötüsü bu oğlanmış, dedirtmedi mi size de?
Kitapta Bran’ın Şarkıcılarla sadece 2 bölümünü gördüğümüz için karakter gelişimi ve hikayesinin ne olacağından çok emin değiliz ama böyle bir şey olmayacağından eminim, sadece “kral” olacağı bilgisi doğrulandı ama onun da dizideki saçma sapan yöntemle olacağını sanmıyorum ve tüm o açıklamaya rağmen, kafam hala bu kral meselesi almıyor.
Tyrion Lannister ve Lannisterlar
Kilit beşliden biri. ASOIAF’ta Tyrion, Tywin kadar zeki bir karakterdir. Küçük Şeytan lakabını sonuna kadar hak eden, acımasız şeyler yapmaktan çekinmeyen ama vicdanı olan beyaza çalan bir gri. Çok iyi bir taht oyuncusu olmakla beraber kilit beşliden biridir.
Hanesini genel olarak seven ama ailesinden sadece Jaime ve Gerion’a düşkün olan Tyrion’un Cersei nefreti hat safhadadır; babasının Tysha gerçeğinden sonra da onu öldürmekten çekinmeyip, vicdanı sızlamayacak kadar nefret ettiğini gördük. Aynı gerçek yüzünden Tyrion da Jaime’ye karşı nefret besler oldu. Özetle ailesi ile ilgili bu ayrıntı, onun hanesine dönmesine ve düşman tarafına geçmesine neden olmuştur. Şimdi istediği şey; Cersei ve Jaime’den intikam almak ve doğum hakkı olduğuna inandığı Kaya’yı ele geçirmektir.
Tyrion’un kraliyet ile dertleri vardır, onlara güvenmez ve hoşlanmaz hale gelmiştir ama onları kullanmaktan da çekinmeyecek biridir. Sürekli kurnaz şekilde planlar yapan, Aegon’u bile maniple edip Batı’ya gönderip, halası Dany ile arasında fersahlar koyan biridir Tyrion. O, amacına ulaşmak için her şeyi yapar ve herkesi kullanır, yeğeni Myrcella’yı kraliçe yapıp savaş başlatmayı bile düşündü bu herif ve yapar bulursa fırsatını! Uçkur düşkünlüğü çok dert açtığı da bir başka gerçek elbette.
Lannister Hanesi, Freylerden sonra en geniş hane desek yalan olmaz. Geniş bir soy. Cersei kendini dişi Tywin gibi görürken Jaime aşk sarhoşu olarak sadece Cersei’yi düşünür ama zamanla gözleri açılır ve onu terk eder. Cersei hırslıdır ve kadınlığını kullanarak erkekleri kullanır. Çoğu okuyucu onu aptal olarak değerlendirir. Burnunun ucundaki tehlikeyi görmeyip, eylemlerinin sonucunu iyi hesap edemediği de ortada. Çok iyi bir taht oyuncusu değildir, planları genelde kötü sonuçlanıyor ama kadında şans da var yani. Jaime ise kral topraklarındaki yaşayan 500 bin insanı kurtaran bir kahramandır aslında ama evet, gri bir karakterdir, kötü şeyler de yapmıştır. Şu an daha iyi biri olmak için uğraşıyor ve artık, kendisi ve Cersei dışındaki insanları da yavaştan düşünmeye başladı. Gelişimi hala devam ediyor.
DİZİDEKİ Tyrion ise benzer şekilde hikayesine başlasa bile Tysha hikayesi çıkartıldığı için Jaime ile düşmanlık söz konusu olmadı ve babasını sadece ona ihanet etmiş bir kevaşe kadın için öldürdü. Ona “kevaşe” denmesinden hoşlanmaması gibi şeyler… Tyrion’un aptallaşmaya başlamasının işaretleriydi. Essos’a gittiğinde Tyrion amaçsız ve koy vermiştir. Nerede o hırslı taht oyuncusu Tyrion? Nerede o kurnaz planları ile herkesi alt eden küçük şeytan? Nerede ailesinden intikam alıp Kaya’yı almak isteyen? Yok. Zeka seviyesi git gide düşmeye başladı ve sonunda sıradan biri oldu çıktı. Sadece ağzı boş boş laf yapan biri vardı karşımızda. Gerçekten… boş şakalar, boş laflar… bunlardan ibaretti Tyrion.
Dizide Tyrion-Dany ilişkisi, kitaptaki Tyrion karakterine ve düşüncelerine bakınca çok zıt geliyor. Tyrion’un kolayca birine hayran olup, peşine gitmesi zor; hele ki kraliyet üyeleri hakkındaki düşünceleri düşünülürse.
Tyrion’un ailesi -bilhassa ablasıyla- olan ilişkisi (gerçi Lannisterlar sadece ikizler, Tyrion, amca ve oğlu Lancel’den ibaretti) komedi noktada idi. Ablasına sevgisi depreşmişti, onu korumak istedi, çocuğunu korumak istedi (kitaplarda çocuklarını ona karşı kullanmak istedi, elleriyle öldürmek istedi); Jaime ve Cersei için Dany’e karşı geldi.
Jaime ve Cersei’nin ilişkisi sonuna kadar aynı kaldı, Jaime’nin gözleri açılmadığı gibi Lancel dışında Cersei’nin Jaime’yi boynuzladığını görmedik. Zeka seviyesi bir anda üstlere çıkan bir kadın vardı. Kitaplarda ana kötü karakterlerden biri demek güç, hele ki Ötekiler ve Euron varken ama dizide Ötekilerin bile önüne geçti. Cersei, çocukları yok iken 7K kraliçesi olmayacak olması gerçeği de ayrı ama sayısız mantıksız ve saçma şeyin yanında bu ne ki?
Kuşkusuz Tyrion’un zeka geriliği ve ailesine karşı bir anda depreşen sevgisi, Cersei’nin yükselen zekası ve Euron gibi olaylar tamamen kitaplarda beklenen Ejderhaların Dansı 2’nin Ejder-Aslan Dansı olarak değiştirilmesinden kaynaklı. Cersei’nin zekası ve gücü, Dany karşısında yetersiz kalacağı için, durumu eşitlemek için böyle saçma sapan şeyler yaptılar. Bu da beraberinde birçok saçma ve mantıksız şeye sebep oldu. İşte bunlar hep kafalarına göre hikayeyi değiştirmek, oradan buradan kısımları kesmekten oluyor.
Diyar’ı şekillendirecek kilit beşliden biri olarak Tyrion’ın diğer beşli üyeleri ile hatırı sayılır bir etkileşimi ve faydası olmadığı ve Büyük Savaşta etkisiz eleman olduğu da görülüyor. Kitaplarda muhtemelen dört çocuk arasındaki yegane yetişkin zeka olarak, onları bir araya getiren, birleştiren ve etkileyen kişi olarak karşımıza çıkacakken dizide bunu göremiyoruz. Sadece Bran’ın kral olmasında payda sahibi oldu(“Kimin hikayesi onunkinden daha güzel?” D&D bizimle dalga geçiyorsun, değil mi?). Belki Jon’u Dany’yi öldürmesi konusunda ikna konuşmasını da “payda” diye öne sürebilirsiniz ama Jon ikna olmamıştı, onu ikna eden “kardeşlerinin tehlikede olması” gerçeğiydi.
Varys ve LF
ASOIAF’ta Varys ve LF, en saygı duyduğum karakterlerdendir çünkü çok zekiler ve harika birer taht oyuncusular. İkisinin de gizemleri, sırları ve entrikaları var. Maniple ediyorlar, oyun kuruyorlar… Varys’ın ne istediğini sonunda öğrendik; kral olarak birini yetiştirmekte ve tahta onu geçirme arzusunda. Uzun yıllardır ilmek ilmek işlediği bir plan… Kartlarını gizli oynayan, dostu Illyrio dışında kimseye güvenmeyen ve duygusal hareket etmeden yapılması gereken ne varsa çekinmeden yapan bir adam.
LF’nin ne istediği şu an belirsiz olsa da “güç” olduğu aşikar. Lannister-Stark savaşının mimarı konumunda olan LF’nin zekice olduğu kadar büyüleyici de olan politik, bol entrika kokan hareketleri okuyucular olarak ağzımızı sulandırıyor. Sizi bilmem ama kendisinden güzel sahneler bekliyorum. Sansa’ya olan hastalıklı ilgisi de var elbette.
DİZİDE ise Vadi ve LF planları gibi şeylere gelince… LF’nin herkes gibi tahta oturma arzusu olan bir karakter olarak öne çıktığını görünce (bunu nasıl başaracağı da cevapsız), bu karakter bir anda benim için sıradanlaştı ve Vadi sahneleri de manasızlaştı ki zaten ortada Vadi entrikası namına da bir şey görmedik. Onu da silip attılar. LF çok bariz saçma sapan hatalar yaparak lak diye öldü. Tamam, onun ölümünün kitaplarda da Kışyarı’nda Starkların elinden olmasını öngörüyorum ama ne bileyim bu kadar sıradan ve basit bir şekilde değil. Zeki gelen zeki gitmeli, öyle değil mi? Martin’e göre sanırım dizi-kitap karakterleri arasında en farklılık gösteren LF idi. Onun Sansa’yı kolayca Boltonlara vermesi bile bir eleştiri konusuydu çünkü “Martin’in LF’si onu asla kolayca – bilhassa ona zarar verecek birine – teslim etmeyecek”tir. Yani bu adam Sansa’dan asla kolayca vazgeçmez ama dizide tak diye vazgeçti, al al hayrını kur diyor ve sonra “sansaaa ben demir tahtta sen de yanımda kraliçem... tüm hayalim bunun üstüne” diyor. Şaka gibi.
Varys… Tyrion’u Essos’a kaçırana kadar kitap hikayesine nispeten bağlı giden bu karakterin, Tyrion gibi vasıfsız ve yeteneksiz ve gereksiz bir fazlalığa dönüştüğünü söylemek gerekiyor. Sebep? Bir öncekinde söylediğim ile aynı; Cersei tarafındaki güç dengesini denkleştirmek… En az 20 yıldır kimsenin dikkatini çekmeden, herkesi ayakta uyutarak ve zekice hareket ederek planlarını yapan ve Diyar’da yeri oynatan adamın, son sezonda acemi hatalar yaparak, ağzı boş boğaz şekilde kartlarını açık oynayarak ölüme gitmesi; onu oynayan oyuncunun dahi hiç hoşuna gitmediği aşikar.
O zaman soru şu, dizide neden Cersei için bu kadar uğraşıldı? Cevap basit sanırım; katledilen onca karakter ve hikayesi; diziye eklenmeyen onca konu ve olaylar zinciri… bizi Cersei Lannister’a mahkum etti.
Sansa Stark
ASOIAF’ta Sansa, zor öğrenen ve kolay yönlendirilen bir yapıya sahip. Aslında bir noktadan sonra bazı gizli kapaklı işleri çözebilmeye; LF’nin yüzünü de görebilmeye başlayacak kadar zeki bir karakter olsa da gerçekleri göz ardı ederek yok sayması, kendi hatalarıyla yüzleşmekten kaçması gibi etkenler yüzünden piyon konumunda ilerlemekte. KL’de olan bitenlerden sonra GRRM onun atamasını Vadi’ye yapıyor; böylece biz de LF’nin iç yüzünü öğrenmek, amacını çözmek adına fırsat buluyoruz.
Aslında Sansa’nın Ned ve Joff meselesi dışında hikayede ciddi bir rolü daha olmadı. Onun var oluşu Arya’nın foili olması ve KL ile Vadi sahnelerini görebilmemiz. Mevcut hikaye gelişimi -şimdilik- LF (vadi) meselesinin açığa çıkması ve bir ihtimal Jon’un hükümdarlığındaki öngörülen sorunlardan biri şeklinde görülüyor. Muhtemelen Vadi entrikalarında da önemli bir rolü olabilir. Kitaplar çıkana kadar net bir şey diyemiyoruz.
DİZİDEKİ Sansa karakter gelişimi olarak aslında kitaplardaki ile uyumlu ilerliyor gibi ama dizidekinin kitaplardan daha zeki ve kurnaz olduğunu düşünüyorum. Gözü daha bir açık. Elbette bütün bunları tecavüzüne borçlu, tecavüze uğramasaydı asla böyle güçlü bir kadına dönüşemezdi(!) Bunu bizzat onun ağzından duyduk; Sandor-Sansa konuşması baştan aşağı mide bulandırıcı idi. Sansa hayranları başta olmak üzere feministlerin bu sahne için ayaklanması gerekiyordu ama sessizlikten başka bir şey görmedik. Sanırım GoT tarihindeki sahnelerin en korkuncu olarak tepe yerini almıştır.
Ramsey’e geçiyoruz. Kitaplarda Jeyne Poole, LF tarafından sahte Arya rolü oynaması için Tywin’e veriliyor ve o da Roose’un piç oğlu ile evlendiriliyor. Jon, bu kızın Arya olduğunu sanarak 1001 çeşit kumar oynuyor ve sonunda öldürülüyor. Kuzeyin bazı lordları, Arya için Bolton’a ayaklanmış durumda ve onu kurtarmak istiyor. Evet, bu kız Ramsey tarafından tecavüz ve şiddete uğruyor. Bu Arya rolü de sadece “tecavüz” sahnesi kullanılarak Sansa’ya veriliyor. Arya hayranlarının tepki verdiği şeylerden biridir, onun rollerinin çalınması…
D&D’nin açıklamasına göre bunu yapma sebepleri Sansa’nın büyük bir rol sahibi olmalarını istemeleri ama Sansa’nın kitap hikayesine sadık kalırlarsa bunu yapamayacaklarından dolayı başka bir karakter için var olan sevdikleri bir rolü ona yazmada çözüm bulmuşlardır… Böylece Sansa, kuzeye geldi ve Boltonların yenilgiye uğratılması için daha evvel bahsettiğim Jon maddesindeki mantıksızlıklar ve uyuz noktaları ile Vadi ordusunu getirerek abisi KK olurken, kendisi de kral varken böyle bir terimin ve konumun olmamasına rağmen Kışyarı Leydisi oldu ve sonrasında da kuzey, tüm güney lordlarının gözü önünde itirazsız bağımsız yapılarak Sansa’ya verilip, KK oldu. 6. sezondan beri Starklara kazık atan, yüzlerine tüküren, kaypak olan yanar dönerli kuzey lordlarının, savaşta da ortalıkta görünmediği gerçeğini göz önüne aldığımızda (Bebe Umber ve ödlek gibi koşarak kaçan ve ölen Alys Karstark ki katledilen bir başka karakter ve Leydi Mormont’u saymıyoruz.) hiç bir şey olmamış gibi gidip yeni kraliçelerine kadeh mi kaldırdı yani? Dikkat Sansa, iki gün sonra canları sıkılır boğazını keserler ve yerini alırlar. Dizidekilerin hepsi korkak ve birer Bolton kılıklı!
Genel olarak Sansa’nın ki bir karakter katliamından ziyade bir hikaye katliamıdır.
Dany Targaryen
Kilit beşliden…
ASOIAF’ta Dany, masum ve saf; hiçbir şey bilmeyen ve hırsları olmayan; sadece evini ve yaşayamadığı çocukluğu isteyen genç bir kızdan başlayarak adım adım, ilmek ilmek işlenerek gelişti ve büyüdü; ejderhalardan sonra attığı her adımda güç olarak büyüdü, omuzlarda taşındı, fetihler yaptı ve hükmetti. Birçok hatası ve yanlışı da oldu kuşkusuz ama bu seride kimse Mary Sue karakteri değil, elbette hataları ve onların da bedelleri, etkisi olacak.
Köleleri özgür bırakıp, onları korumak isteyen; bir çocuğu öldürdüğü için ejderhalarını kitlemekten çekinmeyecek kadar vicdanlı ve masumları düşünen biridir Dany. Evet, öfkelendiğinde acımasızlaştığını da kabul etmeliyim. Buna dışında derine gömdüğü travmaları var ve bilhassa 5. kitapla birlikte ufaktan ufağa kendini hissettirmeye başlıyor aslında, özellikle son POV’unda ateş ve kan dönüşümü yaşayarak(kehanetleri ve uyarıları da unutmayın) bir ejderha olduğunu benimseyerek hareket edeceği için karakter değişiminde bir mihenk taşını geçtiğini/geçmek üzere olduğunu (ileride de başka mihenk taşlarına geleceğini) söyleyebilirim. Ayrıca yüksekle ihtimal kendisi Azor Ahai. Vaad Edilmiş Prens. Yani gelmesi beklenen buz ve ateş savaşında R’hllor’un şampiyonu olarak savaşacak gibi.
DİZİDEKİ Dany ile kitaplardaki Dany’nin hikaye ve karakter gelişiminde -bir noktaya kadar- çok büyük farklar görmüyorum. Gerçi hikaye, kendi içinde eksiklere sahipti; kitaplarda yaptığı hatalar dizide yoktu, yarattığı kaos dizide çok görüldü diyemem, aslında ufak tefek kısımları saymaz isek Mary Sue karakterine yakın bir karakter gelişimi gördük bile denebilir, sanırım “şişme karakter” diye tepki verilme sebeplerinden birinin bu olduğunu söyleyebiliriz.
Dizi sonunda geldiği nokta göz önüne alındığı zaman Meereen’de iken bu dönüşümün sinyallerinin verilmesi gerektiği ama bundan çok daha önemlisi hikaye bazında buna sebep olacak olayların işlenmesi gerektiği aşikar iken bunu yapmadılar. Zaten dizide Ölümsüzlerin ihanet uyarı da yoktu, onun yerine sadece bizler için bir spoiler vardı, o kadar. Eklenmeyen bir şeyin de işlenmesi mümkün olmadı. Misal Daario karakteri ihanet edebilirdi(ki bazı okuyucular için kitapta beklenen bir şey) ve böylece “aşık” olduğu adamdan aldığı darbe ile dönüşüm başlardı ama dizide, kitaptakinin aksine, bu karaktere aşık bile değildi, rahatça geride bıraktı. Sebep? Niye böyle bir şekilde işleme gereği duydular ki? Değişimin nedeni neydi? Muhtemelen Dany-Jon aşkı yaratmak adına, Daario-Dany aşkı silindi. Dany’nin dizideki(gerçi kitapta da vardı sanırım) “Kraliçen olarak beni… yapmanı emrediyorum” tarzı konuşmalarına bakılırsa Daario cinsel bir nesneden fazlası olmadı ki bence bu, Dany karakterine ters bir şey. Kitaplarda ona bakışı bu şekilde değil, tam anlamıyla aşık, vurulmuş adama; tacını bile bırakmayı düşündü onun için. Dizide ise Daario kim? Yatak oyuncağından başka bir şey değil, zavallım da kendisini seviyor sandı.
Bu tarz eksik ve rahatsız edici ayrıntı/değişimlere rağmen yine de Dany’nin karakteri ve hikayesi birçok karakterden daha iyi konumda idi ki hayranlarının genel olarak hiç şikayet etmeden hikayenin gittiği durumdan memnun olmaları da buna bir yerde işarettir. Lakin bir yere geldikten sonra Dany’nin karakter gelişimi durdu ve (olması gereken) dönüşüm final sezonun iki bölümüne bırakıldı. Bu da karakter gelişimi açısından tam bir katliam oluyor.
Aslında ben 7. sezonda iken düşüş yaşamasını beklemiştim ama bunun olmadığını görünce bu saatten sonra da yapmazlar, en fazla kahramanca Ötekilerle savaşır ve ölür ya da (onca hamilelik konuşması üstüne) çocuk doğururken ölür diye düşündüm çünkü kalan 6 bölümde artık “düşüş” senaryosu işlemeleri mümkün değildi ama yaptılar ve ellerine yüzlerine bulaştırdılar.
Elbette Ötekiler ile olan savaşta da fos çıktığını gördük, kilit bir yeri olmadı (ejderha ateşi işe yaramadığı gibi Euron tarafından da kuş gibi avlandılar) ama Diyar’ın kaderi açısından önemli bir rolü (ne kadar önemliyse artık) vardı; KL’yi yakmak gibi. Burada Dany’nin ordusundan da bahsetmek istiyorum. Savaşta Dothraklar yok oldu ama bir anda sürüsüne bereket Dothrak’ı KL sahnesinde gördük; Lekesizler yok olma aşamasına geldi ama KL’de sanki hiçbir şey olmamış gibi tam tekmil oradalardı. Bu kızın asker fabrikası falan var da biz mi görmedik? Yoksa Kinvara falan büyü ile bunları çoğaltıyor mu? Veya savaşta aslında bunun ordusu gizlendi de olan hep kuzey ve lannister savaşçılarına oldu da Dany “ben size yardım ettim” ayağına mı yattı?
Ejderha rollerine de değineyim mi? İşe yaramaz, kuş gibi avlanan ve kitaptaki ejderhalardan farklı üç ejderhamız var ki Viserion büyük ihtimal ile Sur ötesinde değil, Dans 2’de ya da bir diğer ihtimalle Meereen’de ölür. Rhaegal’ın kuş gibi Euron ya da başkası tarafından avlancağını hiç sanmıyorum. Ejderhalar “büyü” demek iken dizide bu konuya değinmediler bile. Zaten Bran ve Ötekiler dışında büyü ile ilgili neredeyse her şeyi silip attılar. Winterfell savaşında ejderha ateşi kale taşlarına vs. ciddi bir zarar vermez iken Dragon’a özel bir yakıt koydular galiba, kral topraklarına dehşet saçarken ejderha alevi lazer silahı taşı toprağı kesip, yakıp patlatıyordu ya, hacııı niye NK ile savaşırken göstermedin bu yeteneğini? Ayrıca sen onca yıl ejderhaya bin, binicilik yeteneğini geliştireme; bu sebeple Euron’un oklarının hedefi olduğundan arkana baka baka kaç ama bir bölüm sonra muska mı taktın ne yaptın, okunmuş pirinç mi yedin Dany bilemiyorum ama garip şekilde oklar yanından vızır vızır geçti gitti, denk gelmedi. Böyle bir saçma sapan silsile izledik işte.
ÖTEKİLERe geçelim.
Aslında bunları, listenin en başına yazmam gerekiyor çünkü hikayesi komple değiştirilip, saf kötü gibi lanse edildiler. Evet, hikayenin oldukça gizemli kısmını teşkil ediyorlar, biz de çok fazla bilgi sahibi değiliz ve büyük tehdit bunlar ama ortaya çıkışları, Şarkıcılarla bağlantıları ve yeşil gören kovalamaları gibi şeyler kitaplarda yok hatta büyük olasılık bunların liderleri yeşil gören gibi bir şey bile olabilir. Başlarında 8 bin yıldır yaşayan bir NK yok, kim bilmiyoruz ama D&D de bilmediği için herhalde NK’yi yarattı ya da Öteki hikayesi sandığım kadar karmaşık ve derin olduğu için her şeyde olduğu gibi kestirmeden halledelim diye böyle hikaye uydurdular.
Aslında daha yazmak istediklerim var ama saatlerdir bunları yazmak beni cidden yorucu. Yaz yaz katliama tabi tutulan karakter ve hikayeleri bitmedi. Bu yüzden kitap-dizi kıyaslaması yaparak, eklemediklerimi siz de ekleyebilirsiniz.
(İlgili videomun metin halidir. Okumak yerine dinlemek isterseniz...)