Post by YeniAy_Ottoman on Feb 10, 2022 10:01:49 GMT
Selamlar,
Sizinle karakter etkileşimlerinin altyapısı ile ilgili konuşmak istedim. Bu fikri buradaki tumblr sayfasından ilham almıştım. Her yazar gibi Martin’in de bazı takip ettiği şablon ve formüller var, bazılarını kendine özel oluşturuyor. Bunları tespit ettiğimizde foreshadowing’de olduğu gibi hikayelerdeki bazı noktaları öngörebilir hale gelebiliyoruz. Misal: Jaime’nin hatta Brienne’nin 4. kitapta Nehir Topraklarındaki yolculuğu sırasında Sancaksızları ve Cat’i duyması ve sonra yollarının bunlarla kesişmesi gibi. Bu mantıkla yola çıktığımızda devamlı olarak Nymeria hakkında da referanslar alan Jaime’nin sonraki kitaplarda Nymeria ile yollarının kesişeceğini öngörebiliyoruz. Benzer şekilde Daenerys’in de ilk kitaptan itibaren sık sık Tyrosh referansları olması ve en sonunda Tyroshlu Daario’ya aşık olmasını okuduk ama benzer şekilde Lys için de referanslarımız olabilir ve biliyoruz ki ileride Varys ve Aegon ile karşılaşacak (Aegon’un annesi muhtemelen Lys’li Sarah ki bu da Aegon’ı yarı Lys’li yapıyor).
Fakat ben geniş bir kapsam ile yaklaşmayacağım, sadece ilk kitabın Winterfell bölümlerini analiz edeceğim. Bu bölümler birkaç açıdan önemlidir; en önce Dany hariç, bütün önemli karakterleri ilk tanıdığımız yer burası; her biri burada bir kereliğe mahsus toplandı, ayrıca her şey burada başladı.
Bir yazar açısından şöyle bir ihtiyaç doğar: “Karakterleri tanıtmam gerekiyor, onları bir araya getirdim, bu bir kerede tanıtmam için harika bir fırsat... ama bu karakterler bir daha yahut uzunca bir süre bir araya gelmeyecek ama birbirlerinin hikayesini etkiliyor, bunun altyapısını hazırlamam ve okuyucuya göstermem gerekiyor.” Nasıl? Çünkü kısıtlı bir zamanı (daha doğrusu sayfa sayısı) var bunun için. Karakterler sadece 9 POV sayısınca Winterfell’de duruyorlar. Bu ilk aşama büyük bir sayı gibi gelebilir ama gösterilmesi gereken birçok karakter ve bahsedilmesi gereken birçok olay var. Ayrıca bu yapılırken haddinden fazla uzatmadan, okuyucuyu sıkmadan yapılması gerekir. Aksi halde 20 bölüm de yazabilir yazarlar ama hikayeye giriş bu kadar uzun olursa sıkıntılı olacaktır.
Bu sebeple GRRM de 9 bölümde tüm karakter ilişkilerinin altyapısını bize gösteriyor. Peki bunun amacı nedir? Yani bu önemli mi? Elbette! Dediğim gibi bazı karakterler birbirini bir daha asla görmeyecek yahut çok uzun süre birbirini görmeyecek ama birbirinin hikayesini etkileyecek eylemler yapacaklar ve bizim bunu inandırıcı bulmamız, anlamlı gelmesi için, önce bu karakterlerin birbirleri ile olan ilişkilerini okumamız gerekiyor. Bu sebeple GRRM de bu kısıtlı zamanda birbiri için önemli karakterleri etkileşim halinde göstermeyi seçmiş, geri kalanları bir etkileşim içinde gösterme gereği duymamış.
Burada bir uyarı yapmak istiyorum. Burada hiç etkileşime girmemiş karakterler var ama bu, o karakterlerin – ileride bir araya gelmesi halinde- birbiri üstünde sıfır etki sahibi olacağı anlamına gelmiyor. Yani iletişim kurmayacak ve birbirlerine olumlu ya da olumsuz bir eylemde bulunmayacak demek değil. Bu sadece hikaye gelişimi açısından; asıl önemli ve etkili ilişkilerin Winterfell bölümlerinde gördüklerimiz anlamına geliyor, yani Çehov’un silahı burada etkileşimde bulunan karakterler. Örneğin; Jon ve Ned arasında bir sahne yok, bunun sebebi ikisinin ilişkisinin hikaye gelişiminde çok ciddi bir etkiye sahip olmamasından ama Jon ve Cat arasında sahne var ve çok önemli bir ilişki altyapısı gösterilmiş, ileride bu ilişki Çehov silahı gibi patlayacak.
Başlayalım.
İlk POV Bran ile başlıyor ama aslında Bran “ilişki” altyapısından ziyade kamera olarak kullanılarak bize Ned, Jon, Robb gibi karakterleri ve hikayeye girişi gösteriyor. Zaten Bran’ın iki POV’u da genel olarak bu amaçla kullanılmış görünmekte. Daha sonra Bran II, 7. POV’da da Jaime- Cersei’yi izliyor ve neredeyse ölüyordu. İnsanları sürekli izleyen, kayıt altına alınmış anıları ağaç aracılığı ile görebilen bir yeşil gören için, güzel bir vazife aslında.
İkinci POV ise Cat ile başlıyor. Burada Cat’in Ned ile olan ilişkisini görsek de Bran’ın kamera vazifesine devam ediyor denebilir. Bu sebeple ilk iki POV’da ilişki altyapısı gördüğümüzü söyleyemeyiz. Haliyle 9 pov sayısı aslında 7 pov’a düşüyor.
Bundan sonraki Winterfell POV’u ise Ned’e ait, Robert ile olan ilişkisini görüyoruz ve ne kadar eskiye dayandığını; Lyanna olayını ve Robert’ın Targaryen nefretini görüyoruz. Bu iki karakter ileride de bir arada durmaya devam edecek şüphesiz ama biz daha karakterleri yeni tanıyoruz ve birbirine duydukları “kardeş” duygusunu ve Lyanna acısını paylaştıklarını görmemiz gerekiyor. Yani birçok olayın temelinin atıldığı Rhaegar – Lyanna meselesi bize tanıtılıyor ve biz bunun aslında ne kadar önemli bir şey olduğunu iyi biliyoruz, değil mi?
Dördüncü POV’umuz Jon’a ait. Bu POV’da iki önemli karakter etkileşimi görüyoruz; Tyrion ve Benjen. Benjen, Jon’un hayatında Ned’den sonraki 2. rol model olarak karşımıza çıkıyor. Jon’un piçlik duygusunu üstünden atmak ve bu hayatta bir yerlerde yükselmek için yaptığı arayışın cevabı Benjen’dır çünkü onun yarattığı NW imajı sayesinde Jon, sura katılma kararı alıyor. Bu kararın gerek Jon gerekse hikaye akışı için ne kadar büyük bir etkiye sahip olduğunu söylememe gerek yok. Benjen ile olan yakın ilişkisi bize gösterildikten sonra onun kaybolmasının ardından Jon’un amcasını aramak için surun ötesine gitmeyi istemesi ve sonunda bunu yapmasını okuyoruz, ilişki altyapısı gösterildiği için bu istek ve eylemin sebebini sorgulamıyoruz. Dahası ileride Benjen’ın tekrar ortaya çıkacağını farz edersek, sahip olacağı rolü tahmin edemesek bile Winterfell’de atılan altyapı kendini göstermeye devam edecektir.
Diğer karakter ise Tyrion. GRRM’in büyük beşlisinden bu ikisinin tanışması bence çok önemli, özellikle de Tyrion’un tüm ejderhalar ile bir şekilde tanışması ve ilişkisi olduğu düşünülürse. Tyrion’un ilk tanıştığı ejderha Jon Snow’dur (Targaryen düşüşünden sonra) ve bence Dans 2’de bu üç ejderha ile ilişkisi çok önemli olacak. Ayrıca bir diğer büyük beşliden biri olan Daenerys ile Jon’un Arya’nın hatta Bran’ın buluşması, bir araya gelmesi, iletişime geçmesi de Tyrion aracılığı ile olacak diye düşünüyorum. Büyük beşli bir şekilde bir araya gelmek zorunda neticede, son savaş yaklaşıyor. Bununla beraber Tyrion’un Daenerys ile çok yakın bir arkadaş ilişkisi olacağını sanmıyorum, Aegon ile de böyle bir ilişkisi yok ama Jon ile çok yakın bir arkadaş ilişkisi var. Aslında dikkatimi çeken şey şu; ilk taslakta Tyrion, Arya ve Sansa ile arkadaşlık kurmuştu ama şimdi Jon ile arkadaşlık kurdu. Yani öyle veya böyle Tyrion karakterinin bir Stark (yahut yarı Stark diyelim) ile yakın bir arkadaşlık ilişkisi kurmasına özen göstermiş yazar. Favori karakterinin favori hanesi ile yakın ilişkisi olmasını istediğini düşünüyorum ama neden? Aslında bu tamamen ayrı bir konu ama ben Dans 2 ile ilgisi olduğunu tahmin ediyorum. Burada daha fazlasına değinmeyeceğim ama şunu söylemem gerekir ki “arkadaşlık” ilişkisi, Tyrion’un ileride Jon’un lehine hamle yapmasına neden olacak bir şey diye düşünüyorum(ilk planda da Stark tarafına geçiyordu). İki karakterin daha sonrasında da birkaç pov’u var birlikte... ilk taslakta Tyrion geri dönüyordu KL’ye ama burada Jon ile arkadaşlık kurması için sura gönderiliyor ve oldukça uzun süre burada kalıyor, böylece ikisinin ilişkisi iyice gelişiyor, bu Çehov silahı ilişkiyi kullanabilmemiz için sağlam bir ilişki olması gerekiyordu, bu sebeple yazar birkaç pov daha yazmış bu ikisine.
Buradan 5. POV olan Cat’e geçiyoruz. Cat, çocuklarının geleceği için olduğu iddiasıyla Ned’in Robert’ın tekliflerini kabul etmesi için ikna ediyor. Ayrıca onu Jon Arryn’nin ölümü soruşturması ve suçlunun Lannisterlar olduğuna dair zehirliyor (Lysa aracılığı ile elbette). Bunun nelere sebep olduğu ortada. Burada önemli olan kısım Cat’in Jon ile olan düşüncesi, burada onunla bir etkileşime girmiyor elbette ama dolaylı bir etkileşim söz konusu. Cat’in Jon’dan neden nefret ettiği, ondan neden korktuğu gibi şeylerin altyapısını öğreniyoruz ve elbette yazar bize kırmızı ringa balığı vererek onun annesinin Ashara olduğunu düşünmemizi sağlıyor. Bu ilişkinin ne kadar kötü olduğunu Jon 2 Pov’da tekrar görüyoruz. Jon ve Cat arasındaki ilişki “olumsuz” bir ilişki olarak önemli bir başka Çehov silahı olarak karşımıza çıkıyor. Cat’in daha sonraki kitaplarda Jon’un varlığına daha fazla itirazlar etmesine şahit oluyoruz ve korktuğu bir şey oluyor; Jon, Stark ismi verilerek Robb’un mirasçısı oluyor(Bran ve Rickon hatta Arya yaşarken!). Martin’in Lady Stoneheart’ın önemli olduğunu söylediğini hatırlıyorum, bu önemin sadece Freyleri öldürmek olmadığını düşünmekteyim; onun kuzeye gideceğine ve Jon’un başına bela olmaya devam edeceğine inanıyorum çünkü bu silah daha patlamadı. GRRM’in Jon’a sorunsuz, barışçıl bir krallık teslim edeceğini düşünmüyoruz zaten, değil mi? Eğer vakit olsaydı bence kuzeyde harika bir kurtların dansı iç savaşı çıkabilirdi ama bu, muhtemelen yüzeysel olarak okuyacağımız bir şey.
Buradan da 6. POV olarak Arya’ya geçiyoruz. Arya’nın burada etkileşim içinde olduğu iki karakter var; Sansa ve Jon. Bu POV ayrıca Sansa’yı ilk tanıdığımız POV. Burada bu iki kız kardeşin hem kişilik hem de görünüş olarak birbirine ne kadar zıt olduklarını okuyoruz. Bu doğal olarak ilişkilerine de yansıyor ve çok kötü bir kız kardeş ilişkisi doğuyor. Bu ilişki KL yolculuğu sırasında yükseliyor ve Lady-Mycah olayından sonra zirve yapıyor. İkisinin ilişkisinin başkentte iken ne kadar kötüleşmiş halde olduğunu okuyoruz ve ikisi bu şekilde de yollarını ayırıyorlar, bu ikisinin daha kapanmamış meseleleri, çözülmemiş sorunları var ve düşündüğüm gibi Sansa, annesi (ve LF ile) birlik olup Jon’a karşı hamleler yapacak ise Arya ile olan ilişkisi daha kötü olacaktır. Unutmamak gerekir ki bu iki kız kardeşi ilk kez gördüğümüz sahnede yaptıkları kavganın sebebi Jon Snow’dur. Zaten bu kadar kötü başlayan ilişkinin, Jon-Cat’de olduğu gibi, patlayacak silah etkisi olduğunu tahmin etmek zor değil. Şöyle yorumlamak doğru olabilir; Sansa, Arya’nın ailesinde en az sevdiği kişidir.
Bu sahneden sonra Arya, ailedeki en az sevdiği kişinin yanından ayrılıp en çok sevdiği kişinin yanına yani Jon Snow’un yanına gidiyor. Burada ikisi arasındaki ilişkinin sıcaklığını, seviyesini görüyoruz; Sansa ve Arya birbirine ne kadar zıt ise Jon ve Arya’nın birbirine o kadar benzer olduğunu okuyoruz. Öyle ki bu yakınlıktan kurtlar da nasibini almış olacak ki Ghost ve Nymeria bile çok yakın görünüyorlar.
Daha sonra Jon II’de bu ilişkisinin derinliğine daha fazla şahit oluyoruz. Arya I’de Arya’nın Jon’a bakış şeklini okurken Jon II’de Jon’un Arya’ya bakış şeklini okuyoruz. Yani yazar bize iki karakterin de birbirlerini nasıl gördüklerini Winterfell bölümlerinde vermeye özen göstermiş. Bölüm sonunda Jon’un “Sur’a giderken Arya’nın gülüşü içini ısıttı” diye bitmesi de ilişkinin seviyesine mühür basmış.
Yazar bize birbirini uzunca yıllar görmeyecek Jon ve Arya’nın ilişkisinin seviyesini gösterdiği için ileride iki karakterin birbirleri için yaptığı veya düşündüğü şeyleri anlıyoruz ve bu bize mantıklı geliyor. Arya’nın ilk kitaptan beri Jon’un yanına gitmek istemesi, babasına karşı bile Jon’a ihanet etmemesi, Jon’u dolaylı dahi olsa suçladıklarında öfkeye kapılması... bunların sebebini biliyoruz artık. Dahası Arya’nın (muhtemelen) Jon için FM eğitimini bırakıp intikam için sura gitmeyi tercih edeceği zaman bunun altyapısını da okumuş oluyoruz... Yahut Jon’un ailesinden kimse için yapmadığı hatta Ygritte için bile yapmadığı bir şey yapıp yeminlerini bozması ve onun için ölmesini okuduğumuz zaman da bize bu normal geliyor. Beş kitap boyunca iki karakterin neden birbirini 40 küsur defa düşündüğünü anlayabiliyoruz. İleride (muhtemelen) Arya’nın annesine ve Sansa’ya karşı Jon’u koruması gibi tercihleri de bize garip gelmeyecek, tersini yaparsa garip gelir.
Kısaca bunların normal ve anlamlı gelmesi için bizim bunları Winterfell’deki ilk bölümlerde okumamız gerekiyordu.
Yedinci POV Bran ama onu Bran I’de bahsettim. Buradan 8. POV olan Tyrion I’e geçiyoruz. Her ne kadar daha sonra görecek olsa da bir süre Tyrion, kardeşlerini ve yeğeni Joffrey’yi görmeyecek. Onların evvelden gelen bir ilişkisi var elbette ama biz bunu bilmiyoruz ve yazar, bize bunu göstermek zorunda. Tyrion’un Jaime ile olan ilişkisini gördüğümüz için Jaime, ileride Ned’e niye saldırıyor anlayabiliyoruz, Cersei neden umursamıyor biliyoruz. Cersei ve Joffrey ile olan kötü ilişkisini burada görüyoruz, böylece karşılaştıklarında birbirlerine olan tiksinti duyguları bizi şaşırtmıyor. Ayrıca Tyrion’un burada gördüğümüz diğer Lannisterler gibi olmadığını hatta ileride ailesine karşı taraf değiştirebilecek bir pozisyona girebilecek psikolojik altyapıya sahip olduğunu yine Jaime- Tyrion sohbetinde görebiliyoruz. Elbette bence gözden kaçmaması gereken başka bir şey var; eğer GRRM’in vazgeçtiği bir olay örgüsü değilse Tyrion’un ulukurtlar ile olan referanslarını görüyoruz, o ilk Ghost ile tanıştı ve sonra diğerleri ile de referanslara sahip oldu hatta üstüne saldırdılar.
Şimdi 9. ve son Winterfell bölmü olan Jon II’ye geçiyoruz. Arya I’de bahsettiğim için Arya kısmını geçiyorum. Cat II’de de Jon-Cat ilişkisinden bahsettiğim için buna da değinmeyeceğim. Burada sadece Robb ve Bran etkileşimlerinden bahsedeceğim. Çok fazla sahne yok maalesef ama Jon’un Arya’dan sonra iki erkek kardeşi olan Robb ve Bran ile olan yakın ilişkisine şahit oluyoruz. Bu sayede Robb ileride piç kardeşi Jon’a Stark ismini verip, onu varisi yaptığında bunun bir altyapısını okumuş olduk (yahut Jon, Robb için kaçmak istediğinde bunun sebebini biliyoruz) çünkü ikisi de birbirini çok seviyor, birbirinin en iyi arkadaşı, birbirlerine düşkünler. Jon’un Bran’ı görmek için çok korktuğu Cat’i bile görmezden gelerek inatla oraya gitmesi ve kalmayı seçip vedalaşmasını görüyoruz. Daha sonra Bran uyandığı zaman Jon’un ne kadar mutlu olduğunu, sakat kalmasını umursamadığını okuduk. Tam kestiremesek de bu ikisinin iyi ilişkiye sahip olması ileride Jon ve Bran’ın birbirini etkileyecek tercihlerinin anlamlı olmasını sağlayacak. Örneğin; Jon, Demir Tahtın meşru sahibi ise, tahtı Bran’a vermeyi seçerse bu bizi şaşırtmaz. Bran, buna karşılık; Winterfell Lord’u olarak kız kardeşlerine rağmen Jon’u seçerse, bu da bizi şaşırtmaz.
Bunlar genel olarak kaba bir analizdi diyebilirim. Gözden kaçırdığım bir şey olmadığını umut ederim. Konuyu genel olarak özetlersem eğer 1. kitaptaki ilk Winterfell sahnelerinde etkileşime giren karakterler, ileride olumlu ya da olumsuz bir şekilde birbirlerini etkileyen eylemler yapacaklar ve bunun mantıklı hale gelmesi için yazar, birbirlerini uzunca zaman görmeyecek yahut bir daha görmeyecek karakterlerin ilişkilerinin nasıl olduğunu bize bu kısıtlı zamanda kısıtlı sahnelerle göstermeyi seçmiş. Bunlar en önemli karakter etkileşimleriydi, diğerlerinin bunlar kadar önemi yok. Bu sebeple Jon’un Ned ile bir sahnesi yok yahut Robb’un diğer kardeşleriyle bir sahnesi yok. Aynı sebeple Arya ve Cat’in hatta Sansa ve Cat’in bir sahnesi yok. Bunlar birbirlerini ve hikayenin gelişimini önemli seviyede etkileyecek bir ilişkiye sahip değiller, onların ilişkisi bir Çehov silahı değil. Çehov silahı ilişki özelliğine sahip olanlar birlikte sahnesini okuduğumuz karakterler.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Dipçe: Bu yazıyı Youtube'dan video ya da Spotify'den podcast olarak dinleyebilirsiniz. Bilgisayarımın formatlanınca ilgili metnin olduğu dosya silindi(yedeklememişim), ben de yeniden aklımda kaldığınca yazdım, bu sebeple video ve yazılı metin arasında farklar var, bilginize.
Sizinle karakter etkileşimlerinin altyapısı ile ilgili konuşmak istedim. Bu fikri buradaki tumblr sayfasından ilham almıştım. Her yazar gibi Martin’in de bazı takip ettiği şablon ve formüller var, bazılarını kendine özel oluşturuyor. Bunları tespit ettiğimizde foreshadowing’de olduğu gibi hikayelerdeki bazı noktaları öngörebilir hale gelebiliyoruz. Misal: Jaime’nin hatta Brienne’nin 4. kitapta Nehir Topraklarındaki yolculuğu sırasında Sancaksızları ve Cat’i duyması ve sonra yollarının bunlarla kesişmesi gibi. Bu mantıkla yola çıktığımızda devamlı olarak Nymeria hakkında da referanslar alan Jaime’nin sonraki kitaplarda Nymeria ile yollarının kesişeceğini öngörebiliyoruz. Benzer şekilde Daenerys’in de ilk kitaptan itibaren sık sık Tyrosh referansları olması ve en sonunda Tyroshlu Daario’ya aşık olmasını okuduk ama benzer şekilde Lys için de referanslarımız olabilir ve biliyoruz ki ileride Varys ve Aegon ile karşılaşacak (Aegon’un annesi muhtemelen Lys’li Sarah ki bu da Aegon’ı yarı Lys’li yapıyor).
Fakat ben geniş bir kapsam ile yaklaşmayacağım, sadece ilk kitabın Winterfell bölümlerini analiz edeceğim. Bu bölümler birkaç açıdan önemlidir; en önce Dany hariç, bütün önemli karakterleri ilk tanıdığımız yer burası; her biri burada bir kereliğe mahsus toplandı, ayrıca her şey burada başladı.
Bir yazar açısından şöyle bir ihtiyaç doğar: “Karakterleri tanıtmam gerekiyor, onları bir araya getirdim, bu bir kerede tanıtmam için harika bir fırsat... ama bu karakterler bir daha yahut uzunca bir süre bir araya gelmeyecek ama birbirlerinin hikayesini etkiliyor, bunun altyapısını hazırlamam ve okuyucuya göstermem gerekiyor.” Nasıl? Çünkü kısıtlı bir zamanı (daha doğrusu sayfa sayısı) var bunun için. Karakterler sadece 9 POV sayısınca Winterfell’de duruyorlar. Bu ilk aşama büyük bir sayı gibi gelebilir ama gösterilmesi gereken birçok karakter ve bahsedilmesi gereken birçok olay var. Ayrıca bu yapılırken haddinden fazla uzatmadan, okuyucuyu sıkmadan yapılması gerekir. Aksi halde 20 bölüm de yazabilir yazarlar ama hikayeye giriş bu kadar uzun olursa sıkıntılı olacaktır.
Bu sebeple GRRM de 9 bölümde tüm karakter ilişkilerinin altyapısını bize gösteriyor. Peki bunun amacı nedir? Yani bu önemli mi? Elbette! Dediğim gibi bazı karakterler birbirini bir daha asla görmeyecek yahut çok uzun süre birbirini görmeyecek ama birbirinin hikayesini etkileyecek eylemler yapacaklar ve bizim bunu inandırıcı bulmamız, anlamlı gelmesi için, önce bu karakterlerin birbirleri ile olan ilişkilerini okumamız gerekiyor. Bu sebeple GRRM de bu kısıtlı zamanda birbiri için önemli karakterleri etkileşim halinde göstermeyi seçmiş, geri kalanları bir etkileşim içinde gösterme gereği duymamış.
Burada bir uyarı yapmak istiyorum. Burada hiç etkileşime girmemiş karakterler var ama bu, o karakterlerin – ileride bir araya gelmesi halinde- birbiri üstünde sıfır etki sahibi olacağı anlamına gelmiyor. Yani iletişim kurmayacak ve birbirlerine olumlu ya da olumsuz bir eylemde bulunmayacak demek değil. Bu sadece hikaye gelişimi açısından; asıl önemli ve etkili ilişkilerin Winterfell bölümlerinde gördüklerimiz anlamına geliyor, yani Çehov’un silahı burada etkileşimde bulunan karakterler. Örneğin; Jon ve Ned arasında bir sahne yok, bunun sebebi ikisinin ilişkisinin hikaye gelişiminde çok ciddi bir etkiye sahip olmamasından ama Jon ve Cat arasında sahne var ve çok önemli bir ilişki altyapısı gösterilmiş, ileride bu ilişki Çehov silahı gibi patlayacak.
İlk POV Bran ile başlıyor ama aslında Bran “ilişki” altyapısından ziyade kamera olarak kullanılarak bize Ned, Jon, Robb gibi karakterleri ve hikayeye girişi gösteriyor. Zaten Bran’ın iki POV’u da genel olarak bu amaçla kullanılmış görünmekte. Daha sonra Bran II, 7. POV’da da Jaime- Cersei’yi izliyor ve neredeyse ölüyordu. İnsanları sürekli izleyen, kayıt altına alınmış anıları ağaç aracılığı ile görebilen bir yeşil gören için, güzel bir vazife aslında.
İkinci POV ise Cat ile başlıyor. Burada Cat’in Ned ile olan ilişkisini görsek de Bran’ın kamera vazifesine devam ediyor denebilir. Bu sebeple ilk iki POV’da ilişki altyapısı gördüğümüzü söyleyemeyiz. Haliyle 9 pov sayısı aslında 7 pov’a düşüyor.
Bundan sonraki Winterfell POV’u ise Ned’e ait, Robert ile olan ilişkisini görüyoruz ve ne kadar eskiye dayandığını; Lyanna olayını ve Robert’ın Targaryen nefretini görüyoruz. Bu iki karakter ileride de bir arada durmaya devam edecek şüphesiz ama biz daha karakterleri yeni tanıyoruz ve birbirine duydukları “kardeş” duygusunu ve Lyanna acısını paylaştıklarını görmemiz gerekiyor. Yani birçok olayın temelinin atıldığı Rhaegar – Lyanna meselesi bize tanıtılıyor ve biz bunun aslında ne kadar önemli bir şey olduğunu iyi biliyoruz, değil mi?
Dördüncü POV’umuz Jon’a ait. Bu POV’da iki önemli karakter etkileşimi görüyoruz; Tyrion ve Benjen. Benjen, Jon’un hayatında Ned’den sonraki 2. rol model olarak karşımıza çıkıyor. Jon’un piçlik duygusunu üstünden atmak ve bu hayatta bir yerlerde yükselmek için yaptığı arayışın cevabı Benjen’dır çünkü onun yarattığı NW imajı sayesinde Jon, sura katılma kararı alıyor. Bu kararın gerek Jon gerekse hikaye akışı için ne kadar büyük bir etkiye sahip olduğunu söylememe gerek yok. Benjen ile olan yakın ilişkisi bize gösterildikten sonra onun kaybolmasının ardından Jon’un amcasını aramak için surun ötesine gitmeyi istemesi ve sonunda bunu yapmasını okuyoruz, ilişki altyapısı gösterildiği için bu istek ve eylemin sebebini sorgulamıyoruz. Dahası ileride Benjen’ın tekrar ortaya çıkacağını farz edersek, sahip olacağı rolü tahmin edemesek bile Winterfell’de atılan altyapı kendini göstermeye devam edecektir.
Diğer karakter ise Tyrion. GRRM’in büyük beşlisinden bu ikisinin tanışması bence çok önemli, özellikle de Tyrion’un tüm ejderhalar ile bir şekilde tanışması ve ilişkisi olduğu düşünülürse. Tyrion’un ilk tanıştığı ejderha Jon Snow’dur (Targaryen düşüşünden sonra) ve bence Dans 2’de bu üç ejderha ile ilişkisi çok önemli olacak. Ayrıca bir diğer büyük beşliden biri olan Daenerys ile Jon’un Arya’nın hatta Bran’ın buluşması, bir araya gelmesi, iletişime geçmesi de Tyrion aracılığı ile olacak diye düşünüyorum. Büyük beşli bir şekilde bir araya gelmek zorunda neticede, son savaş yaklaşıyor. Bununla beraber Tyrion’un Daenerys ile çok yakın bir arkadaş ilişkisi olacağını sanmıyorum, Aegon ile de böyle bir ilişkisi yok ama Jon ile çok yakın bir arkadaş ilişkisi var. Aslında dikkatimi çeken şey şu; ilk taslakta Tyrion, Arya ve Sansa ile arkadaşlık kurmuştu ama şimdi Jon ile arkadaşlık kurdu. Yani öyle veya böyle Tyrion karakterinin bir Stark (yahut yarı Stark diyelim) ile yakın bir arkadaşlık ilişkisi kurmasına özen göstermiş yazar. Favori karakterinin favori hanesi ile yakın ilişkisi olmasını istediğini düşünüyorum ama neden? Aslında bu tamamen ayrı bir konu ama ben Dans 2 ile ilgisi olduğunu tahmin ediyorum. Burada daha fazlasına değinmeyeceğim ama şunu söylemem gerekir ki “arkadaşlık” ilişkisi, Tyrion’un ileride Jon’un lehine hamle yapmasına neden olacak bir şey diye düşünüyorum(ilk planda da Stark tarafına geçiyordu). İki karakterin daha sonrasında da birkaç pov’u var birlikte... ilk taslakta Tyrion geri dönüyordu KL’ye ama burada Jon ile arkadaşlık kurması için sura gönderiliyor ve oldukça uzun süre burada kalıyor, böylece ikisinin ilişkisi iyice gelişiyor, bu Çehov silahı ilişkiyi kullanabilmemiz için sağlam bir ilişki olması gerekiyordu, bu sebeple yazar birkaç pov daha yazmış bu ikisine.
Buradan 5. POV olan Cat’e geçiyoruz. Cat, çocuklarının geleceği için olduğu iddiasıyla Ned’in Robert’ın tekliflerini kabul etmesi için ikna ediyor. Ayrıca onu Jon Arryn’nin ölümü soruşturması ve suçlunun Lannisterlar olduğuna dair zehirliyor (Lysa aracılığı ile elbette). Bunun nelere sebep olduğu ortada. Burada önemli olan kısım Cat’in Jon ile olan düşüncesi, burada onunla bir etkileşime girmiyor elbette ama dolaylı bir etkileşim söz konusu. Cat’in Jon’dan neden nefret ettiği, ondan neden korktuğu gibi şeylerin altyapısını öğreniyoruz ve elbette yazar bize kırmızı ringa balığı vererek onun annesinin Ashara olduğunu düşünmemizi sağlıyor. Bu ilişkinin ne kadar kötü olduğunu Jon 2 Pov’da tekrar görüyoruz. Jon ve Cat arasındaki ilişki “olumsuz” bir ilişki olarak önemli bir başka Çehov silahı olarak karşımıza çıkıyor. Cat’in daha sonraki kitaplarda Jon’un varlığına daha fazla itirazlar etmesine şahit oluyoruz ve korktuğu bir şey oluyor; Jon, Stark ismi verilerek Robb’un mirasçısı oluyor(Bran ve Rickon hatta Arya yaşarken!). Martin’in Lady Stoneheart’ın önemli olduğunu söylediğini hatırlıyorum, bu önemin sadece Freyleri öldürmek olmadığını düşünmekteyim; onun kuzeye gideceğine ve Jon’un başına bela olmaya devam edeceğine inanıyorum çünkü bu silah daha patlamadı. GRRM’in Jon’a sorunsuz, barışçıl bir krallık teslim edeceğini düşünmüyoruz zaten, değil mi? Eğer vakit olsaydı bence kuzeyde harika bir kurtların dansı iç savaşı çıkabilirdi ama bu, muhtemelen yüzeysel olarak okuyacağımız bir şey.
Buradan da 6. POV olarak Arya’ya geçiyoruz. Arya’nın burada etkileşim içinde olduğu iki karakter var; Sansa ve Jon. Bu POV ayrıca Sansa’yı ilk tanıdığımız POV. Burada bu iki kız kardeşin hem kişilik hem de görünüş olarak birbirine ne kadar zıt olduklarını okuyoruz. Bu doğal olarak ilişkilerine de yansıyor ve çok kötü bir kız kardeş ilişkisi doğuyor. Bu ilişki KL yolculuğu sırasında yükseliyor ve Lady-Mycah olayından sonra zirve yapıyor. İkisinin ilişkisinin başkentte iken ne kadar kötüleşmiş halde olduğunu okuyoruz ve ikisi bu şekilde de yollarını ayırıyorlar, bu ikisinin daha kapanmamış meseleleri, çözülmemiş sorunları var ve düşündüğüm gibi Sansa, annesi (ve LF ile) birlik olup Jon’a karşı hamleler yapacak ise Arya ile olan ilişkisi daha kötü olacaktır. Unutmamak gerekir ki bu iki kız kardeşi ilk kez gördüğümüz sahnede yaptıkları kavganın sebebi Jon Snow’dur. Zaten bu kadar kötü başlayan ilişkinin, Jon-Cat’de olduğu gibi, patlayacak silah etkisi olduğunu tahmin etmek zor değil. Şöyle yorumlamak doğru olabilir; Sansa, Arya’nın ailesinde en az sevdiği kişidir.
Bu sahneden sonra Arya, ailedeki en az sevdiği kişinin yanından ayrılıp en çok sevdiği kişinin yanına yani Jon Snow’un yanına gidiyor. Burada ikisi arasındaki ilişkinin sıcaklığını, seviyesini görüyoruz; Sansa ve Arya birbirine ne kadar zıt ise Jon ve Arya’nın birbirine o kadar benzer olduğunu okuyoruz. Öyle ki bu yakınlıktan kurtlar da nasibini almış olacak ki Ghost ve Nymeria bile çok yakın görünüyorlar.
Daha sonra Jon II’de bu ilişkisinin derinliğine daha fazla şahit oluyoruz. Arya I’de Arya’nın Jon’a bakış şeklini okurken Jon II’de Jon’un Arya’ya bakış şeklini okuyoruz. Yani yazar bize iki karakterin de birbirlerini nasıl gördüklerini Winterfell bölümlerinde vermeye özen göstermiş. Bölüm sonunda Jon’un “Sur’a giderken Arya’nın gülüşü içini ısıttı” diye bitmesi de ilişkinin seviyesine mühür basmış.
Yazar bize birbirini uzunca yıllar görmeyecek Jon ve Arya’nın ilişkisinin seviyesini gösterdiği için ileride iki karakterin birbirleri için yaptığı veya düşündüğü şeyleri anlıyoruz ve bu bize mantıklı geliyor. Arya’nın ilk kitaptan beri Jon’un yanına gitmek istemesi, babasına karşı bile Jon’a ihanet etmemesi, Jon’u dolaylı dahi olsa suçladıklarında öfkeye kapılması... bunların sebebini biliyoruz artık. Dahası Arya’nın (muhtemelen) Jon için FM eğitimini bırakıp intikam için sura gitmeyi tercih edeceği zaman bunun altyapısını da okumuş oluyoruz... Yahut Jon’un ailesinden kimse için yapmadığı hatta Ygritte için bile yapmadığı bir şey yapıp yeminlerini bozması ve onun için ölmesini okuduğumuz zaman da bize bu normal geliyor. Beş kitap boyunca iki karakterin neden birbirini 40 küsur defa düşündüğünü anlayabiliyoruz. İleride (muhtemelen) Arya’nın annesine ve Sansa’ya karşı Jon’u koruması gibi tercihleri de bize garip gelmeyecek, tersini yaparsa garip gelir.
Kısaca bunların normal ve anlamlı gelmesi için bizim bunları Winterfell’deki ilk bölümlerde okumamız gerekiyordu.
Yedinci POV Bran ama onu Bran I’de bahsettim. Buradan 8. POV olan Tyrion I’e geçiyoruz. Her ne kadar daha sonra görecek olsa da bir süre Tyrion, kardeşlerini ve yeğeni Joffrey’yi görmeyecek. Onların evvelden gelen bir ilişkisi var elbette ama biz bunu bilmiyoruz ve yazar, bize bunu göstermek zorunda. Tyrion’un Jaime ile olan ilişkisini gördüğümüz için Jaime, ileride Ned’e niye saldırıyor anlayabiliyoruz, Cersei neden umursamıyor biliyoruz. Cersei ve Joffrey ile olan kötü ilişkisini burada görüyoruz, böylece karşılaştıklarında birbirlerine olan tiksinti duyguları bizi şaşırtmıyor. Ayrıca Tyrion’un burada gördüğümüz diğer Lannisterler gibi olmadığını hatta ileride ailesine karşı taraf değiştirebilecek bir pozisyona girebilecek psikolojik altyapıya sahip olduğunu yine Jaime- Tyrion sohbetinde görebiliyoruz. Elbette bence gözden kaçmaması gereken başka bir şey var; eğer GRRM’in vazgeçtiği bir olay örgüsü değilse Tyrion’un ulukurtlar ile olan referanslarını görüyoruz, o ilk Ghost ile tanıştı ve sonra diğerleri ile de referanslara sahip oldu hatta üstüne saldırdılar.
Şimdi 9. ve son Winterfell bölmü olan Jon II’ye geçiyoruz. Arya I’de bahsettiğim için Arya kısmını geçiyorum. Cat II’de de Jon-Cat ilişkisinden bahsettiğim için buna da değinmeyeceğim. Burada sadece Robb ve Bran etkileşimlerinden bahsedeceğim. Çok fazla sahne yok maalesef ama Jon’un Arya’dan sonra iki erkek kardeşi olan Robb ve Bran ile olan yakın ilişkisine şahit oluyoruz. Bu sayede Robb ileride piç kardeşi Jon’a Stark ismini verip, onu varisi yaptığında bunun bir altyapısını okumuş olduk (yahut Jon, Robb için kaçmak istediğinde bunun sebebini biliyoruz) çünkü ikisi de birbirini çok seviyor, birbirinin en iyi arkadaşı, birbirlerine düşkünler. Jon’un Bran’ı görmek için çok korktuğu Cat’i bile görmezden gelerek inatla oraya gitmesi ve kalmayı seçip vedalaşmasını görüyoruz. Daha sonra Bran uyandığı zaman Jon’un ne kadar mutlu olduğunu, sakat kalmasını umursamadığını okuduk. Tam kestiremesek de bu ikisinin iyi ilişkiye sahip olması ileride Jon ve Bran’ın birbirini etkileyecek tercihlerinin anlamlı olmasını sağlayacak. Örneğin; Jon, Demir Tahtın meşru sahibi ise, tahtı Bran’a vermeyi seçerse bu bizi şaşırtmaz. Bran, buna karşılık; Winterfell Lord’u olarak kız kardeşlerine rağmen Jon’u seçerse, bu da bizi şaşırtmaz.
Bunlar genel olarak kaba bir analizdi diyebilirim. Gözden kaçırdığım bir şey olmadığını umut ederim. Konuyu genel olarak özetlersem eğer 1. kitaptaki ilk Winterfell sahnelerinde etkileşime giren karakterler, ileride olumlu ya da olumsuz bir şekilde birbirlerini etkileyen eylemler yapacaklar ve bunun mantıklı hale gelmesi için yazar, birbirlerini uzunca zaman görmeyecek yahut bir daha görmeyecek karakterlerin ilişkilerinin nasıl olduğunu bize bu kısıtlı zamanda kısıtlı sahnelerle göstermeyi seçmiş. Bunlar en önemli karakter etkileşimleriydi, diğerlerinin bunlar kadar önemi yok. Bu sebeple Jon’un Ned ile bir sahnesi yok yahut Robb’un diğer kardeşleriyle bir sahnesi yok. Aynı sebeple Arya ve Cat’in hatta Sansa ve Cat’in bir sahnesi yok. Bunlar birbirlerini ve hikayenin gelişimini önemli seviyede etkileyecek bir ilişkiye sahip değiller, onların ilişkisi bir Çehov silahı değil. Çehov silahı ilişki özelliğine sahip olanlar birlikte sahnesini okuduğumuz karakterler.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Dipçe: Bu yazıyı Youtube'dan video ya da Spotify'den podcast olarak dinleyebilirsiniz. Bilgisayarımın formatlanınca ilgili metnin olduğu dosya silindi(yedeklememişim), ben de yeniden aklımda kaldığınca yazdım, bu sebeple video ve yazılı metin arasında farklar var, bilginize.