Post by YeniAy_Ottoman on Nov 11, 2022 12:54:37 GMT
Selamlar,
Bu hafta sizinle paylaşmak istediğim konu; Martin’in ilk taslağı hakkında editörüne gönderdiği mektup. Bilmeyenler için bu kısmı biraz daha açayım. Martin, çoğu yazar gibi, ilk kitabı bittikten sonra yayıncılara gönderiyor ama o dönemler Hollywood’daki senaryo işiyle çok meşgul olduğu için bir türlü bitirmek için zaman bulamıyor ve başka zaman olsa yapmayacağı bir şey yaparak, kitabın ilk 170-200 sayfası bitmiş iken, yani ilk 13 bölümü; genel konuyu anlattığı bir mektupla birlikte 1993 yılında gönderiyor. Bu kısım konumuzun geneli için çok önemli bir ayrıntı içermiyor aslında ama Martin’in seriyi yazma sürecini içerdiği için, genel kültür bilgisi olarak, eklemek istedim.
Konuya dönersek... Martin, mektubun varlığını unutuyor ve mektup, 20 yıl sonra ortaya çıkıyor. Yayınevi ondan izin almadan, bazı noktalarını sansürleyerek, ofis duvarına asmış ki Martin, bunu yapmalarından gerçekten çok rahatsız oluyor. Haliyle “ilk taslak” olarak internet ortamında yayıldıkça yayılıyor. Haber siteleri ve forumlarda “Martin, aslında ilk aşama kitapları bu şekilde yazmak istemiş!” diyerek lanse ediliyor. O günden beri sürekli tekrar edilen şey şu “Martin, ilk taslağı tamamen terk etti. Sadece bir iki şey aynı kaldı.” Ben de bunu duyunca elbette taslağı alıp okudum ve sorgulamadan bir kenara bıraktım ama sonra kafamda yıldırım çaktı. Böylece taslaklara geri dönüp üzerinde bir inceleme yaptım.
Gelin beraber tekrar inceleyelim ve Martin, ilk taslağı tamamen terk mi etmiş birlikte bulalım. Bundan önce mektupta yazanlara vakıf değilseniz veya tekrar okumak isterseniz BURADAN okuyabilirsiniz.
1. Martin ilk olarak 3 ana çatışma, tehdit çevresinde hikayeyi kurguluyor.
İlk çatışma, Stark ve Lannister Hanesi arasında meydana gelip, 7 krallıktaki fitili ateşleyip domino etkisi yapan savaş... Bu, ilk kitabın konusuydu.
İkinci tehdit ise Dar Deniz ötesindeki sürgün prenses Daenerys’in Dothrakları toplayıp, 7 Krallığı işgal etme girişimleri... Seri ilk aşama 3 kitap olarak tasarlandığı için Dany, 2. kitap olan Ejderhaların Dansı sırasında gelecekti.
Son tehdid ise Sur ötesindeki kuzeyden gelen Ötekiler tehlikesi. Bu da son kitabın konusu olarak tasarlanmıştı yani Kış Rüzgarları kitabının. Son savaş ayrıca ilk iki kitaptan kalan karakterleri ve anlatı örgülerini bir araya getirecek ve hepsi devasa bir doruk noktasında çözüme kavuşacak. Yani bütün karakterlerimizi son kitapta bir arada göreceğiz, bu kesin.
Lakin bildiğiniz üzere seri 7 kitaba çıktı ki bu bile kendi içinde ayrı bir uğraştı yazar için. İlk kitabı bitirdiğinde, elinde ilk kitap için fazlasıyla konu vardı, yani ilk kitapta anlatamayacağı kadar çok geniş bir şekilde hikayeyi yazmıştı, haliyle arta kalan kısımları böldü ve 2. kitap olan Kralların Savaşı ortaya çıkarak, serimiz 4 kitaba çıktı. Biliyorsunuz bunun aynısı daha sonra 4. kitap için de geçerli olarak kitabı tekrar ikiye bölerek 4. ve 5. kitapları yazarak seriyi 6 kitaba çıkardı. En son baktı olmuyor, konu çok geniş, 6 kitapta bitmeyecek... 7 kitap oldu. İnşallah 8 olmaz, bu yazma hızını düşünürsek ciddi bir sıkıntı... Ayrıca 3. kitap sonrası 5 yıllık bir atlama da gerçekleştirmek istemişti çünkü Arya’nın ve Bran’ın eğitimlerini tamamlayıp büyümelerini istiyordu, ayrıca bu süreçte ejderhalar da büyüyecekti. 4. kitabı aslında bu şekilde 5 yıllık atlama ile yazdı da... Hatta spoiler olacak bu kısım, duymak istemiyorsanız atlayın yani... 4. kitapta Tommen ölmüş ve Cersei’nin kızı Myrcella çoktan tahta geçmiş ve kraliçe olmuştu. 5 sene içinde olan bitenleri de flashback sahneleri ile yazmıştı ama baktı ki bu şekilde bir türlü olmuyor, bilhassa 5 sene boyunca Sur’un çok sessiz kalması mantıklı şekilde işlenemiyor, GRRM çok uğraşıp sınırları zorlasa da bu 5 senelik atlamadan vazgeçti ve kitabı sil baştan yeniden yazmaya başlayarak şimdi Kargaların Ziyafeti ve daha sonra Ejderhaların Dansı haline getirdi. Aklımda yanlış kalmadıysa eğer Martin’in yaverleri olan Linda ve Eliot’a göre ise şu anki hikaye zaman dilimi, Martin’in Arya ve Bran’n eğitimlerini tamamlaması için istediği zaman kurgusu döngüsüne denk geliyor, yani bizim bebişler gümbür gümbür geri dönecekler.
Aslında bir parantez daha açayım, bu zaman atlamasını istemesinin bir diğer sebebi de Martin’in eğitim sahnelerini yazmayı sıkıcı bulması, en azından Bran için zira bildiğiniz üzere Bran sakat olduğu için hareket kabiliyeti pek bir sınırlı ve bu da yazma işini biraz zorlayıcı halegetiriyor, bol büyülü sahneleri olduğunu da unutmayalım, Martin için bu yüzden Bran sahnesi yazma o kadar zevkli değil.
Bu kısımları da geçersek genel olarak baktığımızda Martin’in hikayeyi tasarladığı 3 çatışma ortamı aynı şekilde durmakta. İki hane arasında savaş patlak verdi ve Diyar kanadı; Dany ordu topluyor ve işgale hazırlanıyor ve Sur ötesinde de Ötekiler saldırı için hazırlık yapıyor.
2. Büyük Beşli
Şüphesiz hikayede bir sürü ana karakter mevcut ama ASOIAF okuyucuları arasında Martin’in Büyük Beşlisi olan anahtar karakterler var; Jon, Arya, Bran, Dany ve Tyrion. Bu beş karakteri diğer ana karakterler ayırıp anahtar karaktere dönüştüren şey, hikayedeki “kilit” noktalar için önem arz etmeleri.
Martin’in kelimeleriyle: Beş ana karakter üç kitap boyunca hayatta kalacak, bununla birlikte çocukluktan yetişkinliğe giden yolda hem dünyayı hem kendilerini değiştirecekler. Bir bakıma benim üçlemem, üç erkek iki kadından oluşan bu beş karakterin hayat hikâyesini anlatan bir nesil destanı olacak. Bu beş anahtar oyuncu Tyrion Lannister, Daenerys Targaryen ve Kışyarı’nın üç çocuğu Arya, Bran ve piç Jon Snow.
Bu büyük anahtar beşlinin varlığı ve önemi aynı şekilde kitaplarda halen devam etmekte. Bir değişiklik yok.
Bundan sonra Martin, İLK KİTAPTA yani Taht Oyunları sırasında olanlar hakkında daha ayrıntılı bilgiler paylaşmış.
1. Starkların Düşüşü
Martin, Starkların ciddi bir şekilde yere çakılmasından bahsediyordu. İlk aşamada Cat de ailesi ile beraber Kral’ın Şehrine gitmiş görünmekte, Tyrion da onlarla dönmüş, Sur’a gitmemiş. Burada Tyrion, Arya ve Sansa ile arkadaşlık kurmuş. Ned, Jon Arryn’nin neden öldüğünü öğreniyor ama bilgiyi kullanma fırsatı olmadan kral ölüyor ve sonrasında yeni kral Joffrey tahta geçiyor ve Ned’in eylemine hoş tepki vermiyor elbette ve olanlar oluyor. Martin’in kelimesiyle: birbiriyle savaşan aileler kendi içlerinde sadakatleri şüpheli kişiler olduklarını görecekmiş. Ned, başına iş gelmeden önce Cat ve Arya’yı eve göndermeyi başarıyor ama Sansa, Joffrey’in nişanlısı idi ve onunla evleniyor ve ona bir oğlan doğruyor. Martin’in deyişine göre Sansa, en baştan beri Joff’u ve oğlunu ailesine tercih ediyor, elbette sonra pişman olacak sıkıntılar çekecek. Yani Starklar için sadakatsiz kişi Sansa ve ileride göreceğiz ki Lannisterlar için Jaime ve Tyrion.
Şimdi genel olarak baktığımızda Starkların düşüşü aynı şekilde gerçekleşmiş; Ned ölüyor ve Arya, şehirden kaçıp Kışyarı’na dönmek için yola çıkıyor ama daha ulaşamadı. Elbette annesi Cat en başından beri burada değil. Tyrion, başkent yerine Sur’da zaman geçiriyor ve Jon Snow ile arkadaşlık kuruyor. Sanırım Martin için öyle ya da böyle Tyrion’ın Starklardan biriyle arkadaşlık kurmasını önemsemiş. Muhtemelen Jon en doğru seçenek olmuş, kim olduğu ve ileride olacakları düşünürsek... Sansa Joff ile evlenip bebeğini doğurmuyor ama onu, ailesine tercih ediyor ve pişmanlık duyacak sıkıntılarla baş etmek zorunda kalıyor. Lakin daha sonra 3. kitapta Tyrion ile evleniyor ki Martin’in bu kızı illa ki bir Lannister ile evlendirme isteğinden vazgeçmediği görülüyor.
2. Bran, Koma Rüyası ve Yetenekleri
Bran komadaymış ve bir garip rüyanın ardından uyanarak sakat kaldığını görüyor. İlk başta bacaklarını iyileştireceği umuduyla ama sonra hoşuna gittiği için “büyüye” yönelecekmiş. Ned idam edildiğinde Bran, ailesinin başına gelecek felaketleri görüyor ama söylediği hiçbir şey Robb’un onu ciddiye almasını sağlamıyor, Robb sancaktarlarını çağırıyor ve kuzey, güney ile savaşa giriyor. Robb birçok görkemli zafer kazanacak ama savaş meydanında Joff’u sakat bıraktıktan sonra Jaime-Tyrion ittifakına karşı mağlup olacak ve öldürülecek (Bu arada ilerleyen zamanlarda Tyrion, ailesine karşı inancını da yitirecekmiş).
Şimdi burada ayrıntılardan çıkardığımıza göre Jon Arryn’ın ölüm sebebi yine Jaime-Cersei ilişkisi... Martin burada ikizden hiç bahsetme gereği duymamış ama Bran’ın düşüp sakat kalması gerçeği biraz da bize bunu gösteriyor. Muhtemelen Cersei ilk başta çok önemli bir role sahip değildi, Martin tüm iyi kötü yönlerini Jaime’de toplamış ama sonra kötü yönlerini Cersei’ye aktarıp daha bir öne çıkıp taht savaşına sokmuş, Jaime ise aksine bu savaşlardan olabildiğince uzak durmayı seçen yönetmeyi sevmeyen biri olarak değişmiş.
Bran’ın koması ve rüyası ile güçleri aynı şekilde duruyor ve Robb, hiçbir şekilde oğlanı dinlemiyor hatta kimse dinlemiyor. Yeşilgören yeteneklerinin ve Karga’nın ona şifa vereceği umudunu taşıyor ama son kitapta sahip olduğu güçlerden yavaş yavaş hoşlanmaya başladığını da görebiliriz.
Rickon’dan hiç iz yok, demek ki sonradan tasarlanmış.
Robb, ciddi zaferler kazanıyor, savaş veriyor ve günün sonunda Kırmızı Düğün’de öldürülüyor, bir savaşta değil. Doğrusu savaşta ölmesinden daha trajik bir sahne ama önemli olan nokta Robb’un mücadeleleri kazanıp, sonra öldürülmesi gibi önemli bir kilit anın aynı şekilde korunması...
3. Jon Snow’un Hikayesi
Şimdi mektupta anlatıldığına göre Jon Snow, Sur’a gidiyor ve gözü pek bir muhafız olarak büyüyor, olgunlaşıyor ve sonunda Lord Kumandan olarak amcasının yolunu izleyecek. Kışyarı, Tyrion saldırısı ile yanınca (muhtemelen Robb’un öldürüldüğü savaş sonrası Tyrion, kuzeye giriyor) Cat, Arya ve Bran , Lannisterlar onları yakalamak için peşinden gelirken Sur’a sığınıyorlar. Jon ve Benjen, ettikleri yemin yüzünden onlara yardım edemiyor ve Jon bunun için ıstırap içinde kalacak. Bu durum Jon ve Bran arasında bir tatsızlığa sebep olacak. Arya ise Jon’a karşı daha affedici olacak ama sonra korku içinde fark edecek ki Jon Snow’a aşık; Jon sadece üvey kardeşi değil ayrıca Nöbet’e bekaret yemini etmiş biri olduğu için her açıdan aşkı imkansız olacak. Elbette Jon da aynı şekilde Arya’ya aşık olduğunu fark ediyor. Daha sonraki iki kitapta da bu aşk, ikisi için de çile verici olacak ta ki Jon’un ebeveynleri ile ilgili gerçek ortaya çıkana kadar.
Şimdi aslında görüyoruz ki Jon’un hikayesi de neredeyse hiç değişikliğe uğramamış. Jon aynı şekilde Sur’a geliyor, yetişiyor ve 3. kitap sonunda Lord Kumandan oluyor. Jon’un ailesi ve yemini arasında kalması ile ilgili KİLİT an, aslında aynı şekilde durmaya devam ediyor; ilk kitapta Robb ve Ned’e yardım için kaçmaya yelteniyor ama sonra vazgeçip geri dönüyor. Lakin 5. kitapta bu sefer de Arya’ya yardım etmek ile yeminleri arasında kalıyor ve bunun ıstırabını gerçek manada 5. kitap boyunca yaşadığını görüyoruz ve sonuç olarak Arya için yeminlerini bozuyor ve öldürülüyor.
Farklı olan olaylar ise şunlar; Kışyarı’nı düşüren ve yakan Theon ve Ramsay. Oradan kaçanlar ise Bran, Rickon ve Reed çocukları... Sur’a geliyorlar ama Jon’a sığınmak yerine ona görünmeden Sur ötesine, Üç Gözlü Karga’yı bulmak için geçiyorlar. Rickon elbette daha öncesinde onlardan ayrılıyor. Arya, şehirden kaçtıktan sonra Kışyarı’na ulaşma çabası içerisinde ama bunu 5 kitap boyunca HENÜZ başaramıyor, yolda kendisi ayrı bir maceranın içine giriyor. Cat’in hikayesi de Robb’un hikayesi ile paralel ilerliyor ve oğluyla beraber öldürülüyor.
Burada anladığım kadarıyla Benjen ilk olarak Lord Kumandan olarak tasarlanmış ve Jon’un Lord Kumandan olması için yazar tarafından öldürülüyor. “Amcasının yolunu izleyerek...” geçen cümleden bunu çıkardım. Lakin belli ki bu olay sonraki kitapta gerçekleşiyor çünkü ilk kitapta Cat ve yeğenleri Sur’a sığınırken Benjen de orada. Lakin Benjen öldürülmek yerine, en azından bariz şekilde... Sur ötesine gönderiliyor ve ortadan kayboluyor. Jon, aileden birini daha kaybediyor ve Sur’da tek kalıyor.
Jon Snow ve Arya arasındaki aşk olayı “şimdilik” muamma... Hikayeye göre bu aşkın ortaya çıkması, Arya ve Jon’un Kışyarı'ndan ayrılıp, tekrar Sur’da birleştikleri zamana denk geliyor. Jon-Arya aşkına dair beş kitap boyunca birçok işaret hatta foreshadowing mevcut ki zaten ilk kitap, Martin’e göre birçok meselede çok fazla foreshadowing içeriyor, bu konuda birazcık pişmanlığı vardı hatırladığım kadarıyla. Örneğin kitabın ilk yarısındaki bir cümle, serinin sonuna işaret eden bir foreshadowing. Diğer yandan Jon’un ölüp dirileceğine dair işaretler bile mevcut ve elbette bahsettiğim Jon-Arya meselesine de ki bundan daha doğalı olamaz zira iddia edildiği gibi ilk taslak tamamen terk edilmiş dahi olsaydı, bu ilk hatta muhtemelen ilk iki kitap sonrası için geçerli olacak bir şey olduğu için işaretler aynı şekilde durmaya devam edecek. Bu yüzden ilk iki kitaptaki argümanlara zorlama ve foreshadowing değil, diyenleri biraz komik buluyorum çünkü bunlar bariz işaret. Neyse bu da ayrı bir video konusu.
Diğer yandan Jon’un ebeveynleri meselesi... bu olay, hikayenin en büyük twisti aslında ve her ne kadar kitaplarda ortaya daha çıkmasa da (D&D, kitaplarda da böyle olduğunu onayladı) aynı şekilde devamlılığını korudu aşikar. Yani Jon, Ned Stark’ın oğlu değil. Bu bilgi ortaya çıkana kadar Jon ve Arya’nın birbirine duyduğu çile verici ama sonra ikisi de rahatlıyor zira aşklarını özgürce yaşamalarına engel durum ortadan kalkmış oluyor.
4. Sur Ötesine Yolculuk
Cat ve çocukları yardım görmeyince çaresiz Sur ötesine geçiyorlar ve Yabanılların kralı Mance’in eline düşüyorlar. Burada bulundukları sürede Ötekilerin saldırısı gerçekleşiyor ve Cat, onlar tarafından öldürülüyor. Bran ve Arya, Bran’ın sahip olduğu güçler ve Arya’nın İğne isimli kılıcı sayesinde kaçmayı başarıyor. Bundan sonra burada olan bitenlere dahi hiçbir bilgi paylaşılmamış.
Daha önce söylediğim gibi Cat’in hikayesi Robb ile beraber ilerliyor ve oğluyla beraber Kızıl Düğün’de öldürülüyor, yani Ayra ve Bran’ın yanında olmak yerine bir diğer oğlu Robb’un yanında. Cat daha sonra ateş wight’ı olarak diriliyor. Burada ben Cat’in ilk buz wight’ı olarak dirileceğini düşünmüştüm, gerçi Soğukel gibi biri mi olurdu yoksa özünde ölü kalmaya devam eden ceset torbası olarak mı dirilirdi, bu kısımdan emin değilim. İkincisi ise hikayede bir önemi olmaz ama ilki ise önemli bir rolü olurdu çünkü şimdi Cat’in seride önemli bir rolü olduğunu Martin söylemişti. Bu yüzden ilk planda yüksekle muhtemel Soğukel karakteri, Cat’in kendisi olabilirdi. Bunun için kanıtım yok sadece kurgu matematiği beni bunu düşünmeye itti; bariz ki Martin, Cat karakterinden kurtulmaya niyetli değilmiş.
Bran, Reed çocuklarıyla Sur’un karşısına geçiyor ama Ötekiler yerine onun ölü kuklalarıyla karşılaşıyor ve Soğukel isimli bir buz wight’ın yardımıyla Karga’nın yanına götürülüyor. Burada eğitimde. Güçlerini kullanarak ilk aşama kendini korumaya çalıştığını da görüyoruz elbette hatta Sur’da iken Jon’a da yardım ediyordu.
Arya’nın macerası ilk aşama dar bir alanda sınırlı iken şimdi çok daha geniş bir alana yayılmış durumda. Arya’nın ilk aşaması kuzeye giderek eve ulaşmak ve “intikam” almak... Muhtemelen her karakterin büyümesi ve olgunlaşması için birbirinden ayrı kalmaları konusunda ki şablonu uygulamaya devam etmiş Martin. Arya’nın İğne’ye sahip olduğunu görüyoruz. Bu da Jon’un İğne’yi verdiği sahnenin aynen ilk planlanda yer aldığını gösteriyor.
Buna karşın Arya ve Bran’ın hikayesi hakkında genel bir şey söylemek çok güç çünkü Martin, mektupta Sur’dan sonra onlara dair bir bilgi vermemiş, bu yüzden maceralarında özde ne kadar değişim var tespit etmek imkansız. Mektupta anlatılan olayın zaten %99’u da ilk kitaba ait bilgiler.
5. Dany ve Essos
Dany’nin ilk aşama Drogo ile evlendirildiğini görüyoruz. Kocası krallığı işgal etmekle pek ilgilenmiyor. Viserys sonunda nezaket kurallarını çiğneyince Drogo da onu öldürüyor. Böylece Dany hanesinin tek temsilcisi ve tahtın tek varisi olarak kalacak ve o unutmayacak ve zaman kollayacak. Doğru an geldiğinde abisinin intikamı için kocasını öldürecek ve bir arkadaşıyla kaçacak. Dothraklar onların peşindedir... Burada bir cümle sansürlü. Daha sonraki cümleye göre kumlar içinde ejderha yumurtaları bulacak. Yavru bir ejderhanın doğumu Dany’nin de Dothrak topraklarını istediği gibi yönetme gücünü verecek. Arkasından Westeros’u işgal etme planları başlayacak.
Şimdi genel olarak baktığımızda ilk kısımda sadece %5’lik bir değişim söz konusu; Dany, kocasını öldürüyor ama bu “merhamet” yüzünden oluyor, Viserys için değil. İkinci kısımda ise sadece %5’lik bir hikaye benzeşmesi var ama KİLİT AN olan ejderhaların doğumu ve hükmetme-işgal etme planları aynı şekilde duruyor. Buradaki hükmetme farklı; Dany’nin ilk aşama doğrudan Dothrakları değil ilk önce Astapor, sonra Yunkai ve Meereen fetihleri ile hükmetmeye başlaması. Aslında bu kaçınılmaz bir değişimdi çünkü en başta söylediğim gibi yazar, ilk tasarladığında 3 kitap öngörmüştü ve 2. kitapta Dany, Westeros’a geliyordu yani Ejderhaların Dansı kitabında Diyar’a gelmiş olması gerekiyordu. Lakin kitaplar çoğaldı ve bu da her bir karakterin hikayesinin de genişlemesine sebep oldu. Dany eninde sonunda Dothraklar ile tekrar yüzleşti ve onları arkasına alıp, sonunda yola çıkacak.
6. Tyrion’un Dönüşümü
Tyrion entrika ve taht oyunları içinde yer alacak; entrikacı kişiliği vs. ortada ama sonunda yeğeninin vahşetinden tiksinerek Joffrey’yi tahttan indirecek. Bunun üstüne Jaime, vesayet sırasında önünde duran tüm adayları öldürecek ve suçu Tyrion’a atarak Joff’un veliahttı olacak ve bunun üstüne Tyrion, sürgün yiyecek. Ağabeyinin ihanetinden sonra taraf değiştirecek ve Starklar ile güçlerini birleştirecek. Bu sırada Tyrion da Arya’ya aşık olacak. Bu karşılıksız bir aşk olacak ve Jon ile arasında bir ölümcül bir rekabete sebep verecek. Burada ki bir paragrafın üstü sansürlü ve sonra “fakat bu ikinci kitapta olacak” diye bitirmiş. Muhtemelen “sürgün” olayı Sur’a gönderilme meselesi olabilir, başka türlüsü aklıma gelmiyor ama Essos’a da sürülmüş olabilir elbette ama Tyrion, doğruca kuzeyde kendini bulduğuna göre Sur, bu suç için, daha uygun bir ceza gibi görünmekte.
Diğer yandan Jaime, tahta oturabilmek amacıyla Joffrey’un yerine tahta geçebilecek herkesi öldürüyor; yani demek ki Joff’un oğlunu ve (bir ihtimal muhtemelen) Sansa’yı bile öldürmüş. Zaten Sansa’dan bir oğul doğurduktan sonra bir daha bahsedilmiyor da. Bu da ilk planda çok öne çıkan bir rolünün olmadığını gösteriyor. Daha sonra öne plana çıkan bir rol verilerek ana karakterlerden biri olarak yerini alıyor.
Tyrion’un taht ve entrika savaşları aynı şekilde devam ediyor. Joffrey’yi tahtından indirmiyor ama onu öldürmek suçuyla karşı karşıya kalıyor ve Essos’a bir sürgün söz konusu, tek fark kendi kendini hayatta kalabilmek için sürgün etmesi. Ayrıca şimdilik Starklarla güçlerini birleştirmesi yok, elbette Jon ile Arya aşkı için mücadele etmesi de söz konusu değil hatta Arya ile konuştuğu, sohbet ettiği bir sahnesi bile yok ama yazarın küçük bir el sallaması olarak gördüğüm bir sahne var. 6. kitapta Arya’nın Mercy POVunda Tyrion’u canlandıran cüce ile (muhtemelen Shae’yi canlandıran) Arya arasında bir sahne gerçekleşiyor; Arya kendisine asılan cücenin burnunu sıkarak “bir burnun daha çıkmaz” diyor... Ben bunu ilk plana el sallama olarak görsem de hiç belli olmaz, bakarsınız bu aşk üçgeni gerçeğe dönüşeceği tutar ama şüpheliyim yani. Tyrion ayrıca Sansa ile evleniyor ve ileride Targaryenler ile güçlerini birleştirecek(ileride de Starklar tarafına geçeceğini düşünüyorum).
Yani olaylarda değişikliğe gidilmiş olunsa da genel hikaye, temelde yine aynı kalmış; KİLİT ANLAR yine bozulmamış; Tyrion, joff’un ölümüyle suçlanıyor, Thysa meselesinden Jaime’den ve diğer konularda Cersei ve babasından ihanet görüyor ve bu da onu kendi ailesine karşı bir pozisyona sokarak düşmanlarıyla iş birliği yapmaya iterek sürgüne gitmesine neden oluyor hatta haklı isem Tyrion’un Sur’a sürgüne gitmesi bile söz konusu oluyor ama elbette bu şekilde gerçekleşmiyor.
Diğer yandan Jaime karakteri hikayenin ana kötüsü gibi görünse de bu konuda yazar, çeşitliğe giderek daha fazla kötü adam yaratıyor ve Jaime’nin kötü yanını ikizi Cersei’ye aktarılıyor, böylece kraliçe karakterinin ön plana çıkan bir hikayesi oluyor. Tyrion’un kötülüğünü isteyen kardeş de Jaime yerine Cersei ve babası olarak gösteriliyor. Sansa, Joff ile evlenip bebeğini doğurmadığı için bir Lannister hanesi içinde bir katliam söz konusu değil, sadece Cersei’nin çocuklarının öleceğine dair bir kehanet var, bu da bir nevi vesayet sırasındakilerin ölmesi meselesini öne çıkartıyor gibi ama farklı şekillerde ve başkaları tarafından.
Mektup burada bitiyor.
Gördüğümüz üzere aslında Martin’in mektupta bahsettiği hikayede çok az bir değişim söz konusu. Sanırım insanları yanılgıya sokan nokta, bazı olayların ciddi değişime uğraması; yani Jaime ve Bran’ın olay örgüsü hatta Tyrion’un hikayesindeki bazı olaylarda değişimler dikkat çekici bilhassa Jaime meselesi ama gözden kaçan nokta HİKAYE ve OLAY örgüsündeki ayrımı bilmemek.
Kabaca özet yaparsak; Büyük Beşlinin, çocukluktan yetişkinliğe giden yolda hem dünyayı hem kendilerini değiştirmeleri sırasında ihanete uğramaları, sınanmaları gibi şeyleri hikaye örgüsünü ifade ederken; olay örgüsü ise bu olayların neler olduğuna dair yaşanmışlıkların sıralamasıdır. Biraz daha ayrıntıya gireyim.
Yani Jon’un bir piç olarak Sur’a giderek yeminleri ve ailesi arasında kalarak ıstırap yaşaması ve büyümesi gibi şeyler onun HİKAYE örgüsü iken Sur’da Lord Kumandan seçilmesi ve wightlarla karşılaşması, öldürülmesi gibi şeyler onun OLAY örgüsüdür.
Martin, genel olarak hikaye örgüsüne sadık kalarak olay örgülerinde bazı değişimler hatta genişlemelere gitmiş. Yani KİLİT ANLAR olarak bahsettiğim kısımlar, bazı karakterlerde bazı olay örgüsü değişikliğine gitmişse de aynı şekilde hikaye örgüsüne sadık kalarak varlığını sürdürmüş.
Tyrion’ın ailesinden ihanet görmesi ve onlara düşman olması hiç değişmeyen hikaye örgüsü iken bunun nasıl olacağını anlatan olay örgülerinde değişimler olmuş, bazılarında hiç olmamış iken bazılarında ufak değişimler olmuş. Özetle planlandığı gibi ihanete uğraması gerekenler ihanete uğramış, yeminleri-sevdikleri arasında ızdırap yaşaması gerekenler bunu yine yaşamış; ailesine düşman olması gerekenler yine düşman olmuş... KİLİT ANLAT, ilk planlanandan farklı, benzer ya da aynı şekilde işlenmeye devam etmiş.
Martin, zaten daha önce de defalarca ana karakterin sonunu, hikayenin sonunu; kimin öleceğini, kimin evleneceğini ve demir tahta kimin oturacağını 1991 yılından beri bildiğini söylemişti, yani ilk planladığı gibi hikayeye devam ettiğini ifade etti. Ana kilit anların, aynı şekilde devam ettiğini, en başından beri bunu bildiğini ama benim yorumumla; tabiri caiz ise ana yollara çıkan ara yolları, zaman içinde keşfettiğini söylüyor. Aynı şekilde küçük karakterlerin hikayesinin nasıl şekilleneceğini falan da... Bazı büyük karakterlerin; Arya’nın, Tyrion’un ve Jon’un hikayesinin nasıl olacağını hep biliyormuş... hep planlıymış.
Daha ayrıntılı ve belirgin olmak gerekirse hikâyede sapma olup olmadığına dair daha önceki yıllarda sorular sorulmuştu. İşte o sorular ve verdiği cevaplar.
İlk soru 2006 yılında sorulmuş.
İkinci soru da 2010 yılında...
İlk başlarda kitabın yazım aşaması hakkında konuşurken ifade etmiştim, Martin kitap sayısını artırınca karakterlerin olaylar örgüsü de genişlemeye başladı. Misal eğer 3. kitapta Dany Westeros’a gelecek olsaydı, asla Meereen’de oturup bu yaşadıklarını yaşamayacaktı hatta ilk üç kitap şeklinde devam etseydi, bu da 2. kitapta geleceğine işaretti ve Astapor, Yunkai ve Meereen sahnelerini hiç okumayacaktık. Kitap sayısı arttıkça karakterlerin yaşadıkları olaylar örgüsü ve bunun genel hikayeye etkisi de bir o kadar genişleyip, artmakta. Bu kaçınılmazdır ama buna bakarak da Martin’in ilk planları tamamen değişmiş, taslağı terk etmiş demek doğru değil çünkü bariz ki gerek hikaye örgüsünün hemen hemen aynı olması, gerekse kendi ağzı ile yaptığı açıklamalar, terk etmediğini gösteriyor.
Zaten dikkat ederseniz mektupta sansürlenen bazı kısımlar söz konusu, yani hala sürprizini koruyan ve gerçekleşmesini bekledikleri olaylar hakkında da spoiler vermekten kaçınmışlar ama açıkçası Jon’un ebeveynleri gibi bazı konularda sansür uygulamayarak iyi spoilerlar da vermişler. Muhtemelen çoğu kişinin tahmin ettiği ve doğru kabul ettiği kuramlar olduğu için üstünü örtme gereği duymamışlar. Bir de dediğim gibi bu mektupta anlatılanların %99’u ilk kitapta olanlar hakkında, haliyle “nasıl olsa şu oldu bu oldu, şu kısım spoiler sayılmaz” mantığı ile hareket etmişler, diye düşünüyorum.
Burada ayrıca başka bir meseleye daha değinmek istiyorum.
Martin’in kitap serisini yazarken birçok kaynaktan faydalandığını biliyorsunuz ve bazı fantastik eserlerin de onda etki bıraktığının bilgisine vakıfsınız. Bu başat etki sahibi serini genelde Yüzüklerin Efendisi olduğu düşünülüyor ki bu serini güçlü bir etkisi kesinlikle var ama asıl etki sahibi kitap serisi, ülkemizde pek bilinmeyen Tad Williams’ın MEMORY, SORROW AND THORN kitapları. Bizzat Martin kitap için şunu söylemiştir.
Şimdi bu seriyi okumak isteyenler olabilir, bu yüzden bundan sonra söyleyeceğim her şey spoiler olacak hatta buz ve ateşin şarkısı hakkında bile spoiler içeriyor olabilir çünkü bazı şeyler bildiğiniz kopyala yapıştır gibi olmuş.
Serinin ilk oluşturulan karakterleri, bildiğiniz gibi, büyük anahtar beşli... Williams’ın bu serisi ile Buz ve Ateşin Şarkısı serisinde bu büyük beşli dahil birçok ortak karakter var görünmekte hatta bazı olay örgüleri bile... Örneğin Arya’ya benzer erkek kılığına girip diyarı baştan başa dolanıp tehlikelere giren Marya karakteri ki Arya ismi ile benzeştiğini görüyorsunuz ve bu kız da kılıç kullanmayı öğreniyor ve iki kitapta da kılıcın ismi benzer Naidel/ Needle ve seyehati bir kurt yoldaşlığında oluyor. Bu arada Marya ismi yerine seyehat ederken kullandığı başka bir sahte ismi var bu prensesin. Evet, kız prenses. Arya da prenses. Şimdiki kısım bizim serimiz için de spoiler içerebilecek bir nokta çünkü doğrusunu söylemek gerekirse benim kafamdaki Arya’nın hikaye sonuyla da baya bir uyuyşuyor. Bu seride de Azor Ahai’ye benzer bir efsane var; Fırtına Kralı... Fakat bunun kontrol ettiği ırklar vs. Ötekileri anımsatan bir halk. Bunlar kışı getiriyor. Yani tahminim o ki Martin, bu Fırtına Kralı meselesini Ötekiler ve Azor Ahai olarak ikiye bölmüş. İlk başta çok iyi ve parlak biri iken zamanla yozlaşıyor ve karanlık bir yola sapıyor. Neredeyse ölümsüz hale geliyor ve tekrar dünyaya dönüyor (bu karakter muhtemelen Sauron’dan esinlenme) Marya, hikaye sonunda bu herife sivri bir obje sokarak yok ediyor(bunu Simon ile beraber yapıyor, yani ona karşı birlikte savaşıyorlar), yani bildiğiniz “DÜŞMANA SİVRİ UCU SAPLA” sözünü aynen görüyoruz ve Martin’in kitabında da bu sözün sık sık Arya ve Jon tarafından tekrar edildiğini biliyoruz. İlk Jon, Arya’ya öğretiyor ve bizim kız bunu zaman zaman hatırlıyor ve Jon da ölürken en son Arya’yı hatırlarken bu cümle ile hatırlamıştı. Bu cümle ayrıca Martin’in en sevdiği cümlelerden biri ve önemli olduğuna dair bir vurgu yaptı diye hatırlamaktayım. Arya’nın hikayesi konusunda ayrı videolar yapacağım elbette, bu yüzden çok üstünde durmak istemiyorum ama size biraz tadımlık bir bilgi olsun. Baya spoiler oldu, değil mi?
Jon gibi öksüz büyüyen gizli prens Simon Snowlock karakteri de Jon’a denk geliyor, ileride bu gizli prens tahtta gizlice ama farkında olmadan hak iddia ediyor. Bu farkında olmadan olayı nasıl oluyor, bilgim yok. İlk başta mirasını bilmiyor ve bu süre içerisinde zeki bir cüce arkadaşı (Tyrion’a denk geliyor) ile yaratıklarla savaşır, kurtlarla arkadaş olur ve ejderhalarla yüzleşir. Bu cüce de bizim seride olduğu gibi yargılanır ve sevgilisi ona karşı tanıklık eder. Simon’un ayrıca Bran gibi bazı kehanetler görme gibi güçleri de var. Simon bir kuleye tırmanır ve ejderha kanıyla yandıktan sonra bu güçleri elde eder, bildiğiniz gibi Bran da kuleden düştükten sonra sakatlanıp komaya girdikten sonra bu güçler ortaya çıkmıştı. Yalnız Bran ve Simon arasındaki tek ortak nokta bu. Jon’un kitaplarda da aslında görüleri olduğunu biliyoruz ama bunu elde etmek için yaralanması falan gerekmedi elbette. Kitap sonunda Simon tahta çıkıyor ve ayrıca eklemem gerekir ki mektupta yazan Jon ve Arya aşkı da bu kitaplara dayanıyor. Bir noktadan sonra Marya ve Simon tanışıyor ve birbirine aşık oluyor ve evleniyor.
Kraliyet ailesi arasında tek elini kaybeden bir adam var, Jaime’ye denk geliyor. Tazı miğferi takan kötü bir adamımız var ki bizim Tazı’ya denk geliyor ama bizim Tazı şeytani değil ama muhtemelen diğer serideki Tazı gibi bizimki de ölecektir. Ayrıca gizliden Fırtına Kral’a hizmet eden kralı baştan çıkartan kırmızı cüppeli hadım bir rahip var ki Kırmızı Rahibe Melisandre akla gelsin ki hadım olması Varys’ı da akla getiriyor ama muhtemelen tek benzerlik bu. Efsaneye göre özel kılıçları bir araya getirmeleri için insanları iknaya uğraşıyormuş. Bu iyi adamlarımız elbette kötülüğü önlemeye çalışırken kehanetlerle vs. bunları dinlerken aslında kehanetin gerçekleşmesini sağlayan adımlar atmış oluyorlar, yani efsane/kehanet dediğimiz şey Sahte bir Ulak vazifesi görmüş oluyor. Üç özel kılıç var; biri Simon tarafından kullanılıyor, diğerinin ismi ise Şafak, düşen bir yıldızdan yapılmış. Üçüncüyü daha öğrenemedim ama sonuç olarak Şafak bildiğin Dayne’nin kılıcı ve Jon’un da Valyria çeliğinden özel bir kılıcı var. Hikayede kan davası güden, savaş veren iki kardeşimiz var; Reny ve Stannis’e denk geliyor. Targaryenlere benzeyen bir ırk var. Buz ve normal ejderhalarımız var. Ötekilerden bahsettim zaten. Saklanarak yaşayan, Ormanın Çocuklarına denk bir ırkımız da var, Şafağın Çocukları. Dothraklara benzer bir halk var. Hikayede “kıyameti-değişimi” işaret eden kuyruklu yıldız beliriyor. Jon Connington benzeri bir sürgün şövalye vardır, geri döner. Tiamak isminde herkesten uzakta kendi macerasını yaşayan bir karakterimiz vardır, sonra diğerleri ile bir araya gelir. Erkek olan bu karakter, bir nevi Dany’ye denk geliyor gözüküyor ama muhtemelen bizim seride Azor Ahai çıkabilir. Kızıl Tanrı isminde bir inanç mevcut, kan kurbanı talep ediyor. Stannis’in 6. kitaptaki gerçekleştireceği savaş için bir spoiler olabilir bu kısım... Donmuş bir gölde savaş gerçekleşiyor... Bizim seride birçok okuyucu Stannis’in kuzeydeki donmuş gölde bir savaş gerçekleştirmesini bekliyor, zaten hâlihazırda orada konuşlanmış durumda.
Şimdilik bu kadar, teşekkürler.
(Video olarak dinlemek isterseniz.)
Bu hafta sizinle paylaşmak istediğim konu; Martin’in ilk taslağı hakkında editörüne gönderdiği mektup. Bilmeyenler için bu kısmı biraz daha açayım. Martin, çoğu yazar gibi, ilk kitabı bittikten sonra yayıncılara gönderiyor ama o dönemler Hollywood’daki senaryo işiyle çok meşgul olduğu için bir türlü bitirmek için zaman bulamıyor ve başka zaman olsa yapmayacağı bir şey yaparak, kitabın ilk 170-200 sayfası bitmiş iken, yani ilk 13 bölümü; genel konuyu anlattığı bir mektupla birlikte 1993 yılında gönderiyor. Bu kısım konumuzun geneli için çok önemli bir ayrıntı içermiyor aslında ama Martin’in seriyi yazma sürecini içerdiği için, genel kültür bilgisi olarak, eklemek istedim.
Konuya dönersek... Martin, mektubun varlığını unutuyor ve mektup, 20 yıl sonra ortaya çıkıyor. Yayınevi ondan izin almadan, bazı noktalarını sansürleyerek, ofis duvarına asmış ki Martin, bunu yapmalarından gerçekten çok rahatsız oluyor. Haliyle “ilk taslak” olarak internet ortamında yayıldıkça yayılıyor. Haber siteleri ve forumlarda “Martin, aslında ilk aşama kitapları bu şekilde yazmak istemiş!” diyerek lanse ediliyor. O günden beri sürekli tekrar edilen şey şu “Martin, ilk taslağı tamamen terk etti. Sadece bir iki şey aynı kaldı.” Ben de bunu duyunca elbette taslağı alıp okudum ve sorgulamadan bir kenara bıraktım ama sonra kafamda yıldırım çaktı. Böylece taslaklara geri dönüp üzerinde bir inceleme yaptım.
Gelin beraber tekrar inceleyelim ve Martin, ilk taslağı tamamen terk mi etmiş birlikte bulalım. Bundan önce mektupta yazanlara vakıf değilseniz veya tekrar okumak isterseniz BURADAN okuyabilirsiniz.
1. Martin ilk olarak 3 ana çatışma, tehdit çevresinde hikayeyi kurguluyor.
İlk çatışma, Stark ve Lannister Hanesi arasında meydana gelip, 7 krallıktaki fitili ateşleyip domino etkisi yapan savaş... Bu, ilk kitabın konusuydu.
İkinci tehdit ise Dar Deniz ötesindeki sürgün prenses Daenerys’in Dothrakları toplayıp, 7 Krallığı işgal etme girişimleri... Seri ilk aşama 3 kitap olarak tasarlandığı için Dany, 2. kitap olan Ejderhaların Dansı sırasında gelecekti.
Son tehdid ise Sur ötesindeki kuzeyden gelen Ötekiler tehlikesi. Bu da son kitabın konusu olarak tasarlanmıştı yani Kış Rüzgarları kitabının. Son savaş ayrıca ilk iki kitaptan kalan karakterleri ve anlatı örgülerini bir araya getirecek ve hepsi devasa bir doruk noktasında çözüme kavuşacak. Yani bütün karakterlerimizi son kitapta bir arada göreceğiz, bu kesin.
Lakin bildiğiniz üzere seri 7 kitaba çıktı ki bu bile kendi içinde ayrı bir uğraştı yazar için. İlk kitabı bitirdiğinde, elinde ilk kitap için fazlasıyla konu vardı, yani ilk kitapta anlatamayacağı kadar çok geniş bir şekilde hikayeyi yazmıştı, haliyle arta kalan kısımları böldü ve 2. kitap olan Kralların Savaşı ortaya çıkarak, serimiz 4 kitaba çıktı. Biliyorsunuz bunun aynısı daha sonra 4. kitap için de geçerli olarak kitabı tekrar ikiye bölerek 4. ve 5. kitapları yazarak seriyi 6 kitaba çıkardı. En son baktı olmuyor, konu çok geniş, 6 kitapta bitmeyecek... 7 kitap oldu. İnşallah 8 olmaz, bu yazma hızını düşünürsek ciddi bir sıkıntı... Ayrıca 3. kitap sonrası 5 yıllık bir atlama da gerçekleştirmek istemişti çünkü Arya’nın ve Bran’ın eğitimlerini tamamlayıp büyümelerini istiyordu, ayrıca bu süreçte ejderhalar da büyüyecekti. 4. kitabı aslında bu şekilde 5 yıllık atlama ile yazdı da... Hatta spoiler olacak bu kısım, duymak istemiyorsanız atlayın yani... 4. kitapta Tommen ölmüş ve Cersei’nin kızı Myrcella çoktan tahta geçmiş ve kraliçe olmuştu. 5 sene içinde olan bitenleri de flashback sahneleri ile yazmıştı ama baktı ki bu şekilde bir türlü olmuyor, bilhassa 5 sene boyunca Sur’un çok sessiz kalması mantıklı şekilde işlenemiyor, GRRM çok uğraşıp sınırları zorlasa da bu 5 senelik atlamadan vazgeçti ve kitabı sil baştan yeniden yazmaya başlayarak şimdi Kargaların Ziyafeti ve daha sonra Ejderhaların Dansı haline getirdi. Aklımda yanlış kalmadıysa eğer Martin’in yaverleri olan Linda ve Eliot’a göre ise şu anki hikaye zaman dilimi, Martin’in Arya ve Bran’n eğitimlerini tamamlaması için istediği zaman kurgusu döngüsüne denk geliyor, yani bizim bebişler gümbür gümbür geri dönecekler.
Aslında bir parantez daha açayım, bu zaman atlamasını istemesinin bir diğer sebebi de Martin’in eğitim sahnelerini yazmayı sıkıcı bulması, en azından Bran için zira bildiğiniz üzere Bran sakat olduğu için hareket kabiliyeti pek bir sınırlı ve bu da yazma işini biraz zorlayıcı halegetiriyor, bol büyülü sahneleri olduğunu da unutmayalım, Martin için bu yüzden Bran sahnesi yazma o kadar zevkli değil.
Bu kısımları da geçersek genel olarak baktığımızda Martin’in hikayeyi tasarladığı 3 çatışma ortamı aynı şekilde durmakta. İki hane arasında savaş patlak verdi ve Diyar kanadı; Dany ordu topluyor ve işgale hazırlanıyor ve Sur ötesinde de Ötekiler saldırı için hazırlık yapıyor.
2. Büyük Beşli
Şüphesiz hikayede bir sürü ana karakter mevcut ama ASOIAF okuyucuları arasında Martin’in Büyük Beşlisi olan anahtar karakterler var; Jon, Arya, Bran, Dany ve Tyrion. Bu beş karakteri diğer ana karakterler ayırıp anahtar karaktere dönüştüren şey, hikayedeki “kilit” noktalar için önem arz etmeleri.
Martin’in kelimeleriyle: Beş ana karakter üç kitap boyunca hayatta kalacak, bununla birlikte çocukluktan yetişkinliğe giden yolda hem dünyayı hem kendilerini değiştirecekler. Bir bakıma benim üçlemem, üç erkek iki kadından oluşan bu beş karakterin hayat hikâyesini anlatan bir nesil destanı olacak. Bu beş anahtar oyuncu Tyrion Lannister, Daenerys Targaryen ve Kışyarı’nın üç çocuğu Arya, Bran ve piç Jon Snow.
Bu büyük anahtar beşlinin varlığı ve önemi aynı şekilde kitaplarda halen devam etmekte. Bir değişiklik yok.
Bundan sonra Martin, İLK KİTAPTA yani Taht Oyunları sırasında olanlar hakkında daha ayrıntılı bilgiler paylaşmış.
1. Starkların Düşüşü
Martin, Starkların ciddi bir şekilde yere çakılmasından bahsediyordu. İlk aşamada Cat de ailesi ile beraber Kral’ın Şehrine gitmiş görünmekte, Tyrion da onlarla dönmüş, Sur’a gitmemiş. Burada Tyrion, Arya ve Sansa ile arkadaşlık kurmuş. Ned, Jon Arryn’nin neden öldüğünü öğreniyor ama bilgiyi kullanma fırsatı olmadan kral ölüyor ve sonrasında yeni kral Joffrey tahta geçiyor ve Ned’in eylemine hoş tepki vermiyor elbette ve olanlar oluyor. Martin’in kelimesiyle: birbiriyle savaşan aileler kendi içlerinde sadakatleri şüpheli kişiler olduklarını görecekmiş. Ned, başına iş gelmeden önce Cat ve Arya’yı eve göndermeyi başarıyor ama Sansa, Joffrey’in nişanlısı idi ve onunla evleniyor ve ona bir oğlan doğruyor. Martin’in deyişine göre Sansa, en baştan beri Joff’u ve oğlunu ailesine tercih ediyor, elbette sonra pişman olacak sıkıntılar çekecek. Yani Starklar için sadakatsiz kişi Sansa ve ileride göreceğiz ki Lannisterlar için Jaime ve Tyrion.
Şimdi genel olarak baktığımızda Starkların düşüşü aynı şekilde gerçekleşmiş; Ned ölüyor ve Arya, şehirden kaçıp Kışyarı’na dönmek için yola çıkıyor ama daha ulaşamadı. Elbette annesi Cat en başından beri burada değil. Tyrion, başkent yerine Sur’da zaman geçiriyor ve Jon Snow ile arkadaşlık kuruyor. Sanırım Martin için öyle ya da böyle Tyrion’ın Starklardan biriyle arkadaşlık kurmasını önemsemiş. Muhtemelen Jon en doğru seçenek olmuş, kim olduğu ve ileride olacakları düşünürsek... Sansa Joff ile evlenip bebeğini doğurmuyor ama onu, ailesine tercih ediyor ve pişmanlık duyacak sıkıntılarla baş etmek zorunda kalıyor. Lakin daha sonra 3. kitapta Tyrion ile evleniyor ki Martin’in bu kızı illa ki bir Lannister ile evlendirme isteğinden vazgeçmediği görülüyor.
2. Bran, Koma Rüyası ve Yetenekleri
Bran komadaymış ve bir garip rüyanın ardından uyanarak sakat kaldığını görüyor. İlk başta bacaklarını iyileştireceği umuduyla ama sonra hoşuna gittiği için “büyüye” yönelecekmiş. Ned idam edildiğinde Bran, ailesinin başına gelecek felaketleri görüyor ama söylediği hiçbir şey Robb’un onu ciddiye almasını sağlamıyor, Robb sancaktarlarını çağırıyor ve kuzey, güney ile savaşa giriyor. Robb birçok görkemli zafer kazanacak ama savaş meydanında Joff’u sakat bıraktıktan sonra Jaime-Tyrion ittifakına karşı mağlup olacak ve öldürülecek (Bu arada ilerleyen zamanlarda Tyrion, ailesine karşı inancını da yitirecekmiş).
Şimdi burada ayrıntılardan çıkardığımıza göre Jon Arryn’ın ölüm sebebi yine Jaime-Cersei ilişkisi... Martin burada ikizden hiç bahsetme gereği duymamış ama Bran’ın düşüp sakat kalması gerçeği biraz da bize bunu gösteriyor. Muhtemelen Cersei ilk başta çok önemli bir role sahip değildi, Martin tüm iyi kötü yönlerini Jaime’de toplamış ama sonra kötü yönlerini Cersei’ye aktarıp daha bir öne çıkıp taht savaşına sokmuş, Jaime ise aksine bu savaşlardan olabildiğince uzak durmayı seçen yönetmeyi sevmeyen biri olarak değişmiş.
Bran’ın koması ve rüyası ile güçleri aynı şekilde duruyor ve Robb, hiçbir şekilde oğlanı dinlemiyor hatta kimse dinlemiyor. Yeşilgören yeteneklerinin ve Karga’nın ona şifa vereceği umudunu taşıyor ama son kitapta sahip olduğu güçlerden yavaş yavaş hoşlanmaya başladığını da görebiliriz.
Rickon’dan hiç iz yok, demek ki sonradan tasarlanmış.
Robb, ciddi zaferler kazanıyor, savaş veriyor ve günün sonunda Kırmızı Düğün’de öldürülüyor, bir savaşta değil. Doğrusu savaşta ölmesinden daha trajik bir sahne ama önemli olan nokta Robb’un mücadeleleri kazanıp, sonra öldürülmesi gibi önemli bir kilit anın aynı şekilde korunması...
3. Jon Snow’un Hikayesi
Şimdi mektupta anlatıldığına göre Jon Snow, Sur’a gidiyor ve gözü pek bir muhafız olarak büyüyor, olgunlaşıyor ve sonunda Lord Kumandan olarak amcasının yolunu izleyecek. Kışyarı, Tyrion saldırısı ile yanınca (muhtemelen Robb’un öldürüldüğü savaş sonrası Tyrion, kuzeye giriyor) Cat, Arya ve Bran , Lannisterlar onları yakalamak için peşinden gelirken Sur’a sığınıyorlar. Jon ve Benjen, ettikleri yemin yüzünden onlara yardım edemiyor ve Jon bunun için ıstırap içinde kalacak. Bu durum Jon ve Bran arasında bir tatsızlığa sebep olacak. Arya ise Jon’a karşı daha affedici olacak ama sonra korku içinde fark edecek ki Jon Snow’a aşık; Jon sadece üvey kardeşi değil ayrıca Nöbet’e bekaret yemini etmiş biri olduğu için her açıdan aşkı imkansız olacak. Elbette Jon da aynı şekilde Arya’ya aşık olduğunu fark ediyor. Daha sonraki iki kitapta da bu aşk, ikisi için de çile verici olacak ta ki Jon’un ebeveynleri ile ilgili gerçek ortaya çıkana kadar.
Şimdi aslında görüyoruz ki Jon’un hikayesi de neredeyse hiç değişikliğe uğramamış. Jon aynı şekilde Sur’a geliyor, yetişiyor ve 3. kitap sonunda Lord Kumandan oluyor. Jon’un ailesi ve yemini arasında kalması ile ilgili KİLİT an, aslında aynı şekilde durmaya devam ediyor; ilk kitapta Robb ve Ned’e yardım için kaçmaya yelteniyor ama sonra vazgeçip geri dönüyor. Lakin 5. kitapta bu sefer de Arya’ya yardım etmek ile yeminleri arasında kalıyor ve bunun ıstırabını gerçek manada 5. kitap boyunca yaşadığını görüyoruz ve sonuç olarak Arya için yeminlerini bozuyor ve öldürülüyor.
Farklı olan olaylar ise şunlar; Kışyarı’nı düşüren ve yakan Theon ve Ramsay. Oradan kaçanlar ise Bran, Rickon ve Reed çocukları... Sur’a geliyorlar ama Jon’a sığınmak yerine ona görünmeden Sur ötesine, Üç Gözlü Karga’yı bulmak için geçiyorlar. Rickon elbette daha öncesinde onlardan ayrılıyor. Arya, şehirden kaçtıktan sonra Kışyarı’na ulaşma çabası içerisinde ama bunu 5 kitap boyunca HENÜZ başaramıyor, yolda kendisi ayrı bir maceranın içine giriyor. Cat’in hikayesi de Robb’un hikayesi ile paralel ilerliyor ve oğluyla beraber öldürülüyor.
Burada anladığım kadarıyla Benjen ilk olarak Lord Kumandan olarak tasarlanmış ve Jon’un Lord Kumandan olması için yazar tarafından öldürülüyor. “Amcasının yolunu izleyerek...” geçen cümleden bunu çıkardım. Lakin belli ki bu olay sonraki kitapta gerçekleşiyor çünkü ilk kitapta Cat ve yeğenleri Sur’a sığınırken Benjen de orada. Lakin Benjen öldürülmek yerine, en azından bariz şekilde... Sur ötesine gönderiliyor ve ortadan kayboluyor. Jon, aileden birini daha kaybediyor ve Sur’da tek kalıyor.
Jon Snow ve Arya arasındaki aşk olayı “şimdilik” muamma... Hikayeye göre bu aşkın ortaya çıkması, Arya ve Jon’un Kışyarı'ndan ayrılıp, tekrar Sur’da birleştikleri zamana denk geliyor. Jon-Arya aşkına dair beş kitap boyunca birçok işaret hatta foreshadowing mevcut ki zaten ilk kitap, Martin’e göre birçok meselede çok fazla foreshadowing içeriyor, bu konuda birazcık pişmanlığı vardı hatırladığım kadarıyla. Örneğin kitabın ilk yarısındaki bir cümle, serinin sonuna işaret eden bir foreshadowing. Diğer yandan Jon’un ölüp dirileceğine dair işaretler bile mevcut ve elbette bahsettiğim Jon-Arya meselesine de ki bundan daha doğalı olamaz zira iddia edildiği gibi ilk taslak tamamen terk edilmiş dahi olsaydı, bu ilk hatta muhtemelen ilk iki kitap sonrası için geçerli olacak bir şey olduğu için işaretler aynı şekilde durmaya devam edecek. Bu yüzden ilk iki kitaptaki argümanlara zorlama ve foreshadowing değil, diyenleri biraz komik buluyorum çünkü bunlar bariz işaret. Neyse bu da ayrı bir video konusu.
Diğer yandan Jon’un ebeveynleri meselesi... bu olay, hikayenin en büyük twisti aslında ve her ne kadar kitaplarda ortaya daha çıkmasa da (D&D, kitaplarda da böyle olduğunu onayladı) aynı şekilde devamlılığını korudu aşikar. Yani Jon, Ned Stark’ın oğlu değil. Bu bilgi ortaya çıkana kadar Jon ve Arya’nın birbirine duyduğu çile verici ama sonra ikisi de rahatlıyor zira aşklarını özgürce yaşamalarına engel durum ortadan kalkmış oluyor.
4. Sur Ötesine Yolculuk
Cat ve çocukları yardım görmeyince çaresiz Sur ötesine geçiyorlar ve Yabanılların kralı Mance’in eline düşüyorlar. Burada bulundukları sürede Ötekilerin saldırısı gerçekleşiyor ve Cat, onlar tarafından öldürülüyor. Bran ve Arya, Bran’ın sahip olduğu güçler ve Arya’nın İğne isimli kılıcı sayesinde kaçmayı başarıyor. Bundan sonra burada olan bitenlere dahi hiçbir bilgi paylaşılmamış.
Daha önce söylediğim gibi Cat’in hikayesi Robb ile beraber ilerliyor ve oğluyla beraber Kızıl Düğün’de öldürülüyor, yani Ayra ve Bran’ın yanında olmak yerine bir diğer oğlu Robb’un yanında. Cat daha sonra ateş wight’ı olarak diriliyor. Burada ben Cat’in ilk buz wight’ı olarak dirileceğini düşünmüştüm, gerçi Soğukel gibi biri mi olurdu yoksa özünde ölü kalmaya devam eden ceset torbası olarak mı dirilirdi, bu kısımdan emin değilim. İkincisi ise hikayede bir önemi olmaz ama ilki ise önemli bir rolü olurdu çünkü şimdi Cat’in seride önemli bir rolü olduğunu Martin söylemişti. Bu yüzden ilk planda yüksekle muhtemel Soğukel karakteri, Cat’in kendisi olabilirdi. Bunun için kanıtım yok sadece kurgu matematiği beni bunu düşünmeye itti; bariz ki Martin, Cat karakterinden kurtulmaya niyetli değilmiş.
Bran, Reed çocuklarıyla Sur’un karşısına geçiyor ama Ötekiler yerine onun ölü kuklalarıyla karşılaşıyor ve Soğukel isimli bir buz wight’ın yardımıyla Karga’nın yanına götürülüyor. Burada eğitimde. Güçlerini kullanarak ilk aşama kendini korumaya çalıştığını da görüyoruz elbette hatta Sur’da iken Jon’a da yardım ediyordu.
Arya’nın macerası ilk aşama dar bir alanda sınırlı iken şimdi çok daha geniş bir alana yayılmış durumda. Arya’nın ilk aşaması kuzeye giderek eve ulaşmak ve “intikam” almak... Muhtemelen her karakterin büyümesi ve olgunlaşması için birbirinden ayrı kalmaları konusunda ki şablonu uygulamaya devam etmiş Martin. Arya’nın İğne’ye sahip olduğunu görüyoruz. Bu da Jon’un İğne’yi verdiği sahnenin aynen ilk planlanda yer aldığını gösteriyor.
Buna karşın Arya ve Bran’ın hikayesi hakkında genel bir şey söylemek çok güç çünkü Martin, mektupta Sur’dan sonra onlara dair bir bilgi vermemiş, bu yüzden maceralarında özde ne kadar değişim var tespit etmek imkansız. Mektupta anlatılan olayın zaten %99’u da ilk kitaba ait bilgiler.
5. Dany ve Essos
Dany’nin ilk aşama Drogo ile evlendirildiğini görüyoruz. Kocası krallığı işgal etmekle pek ilgilenmiyor. Viserys sonunda nezaket kurallarını çiğneyince Drogo da onu öldürüyor. Böylece Dany hanesinin tek temsilcisi ve tahtın tek varisi olarak kalacak ve o unutmayacak ve zaman kollayacak. Doğru an geldiğinde abisinin intikamı için kocasını öldürecek ve bir arkadaşıyla kaçacak. Dothraklar onların peşindedir... Burada bir cümle sansürlü. Daha sonraki cümleye göre kumlar içinde ejderha yumurtaları bulacak. Yavru bir ejderhanın doğumu Dany’nin de Dothrak topraklarını istediği gibi yönetme gücünü verecek. Arkasından Westeros’u işgal etme planları başlayacak.
Şimdi genel olarak baktığımızda ilk kısımda sadece %5’lik bir değişim söz konusu; Dany, kocasını öldürüyor ama bu “merhamet” yüzünden oluyor, Viserys için değil. İkinci kısımda ise sadece %5’lik bir hikaye benzeşmesi var ama KİLİT AN olan ejderhaların doğumu ve hükmetme-işgal etme planları aynı şekilde duruyor. Buradaki hükmetme farklı; Dany’nin ilk aşama doğrudan Dothrakları değil ilk önce Astapor, sonra Yunkai ve Meereen fetihleri ile hükmetmeye başlaması. Aslında bu kaçınılmaz bir değişimdi çünkü en başta söylediğim gibi yazar, ilk tasarladığında 3 kitap öngörmüştü ve 2. kitapta Dany, Westeros’a geliyordu yani Ejderhaların Dansı kitabında Diyar’a gelmiş olması gerekiyordu. Lakin kitaplar çoğaldı ve bu da her bir karakterin hikayesinin de genişlemesine sebep oldu. Dany eninde sonunda Dothraklar ile tekrar yüzleşti ve onları arkasına alıp, sonunda yola çıkacak.
6. Tyrion’un Dönüşümü
Tyrion entrika ve taht oyunları içinde yer alacak; entrikacı kişiliği vs. ortada ama sonunda yeğeninin vahşetinden tiksinerek Joffrey’yi tahttan indirecek. Bunun üstüne Jaime, vesayet sırasında önünde duran tüm adayları öldürecek ve suçu Tyrion’a atarak Joff’un veliahttı olacak ve bunun üstüne Tyrion, sürgün yiyecek. Ağabeyinin ihanetinden sonra taraf değiştirecek ve Starklar ile güçlerini birleştirecek. Bu sırada Tyrion da Arya’ya aşık olacak. Bu karşılıksız bir aşk olacak ve Jon ile arasında bir ölümcül bir rekabete sebep verecek. Burada ki bir paragrafın üstü sansürlü ve sonra “fakat bu ikinci kitapta olacak” diye bitirmiş. Muhtemelen “sürgün” olayı Sur’a gönderilme meselesi olabilir, başka türlüsü aklıma gelmiyor ama Essos’a da sürülmüş olabilir elbette ama Tyrion, doğruca kuzeyde kendini bulduğuna göre Sur, bu suç için, daha uygun bir ceza gibi görünmekte.
Diğer yandan Jaime, tahta oturabilmek amacıyla Joffrey’un yerine tahta geçebilecek herkesi öldürüyor; yani demek ki Joff’un oğlunu ve (bir ihtimal muhtemelen) Sansa’yı bile öldürmüş. Zaten Sansa’dan bir oğul doğurduktan sonra bir daha bahsedilmiyor da. Bu da ilk planda çok öne çıkan bir rolünün olmadığını gösteriyor. Daha sonra öne plana çıkan bir rol verilerek ana karakterlerden biri olarak yerini alıyor.
Tyrion’un taht ve entrika savaşları aynı şekilde devam ediyor. Joffrey’yi tahtından indirmiyor ama onu öldürmek suçuyla karşı karşıya kalıyor ve Essos’a bir sürgün söz konusu, tek fark kendi kendini hayatta kalabilmek için sürgün etmesi. Ayrıca şimdilik Starklarla güçlerini birleştirmesi yok, elbette Jon ile Arya aşkı için mücadele etmesi de söz konusu değil hatta Arya ile konuştuğu, sohbet ettiği bir sahnesi bile yok ama yazarın küçük bir el sallaması olarak gördüğüm bir sahne var. 6. kitapta Arya’nın Mercy POVunda Tyrion’u canlandıran cüce ile (muhtemelen Shae’yi canlandıran) Arya arasında bir sahne gerçekleşiyor; Arya kendisine asılan cücenin burnunu sıkarak “bir burnun daha çıkmaz” diyor... Ben bunu ilk plana el sallama olarak görsem de hiç belli olmaz, bakarsınız bu aşk üçgeni gerçeğe dönüşeceği tutar ama şüpheliyim yani. Tyrion ayrıca Sansa ile evleniyor ve ileride Targaryenler ile güçlerini birleştirecek(ileride de Starklar tarafına geçeceğini düşünüyorum).
Yani olaylarda değişikliğe gidilmiş olunsa da genel hikaye, temelde yine aynı kalmış; KİLİT ANLAR yine bozulmamış; Tyrion, joff’un ölümüyle suçlanıyor, Thysa meselesinden Jaime’den ve diğer konularda Cersei ve babasından ihanet görüyor ve bu da onu kendi ailesine karşı bir pozisyona sokarak düşmanlarıyla iş birliği yapmaya iterek sürgüne gitmesine neden oluyor hatta haklı isem Tyrion’un Sur’a sürgüne gitmesi bile söz konusu oluyor ama elbette bu şekilde gerçekleşmiyor.
Diğer yandan Jaime karakteri hikayenin ana kötüsü gibi görünse de bu konuda yazar, çeşitliğe giderek daha fazla kötü adam yaratıyor ve Jaime’nin kötü yanını ikizi Cersei’ye aktarılıyor, böylece kraliçe karakterinin ön plana çıkan bir hikayesi oluyor. Tyrion’un kötülüğünü isteyen kardeş de Jaime yerine Cersei ve babası olarak gösteriliyor. Sansa, Joff ile evlenip bebeğini doğurmadığı için bir Lannister hanesi içinde bir katliam söz konusu değil, sadece Cersei’nin çocuklarının öleceğine dair bir kehanet var, bu da bir nevi vesayet sırasındakilerin ölmesi meselesini öne çıkartıyor gibi ama farklı şekillerde ve başkaları tarafından.
Mektup burada bitiyor.
Gördüğümüz üzere aslında Martin’in mektupta bahsettiği hikayede çok az bir değişim söz konusu. Sanırım insanları yanılgıya sokan nokta, bazı olayların ciddi değişime uğraması; yani Jaime ve Bran’ın olay örgüsü hatta Tyrion’un hikayesindeki bazı olaylarda değişimler dikkat çekici bilhassa Jaime meselesi ama gözden kaçan nokta HİKAYE ve OLAY örgüsündeki ayrımı bilmemek.
Kabaca özet yaparsak; Büyük Beşlinin, çocukluktan yetişkinliğe giden yolda hem dünyayı hem kendilerini değiştirmeleri sırasında ihanete uğramaları, sınanmaları gibi şeyleri hikaye örgüsünü ifade ederken; olay örgüsü ise bu olayların neler olduğuna dair yaşanmışlıkların sıralamasıdır. Biraz daha ayrıntıya gireyim.
Yani Jon’un bir piç olarak Sur’a giderek yeminleri ve ailesi arasında kalarak ıstırap yaşaması ve büyümesi gibi şeyler onun HİKAYE örgüsü iken Sur’da Lord Kumandan seçilmesi ve wightlarla karşılaşması, öldürülmesi gibi şeyler onun OLAY örgüsüdür.
Martin, genel olarak hikaye örgüsüne sadık kalarak olay örgülerinde bazı değişimler hatta genişlemelere gitmiş. Yani KİLİT ANLAR olarak bahsettiğim kısımlar, bazı karakterlerde bazı olay örgüsü değişikliğine gitmişse de aynı şekilde hikaye örgüsüne sadık kalarak varlığını sürdürmüş.
Tyrion’ın ailesinden ihanet görmesi ve onlara düşman olması hiç değişmeyen hikaye örgüsü iken bunun nasıl olacağını anlatan olay örgülerinde değişimler olmuş, bazılarında hiç olmamış iken bazılarında ufak değişimler olmuş. Özetle planlandığı gibi ihanete uğraması gerekenler ihanete uğramış, yeminleri-sevdikleri arasında ızdırap yaşaması gerekenler bunu yine yaşamış; ailesine düşman olması gerekenler yine düşman olmuş... KİLİT ANLAT, ilk planlanandan farklı, benzer ya da aynı şekilde işlenmeye devam etmiş.
Martin, zaten daha önce de defalarca ana karakterin sonunu, hikayenin sonunu; kimin öleceğini, kimin evleneceğini ve demir tahta kimin oturacağını 1991 yılından beri bildiğini söylemişti, yani ilk planladığı gibi hikayeye devam ettiğini ifade etti. Ana kilit anların, aynı şekilde devam ettiğini, en başından beri bunu bildiğini ama benim yorumumla; tabiri caiz ise ana yollara çıkan ara yolları, zaman içinde keşfettiğini söylüyor. Aynı şekilde küçük karakterlerin hikayesinin nasıl şekilleneceğini falan da... Bazı büyük karakterlerin; Arya’nın, Tyrion’un ve Jon’un hikayesinin nasıl olacağını hep biliyormuş... hep planlıymış.
Daha ayrıntılı ve belirgin olmak gerekirse hikâyede sapma olup olmadığına dair daha önceki yıllarda sorular sorulmuştu. İşte o sorular ve verdiği cevaplar.
İlk soru 2006 yılında sorulmuş.
- Seriye başladığınız zamandan beri hikaye konusunda çok sapma var mı ya da tüm hikaye konusunu başlangıçtan beri az ya da çok hesaplamış mıydınız? İlk tasarladığınızdan daha fazla karakterler eklediniz mi? Serinin yazım aşamasında ilk planlarınızda hiçbir değişim yaptınız mı?
Hikayede sapma var diyemem ama bir yerden diğer yere varmak ilk tasarladığımdan daha fazla zaman ve sayfa aldı... belki de karşılaştığım yerleri ve karakteri bu kadar ilginç bulduğum içindir. İnsan olduğunda ısrarcı olan mızrak taşıyı ikincil ve üçüncül karakterler bu konuda asıl suçlanacak kişiler; yapmalarını istediğim tek şey orada durmaları, sessizce durmaları ve mızrağı tutmaları. (*Mızrak taşıyıcısı, bir oyunda küçük bir rolü olan, eylemleri az önemli olan karakterleri ifade eder.* ) Evet, bazı başlangıç planlarımda değişim oldu. Eğer olmasaydı ben sadece noktaları birleştirirdim ve bu da beni delirtirdi. Bazı yazarlar mimar, bazıları da bahçıvandır, ben ikincisiyim. Hikaye, yazım sırasında kendine ait bir yaşam sürer (yani hikaye, yol boyunca kendi kendini geliştirir, büyütür ve kendini anlatır demek istiyor. GRRM bu tarz hikayeler yazabiliyor, öbür türlüsünde ilgisini kaybediyor).
Hikayede sapma var diyemem ama bir yerden diğer yere varmak ilk tasarladığımdan daha fazla zaman ve sayfa aldı... belki de karşılaştığım yerleri ve karakteri bu kadar ilginç bulduğum içindir. İnsan olduğunda ısrarcı olan mızrak taşıyı ikincil ve üçüncül karakterler bu konuda asıl suçlanacak kişiler; yapmalarını istediğim tek şey orada durmaları, sessizce durmaları ve mızrağı tutmaları. (*Mızrak taşıyıcısı, bir oyunda küçük bir rolü olan, eylemleri az önemli olan karakterleri ifade eder.* ) Evet, bazı başlangıç planlarımda değişim oldu. Eğer olmasaydı ben sadece noktaları birleştirirdim ve bu da beni delirtirdi. Bazı yazarlar mimar, bazıları da bahçıvandır, ben ikincisiyim. Hikaye, yazım sırasında kendine ait bir yaşam sürer (yani hikaye, yol boyunca kendi kendini geliştirir, büyütür ve kendini anlatır demek istiyor. GRRM bu tarz hikayeler yazabiliyor, öbür türlüsünde ilgisini kaybediyor).
İkinci soru da 2010 yılında...
- Hikaye konusu başlangıçta öngördüğünden ne kadar farklı?
Farklı değil - sadece daha fazlası. Karmaşık bir şekilde büyüdü( ancak onu bu şekilde seviyormuş çünkü ona daha gerçek geliyormuş).
Farklı değil - sadece daha fazlası. Karmaşık bir şekilde büyüdü( ancak onu bu şekilde seviyormuş çünkü ona daha gerçek geliyormuş).
İlk başlarda kitabın yazım aşaması hakkında konuşurken ifade etmiştim, Martin kitap sayısını artırınca karakterlerin olaylar örgüsü de genişlemeye başladı. Misal eğer 3. kitapta Dany Westeros’a gelecek olsaydı, asla Meereen’de oturup bu yaşadıklarını yaşamayacaktı hatta ilk üç kitap şeklinde devam etseydi, bu da 2. kitapta geleceğine işaretti ve Astapor, Yunkai ve Meereen sahnelerini hiç okumayacaktık. Kitap sayısı arttıkça karakterlerin yaşadıkları olaylar örgüsü ve bunun genel hikayeye etkisi de bir o kadar genişleyip, artmakta. Bu kaçınılmazdır ama buna bakarak da Martin’in ilk planları tamamen değişmiş, taslağı terk etmiş demek doğru değil çünkü bariz ki gerek hikaye örgüsünün hemen hemen aynı olması, gerekse kendi ağzı ile yaptığı açıklamalar, terk etmediğini gösteriyor.
Zaten dikkat ederseniz mektupta sansürlenen bazı kısımlar söz konusu, yani hala sürprizini koruyan ve gerçekleşmesini bekledikleri olaylar hakkında da spoiler vermekten kaçınmışlar ama açıkçası Jon’un ebeveynleri gibi bazı konularda sansür uygulamayarak iyi spoilerlar da vermişler. Muhtemelen çoğu kişinin tahmin ettiği ve doğru kabul ettiği kuramlar olduğu için üstünü örtme gereği duymamışlar. Bir de dediğim gibi bu mektupta anlatılanların %99’u ilk kitapta olanlar hakkında, haliyle “nasıl olsa şu oldu bu oldu, şu kısım spoiler sayılmaz” mantığı ile hareket etmişler, diye düşünüyorum.
Burada ayrıca başka bir meseleye daha değinmek istiyorum.
Martin’in kitap serisini yazarken birçok kaynaktan faydalandığını biliyorsunuz ve bazı fantastik eserlerin de onda etki bıraktığının bilgisine vakıfsınız. Bu başat etki sahibi serini genelde Yüzüklerin Efendisi olduğu düşünülüyor ki bu serini güçlü bir etkisi kesinlikle var ama asıl etki sahibi kitap serisi, ülkemizde pek bilinmeyen Tad Williams’ın MEMORY, SORROW AND THORN kitapları. Bizzat Martin kitap için şunu söylemiştir.
Tad'in MEMORY, SORROW, AND THORN serisinin büyük bir hayranıyım. Aslında ondan esinlenmeden kendi eserlerimi yazacağımdan şüpheliyim. En sevdiğim fantezi yazarların eserlerinden ilham aldığım başka şeyler de var.
...
Ben Tad Williams'ın büyük bir hayranıyım. Tolkien'i yıllarca sevmeme rağmen, modern fantaziyi okumayı bıraktım çünkü çoğu korkunç türev şeylerdi. Sonra Tad'ın DRAGONBONE CHAIR’ini denedim ve oturdum ve kendi kendime "Evet! Bu doğru bir yazarın elinde müthiş olabilir!" dedim. Bu ilham olmadan hiçbir zaman BUZ VE ATEŞİN ŞARKISINI yazmazdım. Eğer bulabilirseniz metinlerde bu seriye dair bazı şeyler var.
...
Ben Tad Williams'ın büyük bir hayranıyım. Tolkien'i yıllarca sevmeme rağmen, modern fantaziyi okumayı bıraktım çünkü çoğu korkunç türev şeylerdi. Sonra Tad'ın DRAGONBONE CHAIR’ini denedim ve oturdum ve kendi kendime "Evet! Bu doğru bir yazarın elinde müthiş olabilir!" dedim. Bu ilham olmadan hiçbir zaman BUZ VE ATEŞİN ŞARKISINI yazmazdım. Eğer bulabilirseniz metinlerde bu seriye dair bazı şeyler var.
Şimdi bu seriyi okumak isteyenler olabilir, bu yüzden bundan sonra söyleyeceğim her şey spoiler olacak hatta buz ve ateşin şarkısı hakkında bile spoiler içeriyor olabilir çünkü bazı şeyler bildiğiniz kopyala yapıştır gibi olmuş.
Serinin ilk oluşturulan karakterleri, bildiğiniz gibi, büyük anahtar beşli... Williams’ın bu serisi ile Buz ve Ateşin Şarkısı serisinde bu büyük beşli dahil birçok ortak karakter var görünmekte hatta bazı olay örgüleri bile... Örneğin Arya’ya benzer erkek kılığına girip diyarı baştan başa dolanıp tehlikelere giren Marya karakteri ki Arya ismi ile benzeştiğini görüyorsunuz ve bu kız da kılıç kullanmayı öğreniyor ve iki kitapta da kılıcın ismi benzer Naidel/ Needle ve seyehati bir kurt yoldaşlığında oluyor. Bu arada Marya ismi yerine seyehat ederken kullandığı başka bir sahte ismi var bu prensesin. Evet, kız prenses. Arya da prenses. Şimdiki kısım bizim serimiz için de spoiler içerebilecek bir nokta çünkü doğrusunu söylemek gerekirse benim kafamdaki Arya’nın hikaye sonuyla da baya bir uyuyşuyor. Bu seride de Azor Ahai’ye benzer bir efsane var; Fırtına Kralı... Fakat bunun kontrol ettiği ırklar vs. Ötekileri anımsatan bir halk. Bunlar kışı getiriyor. Yani tahminim o ki Martin, bu Fırtına Kralı meselesini Ötekiler ve Azor Ahai olarak ikiye bölmüş. İlk başta çok iyi ve parlak biri iken zamanla yozlaşıyor ve karanlık bir yola sapıyor. Neredeyse ölümsüz hale geliyor ve tekrar dünyaya dönüyor (bu karakter muhtemelen Sauron’dan esinlenme) Marya, hikaye sonunda bu herife sivri bir obje sokarak yok ediyor(bunu Simon ile beraber yapıyor, yani ona karşı birlikte savaşıyorlar), yani bildiğiniz “DÜŞMANA SİVRİ UCU SAPLA” sözünü aynen görüyoruz ve Martin’in kitabında da bu sözün sık sık Arya ve Jon tarafından tekrar edildiğini biliyoruz. İlk Jon, Arya’ya öğretiyor ve bizim kız bunu zaman zaman hatırlıyor ve Jon da ölürken en son Arya’yı hatırlarken bu cümle ile hatırlamıştı. Bu cümle ayrıca Martin’in en sevdiği cümlelerden biri ve önemli olduğuna dair bir vurgu yaptı diye hatırlamaktayım. Arya’nın hikayesi konusunda ayrı videolar yapacağım elbette, bu yüzden çok üstünde durmak istemiyorum ama size biraz tadımlık bir bilgi olsun. Baya spoiler oldu, değil mi?
Jon gibi öksüz büyüyen gizli prens Simon Snowlock karakteri de Jon’a denk geliyor, ileride bu gizli prens tahtta gizlice ama farkında olmadan hak iddia ediyor. Bu farkında olmadan olayı nasıl oluyor, bilgim yok. İlk başta mirasını bilmiyor ve bu süre içerisinde zeki bir cüce arkadaşı (Tyrion’a denk geliyor) ile yaratıklarla savaşır, kurtlarla arkadaş olur ve ejderhalarla yüzleşir. Bu cüce de bizim seride olduğu gibi yargılanır ve sevgilisi ona karşı tanıklık eder. Simon’un ayrıca Bran gibi bazı kehanetler görme gibi güçleri de var. Simon bir kuleye tırmanır ve ejderha kanıyla yandıktan sonra bu güçleri elde eder, bildiğiniz gibi Bran da kuleden düştükten sonra sakatlanıp komaya girdikten sonra bu güçler ortaya çıkmıştı. Yalnız Bran ve Simon arasındaki tek ortak nokta bu. Jon’un kitaplarda da aslında görüleri olduğunu biliyoruz ama bunu elde etmek için yaralanması falan gerekmedi elbette. Kitap sonunda Simon tahta çıkıyor ve ayrıca eklemem gerekir ki mektupta yazan Jon ve Arya aşkı da bu kitaplara dayanıyor. Bir noktadan sonra Marya ve Simon tanışıyor ve birbirine aşık oluyor ve evleniyor.
Kraliyet ailesi arasında tek elini kaybeden bir adam var, Jaime’ye denk geliyor. Tazı miğferi takan kötü bir adamımız var ki bizim Tazı’ya denk geliyor ama bizim Tazı şeytani değil ama muhtemelen diğer serideki Tazı gibi bizimki de ölecektir. Ayrıca gizliden Fırtına Kral’a hizmet eden kralı baştan çıkartan kırmızı cüppeli hadım bir rahip var ki Kırmızı Rahibe Melisandre akla gelsin ki hadım olması Varys’ı da akla getiriyor ama muhtemelen tek benzerlik bu. Efsaneye göre özel kılıçları bir araya getirmeleri için insanları iknaya uğraşıyormuş. Bu iyi adamlarımız elbette kötülüğü önlemeye çalışırken kehanetlerle vs. bunları dinlerken aslında kehanetin gerçekleşmesini sağlayan adımlar atmış oluyorlar, yani efsane/kehanet dediğimiz şey Sahte bir Ulak vazifesi görmüş oluyor. Üç özel kılıç var; biri Simon tarafından kullanılıyor, diğerinin ismi ise Şafak, düşen bir yıldızdan yapılmış. Üçüncüyü daha öğrenemedim ama sonuç olarak Şafak bildiğin Dayne’nin kılıcı ve Jon’un da Valyria çeliğinden özel bir kılıcı var. Hikayede kan davası güden, savaş veren iki kardeşimiz var; Reny ve Stannis’e denk geliyor. Targaryenlere benzeyen bir ırk var. Buz ve normal ejderhalarımız var. Ötekilerden bahsettim zaten. Saklanarak yaşayan, Ormanın Çocuklarına denk bir ırkımız da var, Şafağın Çocukları. Dothraklara benzer bir halk var. Hikayede “kıyameti-değişimi” işaret eden kuyruklu yıldız beliriyor. Jon Connington benzeri bir sürgün şövalye vardır, geri döner. Tiamak isminde herkesten uzakta kendi macerasını yaşayan bir karakterimiz vardır, sonra diğerleri ile bir araya gelir. Erkek olan bu karakter, bir nevi Dany’ye denk geliyor gözüküyor ama muhtemelen bizim seride Azor Ahai çıkabilir. Kızıl Tanrı isminde bir inanç mevcut, kan kurbanı talep ediyor. Stannis’in 6. kitaptaki gerçekleştireceği savaş için bir spoiler olabilir bu kısım... Donmuş bir gölde savaş gerçekleşiyor... Bizim seride birçok okuyucu Stannis’in kuzeydeki donmuş gölde bir savaş gerçekleştirmesini bekliyor, zaten hâlihazırda orada konuşlanmış durumda.
Şimdilik bu kadar, teşekkürler.
(Video olarak dinlemek isterseniz.)